1. BÖLÜM

66 9 24
                                    

Bir dilek tut

Bölüm: 1

Isız sokaklarda, nefes alıpta bir daha veremediğin, o ısız sokaklarda çaresizce titrek bedenimizle alev alev yanan ateşin etrafında toplanmış, Rüzgardan donmuş elerimizi, ısıtıyorduk. Hepimiz sokakta yaşayan, çocuklardık.

Kimseye muhtaç değildik. Onlar bize muhtaçtı.

Evinde, sıcacık sobanın olduğu halde, kalorifere özenenler vardı. Biz ise bir tas çorbaya muhtaç sokak çocukları idik.
Hepimizin farklı huyları, farklı karakteri vardı. Çoğumuz koç burcuyduk çoğumuz Aslan. Benim gibi birçok insan olduğunu biliyorum. ve hergün benden kötüsüde varmış diye şükrediyorum.

Durumu kötü olan kişinin bile durumuna şükretmesi gerekiyor. Çünkü, durumu ondan daha kötü olanlar bile var.

Alev alev yanan ateşin başında toplam 20 kişi, elimizi ısıtmak için tek ihtiyacımız olan ateşe ulaşmaya çalışıyorduk. Bazıları arkadan ısıtıyordu elerini, bazıları ise onlardan şanslı olarak ateşin başında, tüm vücudunu ısıtıyordu. Ben ateşin önündeydim. Ama sıkış tıkışdık, arkadakiler elerini ısıtmak için öndekileri iteliyordu. Ateşe düşeceğim diye korkuyordum. Arkamdaki kız beni itelerken sinirle bana seslendi; [Dalga biraz daha  ileri gider misin? Dondum burada.] Benim halimde olması gerekiyordu bir anlık sinirle; [Nereye gidebilirim? yer mi var?] Dedikten sonra çok üşümediğimi fark edip [Ama çok istiyorsan yer değiştirebiliriz.] Diye ekledim.

Devin, önerimi kabul edince, yer değiştirdik. Onun yaptıklarının aynısını ona yaptım. Hatta daha azını. Devin tekrardan sinirlendi. [Off itip durmasana.] Deyince sinirlendim. Ama yaptıklarımın saçma olduğuna karar verip ateşin başından ayrılıp, yere oturdum. Herkesden uzaktım. Kuytu köşede ateşin olmadığı, sadece esen rüzgar'ın ve hayalerimin olduğu yerde idim. Herkes ateşin  başındaydı, bir tek ben ateşden mahrumdum. Çok uzun sürmedi, Omzuma dokunan sıcak eli fark ettiğimde, arkamı dönüp baktım.

Omzuma dokunan Kayaç'tı.

Benimle beraber yavaşça yanıma oturup, soğuk havanın tenine vurmasına izin verdi. Sonrasında güzel bir soruyla karşıladı beni.
[Sen neden burada oturuyorsun.]

Biraz düşündüm neden burada oturuyor olabilirim diye. Tek başıma olmak beni rahatlatıyordu. ve aksine herkes gibi yanlız hissetmiyordum kendimi. Hayatın gerçeklerine bırakmıştım bedenimi.
[Bilmem.] Dedim. [Peki, sen neden buradasın.]

Hafiften gülerek bana döndü.
[Bilmem...]

Bende hafiften dişlerimi gösterdim. Utancımı saklamak için yere baktım. Sonrasında ortaya bir konu atarak sessizliği bozdum.
[Bu gün hava çok güzel değil mi?]

Kayaç tekrardan bana dönerek
[Evet... Ama, biraz soğuk galiba.] Diyerekten. Elleriyle bedenine sarıldı.

Tekrardan sesizce güldüm.[Üşüyor musun sen?] Diye sordum.

Gökyüzünde kaldırdı bakışlarını;
[Üşümeden doğa'yı, hayatı anlayamazsın zaten. Gözlerini kapatıp, yüzüne vuran buz gibi rüzgarı hissetmek, seni olduğunca rahatlatır.]
Dedikten sonra, Ellerinin bağını çözüp, gözlerini kapattı. Rüzgarın yumuşak tenine vurmasına izin vererek.

Sonrasında pozisyonunu bozmadan;

[Hadi ver elini.] Dedi.
Bir elini, tutmam için uzattı.

Elini tutmamı istiyor, ne yapacağım ben.

Tekrardan seslendi.
[Hadi ama, eminimki rahatlayacaksın.]

Yavaşça elimi uzatıp, onunkiyle birleştirdim.

Gözleri kapalıydı.
Benden, gözlerimi kapatmamı istedi. Kapattım. Ama onunla el ele tutuşurken doğa'yı anlayamıyordum, Hissedemiyordum. Çok tedirgindim. Sonrasında kayaç'ın sadece arkadaşım olduğuna inandırmaya çalıştırdım kendimi. Ne zaman bitecekti bu şey.

[Ne yapıyorsunuz burada.] Olduğunca yakından gelen ses Naz'a ait'di. Kollarını bağlayıp bize hesap sorar gibi bakıyordu. Kayaç'ın elini bırakıp ayağa kalktım. Endişeli ve panik verici gözlerimle Kayaç'a doğru döndüm.
Kayaç;
[Doğa'yı hissediyoruz. Ayıp bir şey yok bunda.] Diye karşılık verdi.

[Ben yatıcam.] Dedim ve, Naz'ın sorusunu tepkisiz bırakıp gittim.

Kayaç;
Arkamdan Adımı seslendi.
[Dalga] diyerek yanıma geldi.

[Ne oldu? Yanlış bir şey mi söyledim?] Dedi ve kıvırcık saçlarını karıştırdı.

[Uykum var, sadece o kadar.] Dediğimde, Tekrardan kumral saçlarını karıştırıp;

[Peki neden şimdi.] Dedi.

Ateşe doğru bakıp, ensesini ovdu. Utandığı çok açık belli oluyordu.

[Genelde, güzel hayeller değilde güzel rüyalar görmek beni rahatlatır.]

[Peki tamam, istediğini yapmak ta özgürsün. Ben, biraz daha oturacağım.]

Kafamı sallayıp yatağa geçtim.

Neden böyle söylediğimi bilmiyordum. Veyahatda, Neden böyle yaptığımı. Onunla el ele tutuşmak, korkunçu benim için...

Sabahın köründe, yanımda sevimli bir köpeğin olduğunu fark edip uyandım.

Yorgana sarılıp olduğum yere oturdum. Şirin Köpeği severken battaniyesiz bir şekilde bizden uzak bir yerde yatan, Kayaç'a gözüm çarptı. İster istemez Dünki olay gelmişti aklıma. Üşümüş olmalıydı. Ayaklarını karnına çemiş, elleriyle bedenine sarılmış bir şekildeydi. Üstelik üzerinde bir battaniye bile yoktu. Bütün grup burdayken neden orda yattığını düşünüyordum. Hiç bir fikrim dahi yoktu...

Arkadaşlar şimdi şöyle bir şey yapıcaz, ben 2 tane seçenek yazıcam ve siz ikisinden birini seçiceksiniz. En çok hangisi seçilirse 2. Bölüm ona göre olucak.

1. Kayaç'ı uyandır.

2. Kayaç'ın üstüne kendi battaniyeni ört.

Evet arkadaşlar karakterimizin kaderi size bağlı. Lütfen yorum yazmadan geçmeyin.

●●●

Yayınlama tarihi: 21/01/2021

Adını duyduğunuz karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Başrolümüzün adı: DALGA KIRSAL

Diyer bölümlerde görüşürüz.
2. Bölümün gelme süresi size bağlı.

BİR DİLEK TUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin