Sevgiyle kalın.
|oy vermeyi unutmayın|
Günün büyük bölümünde beklentisiz bir adam, saat akşam onbir suları dolaşıyordu bilinmedik sokaklarda. Yaralanmaktan korkusu yoktu, iyi bir yaralıydı fakat ıskalanmaktan korkuyordu. Biliyordu, ıskalayan yara öldürür. Iskalanmaktan korktuğu kadar yok olmaktan da korkuyordu. Sonra biraz düşününce rahatlıyordu. Ruhen yok olmuş birinin bedenen yok olması ne kadar acıtabilirdi ki.
Boşta durmasın diye cebine soktuğu eli telefonla birlikte titremeye başladığında kim olduğunu bilmeden susturmuştu. Kafası uçsuz bucaksız sorunlarla doluyken kimseye çene yoracak hali yoktu. Sessiz ve sakin sokakta kendini dinlemiş ve köşeyi dönünce alışık olduğu kalabalıkla karşılaşmıştı. Arnavut kaldırımları olan dar sokağın iki tarafı da dükkanlarla doluydu. Esnaflar birbiriyle yarışırcasına bağırıyor turist ve müşterilerin dikkatini çekmeye çalışıyordu.
Sabahtan beri ağrıyan başını umursamadan yoluna devam etti. Nereye bilmiyordu, kime bilmiyordu, neden bilmiyordu. Yürümekten çok kaçıştı bu yaptığı. Gerçeklerden kaçamayacağını biliyordu oysa ki. Issız sokağa girdiğinde bir konteynerin içindeki kartonları toplayan delikanlıyı gördü. Yanına gitti. Bir kaç saniye çocuğa baktı ve bir şey demeden ona yardım etmeye başladı.
"Sağol abi." Dedi çocuk. Kıyafetleri yırtık pırtık üstelik kir içindeydi. Ama her şeye rağmen parlayan mavi gözleri neşe saçıyordu etrafa. Konuşmak yerine çocuğun omzuna dokunup bir kaç kez hafifçe vurdu. Arkasını döndüğün delikanlı gideceğini anlayıp durdurdu.
"İyi misin?" Yıllardır hepimizin öylesine sorduğu ve cevabı değişmeyen tek soru. Sahi ne zaman gerçeği söyleyecektik? Sevdiğimizde mi yoksa güvendiğimizde mi?
"İyiyim kardeşim." Dedi umursamazca. "Sen nasılsın?"
"Şükür abi."
Susturduğu telefonu yine çaldığında meşgule attı. Sonra çocuğa döndü. "Var mı bekleyenin?"
"Bir annem bir kardeşim var." Güldü adam. Cebine soktuğu elinden çıkardığı parayı çocuğun cebine sokuşturdu.
"Benim için ananın ellerinden, kardeşinin yanaklarından öp." Dedi. Çocuğun omzunu sıvazlayıp yanından ayrılırken önüne kırılan araçla durdu.
"Yılmaz canına mı susadın?" Dedi kaşlarını çatarak.
"Abi yoksun günlerdir. Anam yolladı."
Adam yürümeye devam ettiğinde Yılmaz arabayı döndürüp yanından sürmeye başladı. "Abi anam almadan gelme dedi. Gel sabah kahvaltıdan sonra gidersin."
Adam pes etti. Binmese yanından ayrılmayacaktı Yılmaz. Bir süre Yılmaz'a baktıktan sonra arabaya bindi. "Madem emir büyük yerden sür bakalım."
*
Günün aynı saatleri kendi düşünceleriyle savaşıp sonunda mağlup olan biri daha vardı. Birkaç gün önce içine düşen kurtlar onu yiyip bitirmek üzereydi. Gözlerinin daldığının ve bu dalışın gözlerini sulandırdığının farkına varınca hemen kalktı. Yabancısı olduğu evde kendini yalnız hissediyordu. Bavulundaki şalı alıp sessizce bahçeye indi.
İstanbul'un eşsiz manzarası yüzünde tebessüme sebep olmuştu. Derin bir nefes çekti içine. Oturmak yerine korkuluklara doğru yürüyüp dikildi.
"Söylesene İstanbul," Dedi avuç içlerini korkuluklara yaslarken. "Burda kalarak doğru şeyi mi yapıyorum?"
Cevap gelmedi, oda beklemiyordu zaten.
"Yanlış yapıyon, yanlış." Arkasından duyduğu sesle tedirgince döndü. Karşısındaki yüzü yaralarla dolu adama baktı.
Buraya geldiğinden beri eve bir adım dahi atmayan adam şimdi karşısındaydı. Bakışlarını adamdan çekip tekrar manzaraya odaklandı. "Yanlış ya da doğru. Burdayım işte. Ne önemi var?"
Adam bir kaç adımda yanına vardı. "Yanlışın neresinden dönsen kardır. Bırakayım mı seni mahallene?"
Kız alayla güldü. Şalını tuttuğu parmaklarını serbest bırakıp yanında duran adama döndü. "Tanışmadık biz değil mi? Ben Karaca Koçovalı. Doğrumunda arkasındayım, yanlışımında. O yüzden bu işler bitene kadar burdayım. Alışsan iyi edersin."
Karaca'nın uzattığı ele bir süre baktıktan sonra bakışları gözlerine çıktı. "Anladım delikanlı kızsın. Ama bana sökmez bunlar. Sen evine döneceksin. Bende yarım kalan işimi tamamlayacağım." Eli bırakıp eve yürürken arkasından baka kalmıştı Karaca. Boydan camlı olan kapıdan girerken aklına gelen şeyle tekrar Karaca'ya döndü. "Bu arada Ben Azer Kurtuluş." Göz kırpıp eve girmişti.
Karaca tekrar manzaraya odaklandı. Azer ne derse desin kararından vazgeçmeyecekti. Bu savaş bitecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionShip Serisi 1 |Sevilecek çok güzel gülüşlerin var. ||İyi olmam için eksik olan parçam. •SAUDADE: imkansız şeyler için duyulan arzu •Çukur dizisinin Azer Kurtuluş ve Karaca Koçavalı shipine yazılmıştır. •Mini hikayedir. •Başka bir evrende, en güzel h...