Üç genç kızın hikâyesi
Üç genç kız bir parktaki bankta oturuyorlardı. Bir tanesi fevkalade güzel görünüşlü, modern giyimli, çoğu genç kızı özendirecek özelliklere sahip görünüyordu. Bunun da farkında idi. Yanındaki genç kızlar hafiften onun hakkında konuşmaya başladılar. “Ne kadar hoş bir kız. Bu haliyle güzellik yarışmasına girse kazanır herhalde. Biz de böyle bir güzellik olacak ki, hiç durmayıp para, şan, şöhret hepsi birlikte gelir. Neye sahip olmak istesek, bir anda ayağına gelir. Acaba o farkında mı bunun?”
Hafif konuşmalarına rağmen o da bunları duyuyordu ve son derece memnun oluyordu. Bu sözleri açıkça yüzüne karşı söyleyenler de hayli fazlaydı. Aslında o da böyle bir yarışmaya katılmayı düşünmüyor değildi. Ailesi de teşvik ediyordu. Hiçbir engel yoktu onun için. Çok zengindi, kızın ailesi. Maddeten ulaşmak istediği hiçbir şey olamazdı. Okuluna bile son marka bir otomobille gidip geliyordu. Kendisine güzel diyenler, teşvik edenler, memleketine bir birincilik getirip, adımızı dışarıda duyurursun diyenler o kadar çoktu ki, her geçen gün bu güzellik yarışması meselesini daha çok düşünmesine sebep oluyordu. Güzelliğini alkışlayanlar, ona derin bir haz ve gurur veriyordu. Kendisini herkesten ayrı ve özel biri gibi hissediyordu.
Yalnız her şey eksiksiz ve tamdı da, ruhunda onu saran bu derin boşluk ve tatminsizlik hissi nereden geliyordu. Bunu bir anlayabilse, o boşluğu ne ile dolduracağını bilse, belki her şeyden vazgeçebilirdi. Öyle tahmin ediyordu ki, sadece çevresindekiler değil, bütün dünya ona güzelsin dese, bu boşluk dolmayacaktı. Güzel olmak ve bu yüzden alkışlanmak, nereye kadar sürebilirdi? Bu güzellik elinde ne kadar duracaktı ki? O zaman da alkışla yacaklar mıydı onu? Bu alkışlardan bütün bütün şuursuzluğa kapılmayıp böyle düşünebildiğine göre, aklı tamamen iptal olmamıştı demek ki.
Yanında onu durmadan öven o iki genç kız kalkıp gittikten sonra, sıkıntı ve ezik duygular içinde bir müddet daha oturmaya devam etti bankta. Bu arada karşısındaki banka iki tane tesettürlü genç kız oturdu. Öğrenci idiler herhalde. Çantaları kitap doluydu. Hiç de mutsuz görünmüyorlardı. Gözleri ışıl ışıldı ve dikkat edilirse, belki onun kadar, belki de ondan daha güzellerdi. Hiç makyaj olmayan temiz yüzlerinde saf çizgiler, bozulmamış renkler, derin duygular vardı. Kıyafetleri fevkalade güzel ve onlara çok yakışıyordu. Herhalde çirkin bile olsalar, buna hiç üzülmeyecek bir rahatlık içinde idiler.
Onlar daha başka ve daha ulvi güzellikler peşinde idiler. Kendini makyajsız düşündü. Acaba yine bu kadar güzel olur muydum diye tereddüde düştü. Herhalde kendime güvenimi kaybederim. Bizler kendimizi güvensizliğe düşürecek boşluğu makyaj ile kapatmaya çalışıyoruz. Makyaj olmayınca kendimizi eksik, yalnız, güvensiz hissediyoruz. Makyaj maddî güzelliği tamamlar görünse de, bence manevî güzelliğe bir katkısı yok. İçimiz, kalbimiz yine bomboş. Gayesiz, derin bir boşluk içindeyiz. Bin basamakla bile çıkılamayacak karanlık, dipsiz bir boşluk! Bizler manen çok huzursuz olmamıza rağmen, o kızlar çok rahat görünüyor. Üzüntüleri, sıkıntıları, elemleri, kederleri yok mu? Bunları nasıl atlatıyorlar? Belki de maddî zorluk içindeler. Her bir kuruşunu hesap ederek zorlukla okuyorlar ama yine de çok rahat bir ifade var yüzlerinde. Bak işte yanılmamışım konuşmalarından belli. Biri boyayarak sattığı başörtülerden, diğeri dizdiği takıların beğenilip satıldığından bahsediyor, kendi aralarında. Demek kendi el emeklerini satarak kazandıkları para ile okuyorlar. Bir yandan da ders çalışıyorlar. Belki ailelerine bile para gönderiyorlar.
Biz ise elimizdeki parayı nereye sarf edebiliriz diye, olur olmaz yerlere saçıyoruz. Ne alsak, ne giysek, ne yesek tadını alamıyoruz. Ben bu kapalı kişilere menfi nazarlarla bakardım ama bu kızları sevdim. Biraz dinlesem belki hayatımı değiştirecek faydalı bir şeyler duyarım. Üstelik herkes benim güzelliğimin farkına varıp, gözünü benden ayırmadığı halde, onlar farkıma bile varmadılar, Dedim ya canım, onlar daha başka ve derin güzelliklerin peşindeler. Keşke kalkıp gitmeseler, onları duymayı, dinlemeyi ne kadar çok istiyorum. Kızların da zaten gitmeye niyetleri yoktu.