still remember the third of december

1.2K 125 135
                                    

Dudakların bir başkasının dudaklarında dans ederken başımı başka bir yere çeviriyorum. Kışın vermiş olduğu soğukluk kendini fazlasıyla hissettiriyor. Üzerimdeki kabana daha da sokuluyorum ve tekrar size bakıyorum. Üşüyen ellerini kendi ellerinin arasına alıp ısıtmaya çalışıyorsun. Kendi ellerime çeviriyorum bu sefer bakışlarımı. Soğuktan kızarmış ve fazlasıyla kimsesizler. Derin bir iç çekiş sonrasında yanıma gelen kediyi sevmeye başlıyorum. Kucağıma atlayıp ısınmak için bana sokulan kediyle biraz zaman geçiriyoruz. Tekrar olduğunuz yere baktığımda onun çoktan gitmiş olduğunu seninse biraz uzağımda bana bakıyor olduğunu görüyorum. Seni farketmeme mutlu olmuş bir şekilde gülümsüyorsun.

Gülüşüne şarkılar, gülüşüne şiirler sığdırıyorum. Gülüşünde saklı güneş, mevsimin vermiş olduğu soğuğa inat içimi ısıtıyor. Kör gözlerinin önünde eriyorum. Bana gelince kör olan gözlerinin önünde...

Yanıma yaklaşıyorsun, bense senden gözlerimi almadan kucağımdaki kediyi sevmeye devam ediyorum.

"Sen de mi buradaydın?"

Kendini yanıma bırakırken soruyorsun. Usulca başımı sallıyorum ve tekrar kediye çeviriyorum bakışlarımı. Durgun halim canını sıkıyor olmalı. Senin yanında gösterdiğim heyecanla dolu davranışlarımın olmaması eksik hissettiriyor sana.
Sevdiğim kediye elini uzatıyorsun ve ellerimiz birbirine değiyor bir süre. Sen bir şey olmamışçasına kediyi severken ben bakışlarımı yüzüne çeviriyorum. Alnına dökülen saçlarına, gözlerini kırptıkça hareket eden kısa kirpiklerine ve biraz önce bir başkasına ev sahipliği yapan dudaklarına bakıyorum. Kafanı kaldırıp sen de bana bakıyorsun. Yüzlerimiz hiç bu kadar yakın olmamıştı. İlk defa yüzümü görüyor gibi inceliyorsun her bir ayrıntımı.

Kediyi kollarımın arasına alıp ayaklanıyorum. Sen de benimle birlikte kalkıyorsun ve birkaç adım geriden takip ediyorsun beni.
Sen hep benim yolumdan gidersin ama başka yolların sonundadır evin. Benim evim senin gözlerinin içiyken hiçbir zaman sana evin gibi hissettiremedim sanırım, özür dilerim.
Yanımda ilerlemeye başladığında sessizliğimden dolayı arada bakışlarını bana çeviriyorsun sonra derin bir nefes verip tekrar önüne bakıyorsun.
Evimin önüne geldiğimizde kucağımda uyuyan kediyi uyandırmamak için kapıyı açmanı istiyorum. Anahtarlar cebimde. Tam arkamda dururken elini kabanımın cebine atıyorsun. Nefesini ensemde hissediyorum. Gözlerimi kapatıyorum birkaç dakikalığına ve kapının açılma sesi ile açıyorum.
İçeriye geçiyoruz. Sen kapıyı ardımızdan kapatırken ben kucağımdaki kediyi bir yastığın üzerine yerleştiriyorum. Olduğu yerde iyice yayılan kediye gülümsedikten sonra ayağa kalkıyorum.
Öylece ayakta bekliyorsun hiç evime gelmemiş gibi.

"Kahve içer misin?"

Sonunda sesimi duymuş olmanın rahatlığı yüzüne yayılıyor. Başını sallıyorsun. Hâlâ ayakta durduğunu görünce neden oturmadığını soruyorum. Ayakta olduğunun farkına daha yeni varıyorsun ve başını sallayıp oturuyorsun.
Ben mutfakta ikimize kahve hazırlarken telefonunun zil sesi duyuluyor. Uzakta olduğumdan kimle, ne konuştuğunu duyamıyorum. Umursamamaya çalışarak işime devam ediyorum. Kahveler hazır olduğunda salona doğru girerken hâlâ telefonda konuştuğunu görüyorum. Yüzünde bir gülümseme, arada bir elini ensene atıyorsun. Kimle konuştuğunu anlamak zor değil. Kahveni önüne koyup balkona çıkıyorum. Ardımdan attığın bakışların sırtımı delip geçiyor sanki.

Sen telefonunla konuşurken ben de telefonumla ilgilenmeye çalışıyorum. Onun fotoğrafını görüyorum ve duraksıyorum. Üzerinde senin kazağın, uykudan yeni uyanmış haliyle çekildiği belli bir fotoğraf. Ona benden daha çok yakıştığını düşündüğünden vermiş olmalısın. Duygudan yoksun bir gülümseme ile fotoğrafa bakarken geldiğine dair adım seslerini duyuyorum ve telefonumu kapatıp kahvemden bir yudum alıyorum. Soğuğa alışmaya çalışan bedenin titreyerek yanımda yerini alıyor. Ben inatla soğukta durmaya devam ederken sen de inatla yanımda durmaya devam ediyorsun. Oysa soğuktan nefret edersin benim aksime.
Göz ucuyla sana bakarken sen de bana bakıyorsun. İçeri girmeni istediğimi biliyorsun ama bir çocuk gibi omuzlarını indirip kaldırıyorsun.
Ve sonra kolumu kaldırıp altına giriyorsun. Yüzüne bir gülümseme yerleşiyor ve bana bakıyorsun. Yüzün yine fazlasıyla yakın. Yüzünde kıtalar saklı. Her birini ziyaret ediyor gözlerim. En çok da dudaklarının bulunduğu kıtada dolaşıyor. Orası benim memleketim oluyor.

wish i were heather | banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin