"Yeniden buradasın, her zaman olduğun gibi."
Elini kapının kenarına yaslamış, bir yandan da açılmış yakasının önünü düzelten Jimin, karşısındakinin gözlerini delip geçmek ister gibi bakıyordu. Anlamsız veya boş görünse de, olan şey bu değildi, Jungkook onu anlayan yegane kişi olmaktan çoktandır memnundu ki karşısındaki dünya güzeli çocuğun gözleri halihazırda zaten ona aitti.
Her zamanki haliyle, Jungkook, Jimin'in elini bulunduğu yerden hafif bir şekilde itekleyerek kendini içeri ilerlemeye zorladı. Birkaç kez düşme tehlikesi atlatmış olsa da, gri koltuğa ulaştığında bir zafer kazanmış gibi görünüyordu, siyah ceketini ve şapkasını çıkartarak bileğindeki tokatla saçlarını küçük bir topuz yaptığında ise, kafasını her zamanki gibi koltukta geriye atmıştı.
"Ne olacak bu halim Jimin-ah?" hala direkt olarak tavana bakar haldeydi, arada bir iç çekiyor ve gözlerini kapatıyordu. "Uzak durduğumu sanıyorum, senden uzak durmak için çabaladığımı kendime söylüyorum fakat, görüyorsun," diyerek elini yavaşça boynuna getirmişti Jungkook, parmaklarını adım adım boynunda ilerleterek zincirin tek parçasına parmağını doladı ve onu olduğu yerden çıkarttı. "Basit bir kolyede dahi, benim basit kalbimde dahi tek bir isim yazıyor, sevgilim. Kim bu yazılı ismi ilecek silgiyi bana verebilir ki?"
"Benden vazgeçemezsin, Jungkook. Sen bana bağımlısın, bir alkolik için içki neyse, ben senin için O'yum. Tek yapman gereken bunu kabullenmek." Jimin, Jungkook konuşurken bile yerinden kaldırmadığı elini, zaten doğrusunu bildiği şeyleri dinlerken önünde bağlayarak kibirli bir bakışla Jungkook'a döndü. Yavaşça ona yürürken de, Jungkook'un bacaklarını aralayıp arasına yerleşirken de aynı bakıyordu, bir şeytan gibi.
"Jimin, ben evliyim. Ona bunu yapamam." Kafasını yerinde hafifçe dikleştirip direkt gözlerinin içine baktığında, Jimin'in dediklerini bir bir işitti.
"Peki," diye mırıldanarak dudaklarını büzdü Jimin, ardından hızlı bir hamleyle sol bacağını diğer tarafa atarak ayağa kalktı ve Jungkook'un önünde dümdüz dururken, belini kırarak onun yüzünü avuçları içerisine aldı, "Şimdi de bunu çoktan yapmış olduğun gerçeğiyle yüzleşmelisin."
"Sen bu günahı, çoktan tenimde soludun, Jungkookie. Sen ona bunu çoktan yaptın!" Jimin bağırarak ondan uzaklaştığında, onu bilemeyecek kadar sarhoş olan Jungkook, tekrar aynı haline döndü ve umursamadı.
"Sen onu çoktan aldattın Jungkook, sen ona çoktan ihanet ettin ve bunu ona söyleyemeyecek kadar korkaksın! Cehennem aşkına, neyi yapamamasından bahsediyorsun?" Jungkook yine bir kavganın ortasında olduklarının sonunda bilincinde olduğunda, her zamanki gibi davranmaktan yine geri durmadı.
Gitti ve öylece sarıldı.
"Jimin, yemin ediyorum sana çok aşığım bebeğim, ama yapamam, seninle olamam işte."
"O zaman o siktiğimin ayaklarını beni sevmek için geldiğin evimize değil de, karının yanına gitmek için kullanmalıydın. Her seferinde bunu yapıyorsun ve yine kapımdasın, ben senin oyuncağın değilim, Jungkook. Karar ver artık, yoruyorsun beni." Jungkook'un iyice sıkılaştırdığı kollarını üzerinden atmaya çalışırken tek damla göz yaşı dökmedi, gerçekten yorulmuş hissediyordu.
Yüzüne bakmaktan asla sıkılmayacağı sevgilisini sonunda üzerinden itebildiğinde, "Seni asla içeri almamalıydım." diye söylenmeden edemedi.
Jungkook sadece ona baktı ve, "Üzgünüm."dedi, "Evliyim ve bunu yapamam, Jimin, onu yeterince hayal kırıklığıyla baş başa bıraktım. Daha fazla yapamam."
Jimin hissediyordu, sanki Jungkook evine ilk geldiğinde gözlerinin içine koyulmuş olan kalpler tek tek çatlamış gibiydi.
Fakat Jimin farkındaydı, hiçbir kalp kırılırken ses çıkarmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
For The Last Time .・゜゜・ Jikook
FanfictionJungkook Jimin'in yapabileceklerinin bir sınırı olmadığı fikrine çabuk alışıyor. Ya da, Jeon Jungkook, karısını aldattığını kabullenir ve kendini yine Park Jimin'in yanında bulur. ➹Smuth ➹Oneshot