twenty nine

12.8K 844 614
                                    

Ne kulüpte yaşananları ne de Saem'in az önce kurduğu cümleyi düşünmek istiyordum; sarhoş olacak kadar alkol almadığım için otele varır varmaz takıntılı yanım sayesinde olan bitenleri bütün detaylarıyla düşüneceğimi biliyordum. Bu sebeple de biraz daha içmek, aklımdan hiçbir şey geçiremeyecek hale gelmek istiyordum.

Radyoda kısık sesle çalan şarkı dışında arabaya ölüm sessizliği hakimdi; şoför koltuğunda oturan Taehyung'un gözleri önünde, direksiyondaki ellerindeydi. Bir süre öylece onun yan profilini izledikten sonra boğazımı temizleyerek cılız bir sesle "İçmeye devam edelim mi?" diye sordum. Taehyung'un sorar bakışları bana döndüğünde açıklama yapma gereği hissederek konuşmaya devam ettim.

"Eğer istersen kaldığım otelde devam edebiliriz, gece odalardan birinde kalırsın."

Taehyung uzunca bir süre cevap vermeden tereddütlü bir ifadeyle süzdü beni, ardından boğazını temizleyerek "Tamam, bana uyar." karşılığını verdi ve önüne dönüp arabayı çalıştırdı. Yaklaşık yarım saat sonra kaldığım otele vardığımızda arabayı valeye bırakarak içeri girdik ve hemen sonra asansörlere binerek bar katına indik. Yeni yıla girmemizin üzerinden saatler geçtiğinden ortalık sakinlemişti, katta birkaç kişi dışında kimse kalmamıştı. Taehyung'la sessizce barmenin olduğu kısma doğru yürüdük ve oradaki yüksek taburelere yan yana oturduk. Az sonra Taehyung iki votka ısmarladı, genç barmen işe koyulduğunda ben içkilerimiz gelene kadar Taehyung'un babamın durumuyla ilgili sorduğu sorulara cevap vermekle meşgul oldum.

Yorgunluktan öldüğü her halinden belli olan barmenin bardakları önümüze bırakmasıyla içmeye tekrar başlamış olduk. Bir, iki, üç, dört derken bir süre sonra saymayı bıraktım; böylece Taehyung'la her saniye biraz daha sarhoş olarak, her saniye biraz daha kendimizden geçerek kafayı bulmaya devam ettik.

aynı gün, sabah

Ağzımda sanki saatlerce kusmuşum gibi iğrenç bir tatla, vücudumda yoğun bir üşüme hissiyle, başımda canımı fena halde yakan keskin bir ağrıyla ve kalçamda hissettiğim rahatsız edici sızıyla göz kapaklarımı güç bela araladım.

Görüş açıma giren beyaz tavana birkaç saniye nerede olduğumu kavrayana, kendime gelene kadar boş boş baktım. Neden sonra soğuktan titrediğimi kavramamla bakışlarımı göreceklerimden korkarak aşağıya, üzerime indirdim ve tahmin ettiğim gibi çift kişilik yatağımda yorganın altında çırılçıplak durduğumu gördüm.

Hayır, hayır, hayır.

Sırtüstü uzandığım için kalçamdaki gittikçe artan acıyla yüzümü buruşturarak yavaşça sağ tarafa döndüm. Saniyeler içinde gözüm parkenin üzerinde duran kullanılmış prezervatife takıldığında halüsinasyon gördüğümü umarak gözlerimi sıkıca yumdum.

Aynı anda aklıma düşen görüntülerle midem bulanırken ağzımdaki ekşi tattan kurtulmak için zorlukla yutkundum. Taehyung'un üzerinde, daha doğrusu içinde olduğum; aynı şekilde onun da benim üzerimde, içimde olduğu anlar zihnime hiç istemediğim şekilde birdenbire üşüşmüştü. Kendi kendime yüksek sesle olamaz diye mırıldandığımı bile fark etmeden yorganın altındaki ellerimi yüzüme kapattım ve uzunca bir süre kıpırdamadan öylece durdum. Az sonra kusacağımı anlayarak güçlükle ayağa kalktım ve çırılçıplak halimle duvara tutuna tutuna banyoya doğru ilerledim.

Saniyeler içinde midemdeki her şeyi istifra ettiğimde neyse ki beni çıldırtacak raddeye gelen baş ağrım az da olsa dinmişti. Sifonu çekip inleyerek doğruldum, vücudum soğuktan ve akşamdan kalmış olmanın verdiği halsizlikten tir tir titrerken lavabonun karşısına geçtim. Yüzümü ve ellerimi soğuk suyla yıkayıp ağzımı defalarca çalkaladıktan sonra anca ayılabilmiştim. Bakışlarımı ne ile karşılacağımdan çekinerek tereddütle karşımdaki aynaya çevirdim; suratımda ablak bir ifade vardı. Zaten yeterince beyaz olan yüzüm tabiri caizse kireç gibi olmuş, gözlerim balon gibi şişmiş, dudaklarım tıpkı kurak bir toprak gibi çatlamıştı. Bu berbat görüntüm üzerine aklımdan duşa girmekten başka hiçbir şey geçmezken solumda duran duşakabine doğru yürüdüm.

from the rough × taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin