Sevgili Minho,
Nasılsın ? Umarım iyisindir. Ben pek iyi değilim. Seni öyle çok özledim ki tahmin bile edemezsin. Sesini, gülüşünü, kokunu, tenini her şeyinle seni çok özledim.
Bugün 25 Ekim, senin doğum günün. Sana pasta yaptım, en sevdiğinden hem de çikolatalı. Keşke gelip yiyebilsen. Kendim yemeye çalıştım biraz ama sensiz olmuyor minho. Benim dilimim biraz tuzluydu gerçi.
Her doğum gününde yaptığım gibi yine dans videolarımızı izliyorum. Ne kadar eğleniyoruz, çok mutluyuz. Galiba o günlerde yeterince şükretmemişim. Yüzünü daha da çok özlediğimi fark ettim şimdi.
Hatırlıyor musun bir gün dans ederken bileğini burkmuştun, hastaneye giderken çok endişelenmiştim senin için. Basit bir şey olsa da seni acı çekerken görmek beni öldürüyordu. Doktor seni muayene ederken bana dönüp dedin ki, bana bir şey olsa da kendini bırakmayacağına, dansı bırakmayacağına söz ver. Sana bir şey olmayacak ki demiştim ağlayarak. Sen yine de söz verdirmiştin. Sözümü tutmaya çalışıyorum minho. Dansı bırakmadım, hatta ücretsiz bir dans atölyesi açtım. Kendime bakmaya çalışıyorum. Yemeklerimi yemeye, düzenli uyumaya çalışıyorum. Özür dilerim bunlarda pek başarılı olamıyorum.
Biliyor musun benim ilk arkadaşım sendin. Sonra çocuklarla tanıştık bir gün. Küçük bir grubumuz olmuştu, öyle mutluydum ki. Benim hiç bu kadar çok arkadaşım olmamıştı ve bu çocuklara her gün biraz daha bağlanıyordum. Merak etme beni yalnız bırakmıyorlar. Eğer onlar olmasaydı ne yapardım hiç bilmiyorum. Onlar da seni çok özledi, belli etmeseler de çok üzülüyorlar. Bu gece yalnız bırakmak istemediler aslında beni ama biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Gecemi seninle geçirmek istiyordum.
Odanı merak ediyor musun acaba ? Aynı duruyor. Arada bir girip havalandırıyorum. Kokun gitmesin diye hiçbir şeyini yıkamadım ama kokunun çoğu gitti. İlk zamanlar senin odanda uyuyordum. Uyumama tek yardımcı olan senin kokundu. Giderek silikleşiyor, galiba kokunu unutmaya başladım. Keşke bir kez daha koklayabilsem seni. Beynime kazısam kokunu.
Ah bak neye denk geldim izlerken, ilk dansımız. Çok heyecanlıydım, yıllardır gizlice aşık olduğum minho ile dans edecektim. Heyecandan birkaç kere ayağına bastım, her seferinde sorun olmadığını söyleyip gülümsedin. Ben de utangaç bir şekilde gülümsüyordum sana bakarken. Öyle güzeldin ki, gülüşümü durduramıyordum. Dans ederken karşımda olmana hala inanamıyorumdum.
Yavaşça sona yakalaşıyoruz. Hatırlıyor musun son dansımızı ? Senin doğum günündü, bundan tam bir yıl önce. İkimiz de bilmiyorduk son dansımız olduğunu. Dansın sonunda beni kendine çekmiş ve öpmüştün. Çocuklar bizi alkışlıyordu. Çok utanmıştım ama öpüşün öyle güzeldi ki. İkimiz de beceriksizce öpüşüyorduk, ilk öpücüğümüzdü. Ayrıldığımızda nefes nefeseydik, çok utanmıştım yanaklarım kıpkırmızıydı. Sen rahatlatmıştın beni. Çocuklar gelip bize sarılmışlardı. Hayatımda o kadar mutlu olduğumu hiç hatırlamıyorum hatırlamıyorum.
Saat gece üçe yaklaşıyor. Hala doğum günündeyiz. Yılın en sevdiğim günü nasıl bir anda en üzüldüğüm gününe dönüştü ? Merak etme ama kendime bir şey yapmayacağım. Sana sözüm var. Sözümü bozmayacağım.
Mürekkep biraz dağılıyor. Ağlıyorum, özür dilerim. Tutmaya çalıştım ama sensiz duramıyorum. Odana gidiyorum belki senin kokunun kırıntıları kalmıştır. Odanın kapısını açtım, çok hafif kokun var odada. Dolabına gidiyorum ve senin kıyafetlerinden giyiyorum. Parfümünü sıkıyorum. Biraz da olsa sana benzemiştir umarım koku. Yatağında oturuyorum. Yorganın altına giriyorum. Kokunu hissetmeye çalışıyorum. Eğer kokunu unutursam gerçekten çok özür dilerim minho.
Biraz sakinleştim galiba. Aşağı inip izlemeye devam edeceğim. Seni görmek bana iyi geliyor. Her gün fotoğraflarına bakıyorum. Yüzünü hafızama kazıyorum.
Bazen annenle görüşüyoruz biliyor musun ? O da seni çok özledi. Birlikte ağlıyoruz bazen. Sana söz vermiştik ağlamayacağımıza biliyorum. Tekrar özür dilerim.
Kedilerini merak ediyorsundur belki. Üçü de iyiler. Sanki onlar da seni özlüyorlar. Benimle kalıyorlar, bazen annene bırakıyorum yalnız kalmasınlar diye. Fotoğraflarına bakıyorlar. Onlar da biliyorlar. Onlar da özlüyor seni.
Evde bunalıyorum minho. Sen olmadan ev çok sessiz. Üzerime mont alıp atölyeye gideceğim. Hava biraz soğuk ama merak etme kalın giyindim.
Atölyeye geldim. Dans edeceğim. En sevdiğimiz şarkıyı açtım. Hareketleri unutmuyorum artık. Senden sonra her gece bu dansı yapıyorum. Kimseye öğretmiyorum, ikimize özel kalsın istiyorum. Umarım beni izliyorsundur. Bana ne zaman dans etsem beni izleyeceğini söylemiştin. Umarım sen de tutuyorsundur sözünü.
Yanlışlıkla yere düştüm, özür dilerim. Çok acımadı ama merak etme. Gerçi bileğim biraz acıyor. Buradan çıkarken çocuklardan birini arasam iyi olur.
Saat kaç bilmiyorum ama güneş doğuyor. Sensiz kaçıncı gün saymak istemiyorum. Her gün seni biraz daha özlüyorum, her gece hayalinle uyuyorum. Her dans edişimde sanki yanımdasın gibi hissediyorum. Sanki hiç gitmemişsin gibi. Biraz daha dans etmek istiyorum. Dans ederken seni hissediyorum. Ama bileğim çok acıyor. Şu an beni görüyorsan özür dilerim dikkatli olmadığım için.
Telefonum çalıyor. Saat 9 olmuş. Hiç uyuyamadım gece, sürekli kendimi seninle hayal ettim. Sanki sadece bu gece için geri dönmüştün. Chan hyung arıyor. Gelip beni almasını rica ettim. 10 dakikaya burada olurmuş.
Bunları asla okuyamayacaksın biliyorum. Ama ben bu mektubu yine de sana vereceğim. Mezarının başına bırakacağım. Bu cümleyi yazarken ağlamam yine başladı. Mezarın olmasına dayanamıyorum. Seni ziyarete geliyorum her gün. Her gün konuşuyorum seninle. Umarım beni duyuyorsundur. Her gün en sevdiğin çiçeklerden alıyorum sana.
İçeri telaşlı bir Chan hyung girdi. Bir dakika beklemesini istedim. Mektubumu bitireceğim.
Seni çok özledim minho. Hiç bırakmadım seni sevmeyi. Hiç bırakmadım dans etmeyi. Biliyorum hala benimlesin, hala benimle dans ediyorsun.
Nasıl sonlandıracağımı gerçekten bilmiyorum. Sana veda etmek istemiyorum, nasıl edebilirim ki. Belki mektubum bitiyor ama benim sana olan sevgim asla bitmeyecek. Yıllar geçse de ben senin olacağım. Sen benim ilkimdin ve sonumsun.
Seni çok seven küçük sincabın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dancing with your ghost /minsung (one shot)
Fanfictionhan jisung'ın lee minho'ya mektubu