Tımarhane

8 2 0
                                    

Sokaklar... kocaman acıları küçücük kaldırıma taşıyan sokaklar...Büyük binaların içindeki küçük insanlar...Gerçek bitkileri sulayan sahte kalpler... Şayet biri, 'bir delinin ağzından şehir nasıl?' diye sorsa tam olarak böyle tefsir ederdim. O, şaşalı görüntüsünün altında yatan iğrençlikleri ancak bir deli görebilirdi bence. Bir köşe başında 15 yaşındaki bir çocuk, küçücük bedenine rağmen taşıdığı kağıt toplama arabasını yüklenirken. Başka bir köşe başında, giydiği kalın kürkün içinde ,emin adımlarla yürüyordu, elindeki kıyafet giydirip özenle süslediği köpeğinin tasmasından tutarken.

Her neyse burada konuşmamız gereken şey, yaz ayında kürkün giyilmesiydi...

Kafamı yoldan ayırıp şoföre döndüm. "Biraz camı açabilir miyim?" Dedim nazikçe. Şoför, kafasını yoldan ayırmadan aşağı yukarı salladı. Camı açıp kafamı dışarıya çıkardım. Rüzgar, saçlarıma pare pare vururken bu hissi özlediğimi anladım. Soğuk beni üşütmek yerine neşelendiriyordu. İçimdeki tarifsiz heyecanı gün yüzüne çıkarıyordu. Kalbim göğüs kafesimi dövüyor ellerim terliyordu.

Bana kötü davranacaklardı. Bunu biliyordum. Ancak kendimi ezdirmemeliydim. Çünkü ben Alevdim. Aleve yaklaşan yanardı. Kimse kendini ateşe atmamalıydı. Belki de ateş yakmak istemezdi insanları, tek amacı biraz şefkat ve ilgiydi. Belki de sadece sarılmak istiyordu ateşinin yakacağını bilmeden.

Arabanın yavaşlamasıyla karşıya baktım. Işıklarda durmuştuk. Sağ tarafımda olan kırmızı arabaya çevirdim bakışlarımı. Adam, elini ritmik bir şekilde direksiyona vuruyor arada bir kafasını sallayıp müziğe uyum sağlamaya çalışıyordu. Yanındaki esmer kadın, adama göre daha rahat bir şekilde şarkıyı söyleyip omuzlarını sağa sola sallıyordu. Bu görüntü beni gülümsetti. Mutlu bir çift ve güzel bir gelecek. Nasıl güzel olmasındı böylesine birbirlerine bakan insanların geleceği.. Şartlar ve koşullar ne olursa olsun orada, sevgi ve saygı varsa cehennem bile daha yaşanabilir bir yer haline gelir demişti annem.

Araba devam ederken güzel çift gözden kayboldu. İstanbul trafiğine söylenen şoför pek sıkılmış duruyordu. Saniyeler çoktan 1200'ü doldururken kalabalık bir yerde araba durdu. Çevreme bakındım. Liseli gençlerin, bol pantolonlarıyla düşük çantaları ve saçma sapan el kol şakalarıyla geldiğim yerin okul olduğu bariz belli oluyordu. Erkekler 'den bazılarının ciddi anlamada sakal konusunda abartmış olduğunu görüyordum. Kızlarda makyajı biraz kaçırmış gibiydi.

Kendi üstüme baktım. Hiç uyumlu değildim onlara. Saçlarım bile topluydu benim. Ellerim saçlarıma gitmişti ki şoförün koluma dokunmasıyla irkilip hemen çekildim.

"Sakin ol." Dedi bu tutumuma ardından göz ucuyla okukdaki insanlara bakıp eliyle gösterdi. "Sen onlardan farklısın, sen çok zeki bir kızsın .Dış görünüşünle de onlarla kendinin bir olmadığını kanıtla onlara." Şoför'ün sözleriyle ellerimi kucağıma koydum.

"Sınıfın 12-A " Tam çıkmak için kapının kolunu tutmuştum ki "Alev?" Şoförün sesiyle tekrar ona döndüm. Arka koltuktan asker yeşili bir çanta alıp bana verdi. Çantayı almadan yüzüne baktım öylece.

"Kızım yeni üniversiteye geçti. Hanım da atacaktı bende alıyım dedim içinde defter ve kalem de var. Hanım onları da atacakmış da" Dedi ensesini kaşırken. Tebessüm edip çantayı aldım. "Teşekkür ederim.." Deyip arabadan indim.

Okulun bahçesine girip etrafıma bakındım. Çok kalabalıktı. Öğrenciler, sıralara geçiyor. Öğretmenler ise onları yönlendiriyordu.

Koluma değen kişiyle hemen geriye çekildim. Sarı saçlı bir kadın şefkatle bana bakıp "Sıraya geç hadi canım." Dedi. Gözlerindeki acıma duygusu muydu? Nasıl anlamıştı hemen deli olduğumu. Oysaki sadece duruyordum. "Sen okula yeni mi geldin?" Tekrar aynı kadının sesiyle düşüncelerimi başımdan atıp. "Evet." Dedim kısaca. Benimle dalga mı geçiyordu? Yoksa ciddi miydi?

GüherçileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin