Aşk nasıl bir duygu hiç tatmadım. Hoşlandığım kişiler oldu fakat onlar da hoşlantıdan ileri gitmediler. Size burada anlatabilirim belki aşkı ama henüz hissedemediğim bir duygu. Ayrıca tehlikeli de, empati yapamayacağımız tek duygu belki de. Nasıl her insanın parmak izi farklıysa aşkı da öyle. Farklı, eşsiz, bir maden kadar değerli ama bir o kadar da tehlikeli. Çünkü o maden sizin eviniz bile olsa bir gün üzerinize yıkılabilir, kaskınızı takıp önlem almadığınız sürece sizi ezebilir, maskenizi takmadığınız sürece sizi zehirleyebilir, madenin güzelliğine kendinizi kaptırırsanız size kendi benliğinizi dahi unutturabilir.
Tolga ve Bahar telefonlarına gelen bir mesajın ardından bir işlerinin çıktığını ve gitmeleri gerektiğini söyleyip kafeden ayrıldılar. Mesajı yazan Alaz'dı, bunu yüz ifadelerinden anlayabilmiştim fakat henüz Alaz'ın sinirini çözememiştim. Mesajıma cevap vermedi ama benim yaptığım gibi beni engellemedi de. Herkes sen değil Duysal.
Ben Alaz'ın davranışını anlamlandırmaya çalışırken Berk'te benimle iletişim kurmaya çalışıyordu.
"Şşş! Duysal sana diyorum. Beni dinliyor musun?" Yüzüncü dalışımın ardından odağımı tamamen Berk'e verdim ve yapmacıkta olsa gülümsedim, en azından çalıştım.
"Kusura bakma, bugün biraz dalgınım." Gülümsedi ve kahvesinden bir yudum aldı.
"Onu anladım, sıkıntılı görünüyorsun. Umarım bir sorun yoktur." Bu sefer sıcak ve içten bir gülümseme gönderip boş kahve bardağı ile oynamaya başladım. Sıkıntı var mı yok mu onu ben de bilmiyordum.
"Hayır, yok. Sadece dalgınım." Konuyu değiştirmem gerektiğini fark edip bakışlarımı ona döndürdüm ve Konservatuvar binasını gösterdim.
"Bahsetsene biraz! Nasıl kazandın, nasıl karar verdin? Ve meşhur Alev Yıldıran Üniversite'sine hoş geldin!" Gülümsedi ve kollarını yana doğru açtı.
"O zaman hoş buldum!" İkimizde gülmeye başladık. Berk'in burada okumaya başlaması beni mutlu etmişti, etrafta tanıdık yüzler görmek derinlerde saklı kaygı bozukluğumu biraz olsun hafifletiyordu.
"Zaten biliyorsun çok istediğim bir bölümdü. Sonra baktım buranın başarısı iyi beğeniliyor, sen burada okuyorsun." Son söylediğinden sonra gülümsedim, dediği hoşuma gitmişti.
"Sonra seçmelere katıldım ve ucu ucuna da olsa kazandım!" Ellerimi çırptım ve gülümsemeye devam ettim. Kahvesini içerken bir şey aklına gelmiş olacak ki kaşlarını kaldırdı ve kahvesini bırakıp cebinden broşür tarzı bir şey çıkarttı.
"Az kalsın unutuyordum. Bu sana bahsettiğim dans yarışmasının broşürü. Bir gün daha mühlet veriyorum sana. Yarın akşam kararını duymak istiyorum, olumlu bir cevap istediğimi de dipnot olarak geçeyim." Yarım bir gülümseme ile elinde tuttuğu broşürü aldım ve kısaca bir göz atıp çantama koydum, ben de çok isterdim fakat cevabım yüksek ihtimalle olumsuz olacaktı. Dersler yokmuş gibi birde proje işi çıkmıştı başıma.
"Eve gidince bakacağım, burada tam olarak inceleyemem." Kafasını salladı. Masa da duran telefonumu elime aldım ve bir umut yazar diye bildirimleri kontrol ettim fakat sonuç değişmemişti, görüldü.
"Berk, ben gitsem ayıp olur mu? Birini bulmam lazım da." Kafasını sağa sola salladı ve gülümsedi. Bu çocuğu bu yüzden seviyordum!
"Hayır tabii ki olmaz. Git sen. Hem ben de okulu keşfe çıkarım belki. Haberleşiriz, en kısa zamanda stüdyoya bekliyorum. Kendine iyi bak güzel gözlü kız." Son söylediğini göz ardı etmek istesem de edemedim ve birkaç saniyeliğine gözlerimi ondan kaçırdım. Gözlerimi kaçırdığımı anlamasın diye hızlıca ayaklandım ve çantamı koluma geçirdim. Berk yerine sen Konservatuvara seçilmeliymişsin Duysal.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dansın Melodisi
Teen Fiction"İnsanları korumak, onları savunmak istiyorsun doğru mu anladım?" Tek kaşını kaldırdı ve bana meydan okurcasına baktı."Hepimiz bunun için burada-" Alay edercesine güldü." Hayır, hepimizin hayalleri senin gibi değil bailarina, ben buraya hüküm vermey...