Ilık bir Ekim sabahıydı.Gökyüzü geçen bir iki haftaya göre çok daha açıktı.İstanbul Ekim'i sevmişti...Sokaklar haftasonuna kavuşmuş miniklerin oyun sesleriyle dolmuştu.Balkon sefası yapılan evlerden taze kahve kokuları gelmeye başlamıştı.Arnavut kaldırımları genç kızların topuklularıyla dile geliyor hava parfümleriyle şenleniyordu.
10:05'te Paris - İstanbul uçağından inen genç adam ilk gördüğü taksiye atladı ve elindeki kağıtta yer alan adresi şoföre uzattı.Şoför "Bilirim burayı, 15 dk'ya ordayız." diyerek kontağı çevirdi.Bej rengi pantolonu, gök mavisi gömleğiyle ve pahalı olduğu herhalinden belli saatiyle dikkat çeken adam yolculuk sırasında camını aralayıp bir sigara yaktı.Sürücünün onu incelediğini fark ettiğinden mi yoksa İstanbul'un büyüsüne kapıldığından mı bilinmez yolculuk boyunca gözlerini camdan ayırmadı.Taksi sıcak bir mahalleye girdi.Caddenin samimiyet fışkıran vitrinler ve sıcakkanlı esnafllarla dolu olduğunu gören adam istemsizce gülümsedi.Taksi aniden durdu."Adres burası." dedi şoför.Genç adam Fransız aksanlı Türkçesiyle teşekkür edip ücreti ödeyerek taksiden indi ve tabelaya ışıldayan gözlerle baktı."MAVİ CENNET".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'da Aşk
RomanceKızın soğuktan üşümüş elleri Leo'nun ellerindeydi. "Benimle gel Nina. Hayatım ol. Geleceğimiz ol." Kız gözlerini kaçırdı.Saniyesi için ömrünü verebileceği gök mavisi gözlere bakamadı. Nina'nın sıcak gözyaşı yanaklarını ıslattı "Git Leo, s...