Ne yazık, yazık ki bunlar rûya değil
İki yüzü keskin bir bıçakla doğranmaktayım.
Kanmaktayım kanamaktayım avurtlarımdan.
İki katlı evin penceresinden ağlamaktadır.
Anam, gözyaşlarıyla yağmurlar yağdırarak.
Gözleri kör bir kırlangıcın gözlerinden.
Dünyâyı seyretmekteyim.
Şimdi bıçakla kopan parçam,.
Dünyâlar gezmektedir.
Gökkubeye çıkmıştır şimdi.
Aydan kan damlamaktadır.
Gökkube çatırdamakta, kan tükenmekte.
Parçalar birer birer yok olmaktadır.
Ve ben, ölmekteyim şimdi.
Görmekteyim son kez dünyâyı.
Sevdiklerimi gözyaşlarıyla.
Ve kör kırlangıcın.
Son kez seyretmekteyim dünyâyı.
Rüyâdan uyansam, bunların hepsi rüyâ olsa.
Ve hayâli bile bin yaşama değer bir öykü.
Kanamasa ay, ölmesem ben, ve dünyâyı binlerce defâ tekrar seyretsem.
Ne yazık, yazık ki bunlar rüyâ değil.
Aydan kan damlıyor, yavaş yavaş ölmekteyim.
Görmekteyim kör kırlangıcın gözlerinden.
Birçok muharebeyi, ve bir ihtilâli.
Şimdi bir kartal bakışlı bir subayın.
Ömründe içtiği ilk ve son sigara.
Dumanı bürümektedir ülkeyi.
Yürümektedir ardından on binler .
Düzen artık değişmektedir.
Yıkılmaktadır saltanatlar.
Ve atlar, batıya sefer düzenleyip Saint Pierre'de su molası vermektedir.
İhtilâlciler atları dörtnala sürüp.
İstibdâda karşı şâha kaldırmaktadır.
Subay, elini tetiğe yaslayıp, döndürünce namluyu.
Yine nice çağlar açılıp açılıp kapanmaktadır.
Ve ay, kanamaktadır yüzyıllardır.
Parça parça yok olan bense kanamaktayım.
Kör kırlangıcın gözlerinden dünyâyı seyrederken.