kırk

5.4K 630 423
                                    

Selâmün aleyküm gençler

Bölüme geçelim'☆

🌻 🌻 🌻

Gözlerimden akan birkaç damla yaşı silerken sayfayı çevirdim ve başka bir fotoğrafta göz gezdirdim. Fotoğraflarda yaşıyordu o şimdi.

Bir ay olmuştu anneannem öleli. Saatlerce fotoğraflarına bakıyor, kendimi derin bir çıkmazın içine atıyordum. Farkında değildim ama kendimi çok yıpratıyordum. Sonra bir anda başımı fotoğraftan kaldırdım ve karşımdaki duvara dakikalarca bomboş baktım. Gözyaşlarım sessizce terk etti beni.

Sonra aniden ayağa kalktım ve kitaplığa yöneldim. Elime ayda yılda bir yazdığım günlüğümü aldım. Düzenli bir şekilde günlük yazamayanlardanım evet. Sadece çok dolduğum zamanlarda yazardım günlüğüme. İçime sığmayan şeyleri satırlara döker, bir nebze de olsa rahatlardım. Kendimle ve düşüncelerimle yüzleşirdim.

Çalışma masama geçip elime kalemi aldım ve bulduğum ilk boş sayfaya yazmaya başladım. Ben değil kalbim yazıyordu. Hiç düşünmeden hem de. Cümleler birbirlerini kovalıyor, sayfayı dolduruyor ama haberim bile olmuyordu. Sonrasında ise durup yazdıklarımı okuyor, düşüncelerimle yüzleşiyordum.

Zaman, bazıları için normal ilerler bazıları ise yetişmek için ciğerleri sökülene kadar peşinden koşar. Ne kadar koşarsanız koşun yetişemezsiniz. Çünkü içinizde sizi durduran şeyler vardır. Kalbinizden geçmişe doğru uzanan bir halat sizi bırakmıyordu. Rahat nefes aldırmıyor, gitmenize de izin vermiyordu.

Geçmişte bırakmak istemediğiniz şeylere inat akıyordu zaman. İster ayak uydurun, ister geçmişte kalın hiçbiri umurunda değil çünkü zamanın. O, hızla akmaya devam ediyor.

Bazı insanlar ise geçmişte yaşamayı tercih eder. Geçmişleri bırakmaz çünkü onları. Onlar da bırakmak istemez çünkü. Öyle derin bir kuyu ki geçmiş; girdiğiniz anda çıkmak pek de mümkün değil. Sizi kendinizden başka kimse kurtaramaz o kuyudan. Anılarla boğulmak mı, yoksa anıları bir kenara bırakıp geleceğe odaklanmak mı?

Ben sanırım geçmişte, anılarla boğulmayı çoktan tercih etmiştim. Zaman istediği kadar aksın, ben o anılarda yaşamaya devam edecektim. Düşmüştüm bir kere bu kuyuya, kurtulamazdım. Anılar pençeleri üzerime geçirmiş, canımı acıtıyordu ama ben onlardan kaçmıyordum. Zira, o anılarda unutmak istemeyeceğim kişiler vardı. Unutamayacağım şeyler vardı.

Peki siz? Geçmişte boğulanlardan mısınız? Hep geçmişinizde midir gözleriniz? Arkanızda kalanlarla mı yaşarsınız yoksa önünüzde sizi bekleyenlere mi koşarsınız?

Geçmişte kalmayın. Ne olursa olsun arkanızda olmasın gözleriniz. Geçmişte kalıp hayatı kaçırmayın. Kendimden biliyorum çünkü güzel değil burası. Çok canınız acır bir kere... Sizin canınız acımasın. Güzelliklere ve yeniliklere yelken açın hep? Söz mü? Ben yapamadım belki ama siz yapın olur mu?

Yine birileriyle konuşur gibi yazmıştım. Hayalim hep psikolog olmaktı. Kendim gibi hassas kalpli olan kişilere yardımcı olmaktı. Kendime yardımcı olamıyordum belki ama başkalarının yaralarını sarabiliyor olmak beni mutlu ederdi.

Sanki birileri bir gün bu yazacaklarımı okuyacakmış gibi yazıyordum. Eminim bu yazdıklarım bir gün birilerine ulaşacak ve onların yaralarına merhem olacaktı.

Peki ben başkalarına tavsiye verirken neden kendimde uygulayamıyordum bunları? Bir şekilde benim de hayatıma devam etmem, birşeyler için çabalamam gerekiyordu. Bu dünya gelip geçiciydi ama ben hala günlerimi bu odada resimlerle geçiriyordum. O canı veren de Allah'tı, alan da Allah'tı. Peygamber Efendimiz ne acılar çektiği halde davasından vazgeçmemişti. Peki ben? Benim derdim Peygamber Efendimiz'in dertlerinden daha mı kötüydü?

Kayıp Gülüşlerin Adresi ✓ TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin