5.mevzu

104 12 30
                                    

Mehemmet, zihninde ve masasında dolan bir yığın şüpheyle birlikte gece yarısına kadar uyuyamamıştı. Bu ailede herkes suçlu görünürken, bir o kadar da masum görünüyorlardı. Buraya gelmeden önce bir konakta suçlu aramak fikri daha önce hiç tecrübe etmediğinden macera doluymuş gibi heyecanlandırmıştı, ancak şimdi normal bir ailenin Karmindot'tan daha ilgi çekici olduklarını düşünmekteydi.

Penceresi açık olsa da ve hatta içeriye yaz esintisine özgü, ağız ekşiten tuzlu deniz kokusunun rayihası esse de Mehemmet daraldı ve kendini yine bahçede buldu. Tekrar düşüncelerinde kaybolmak üzere cinayet mahalline doğru ilerlerken, deniz kenarındaki yemek masasında Johanna'nın oturduğunu gördü. Önünde bir adet dibi görülmüş şarap şişesi vardı ve kendi kendine mırıldanmasından anlaşılacağı üzere de sarhoştu. Mehemmet ilk önce başına iş açmadan içeriye dönmesinin daha iyi olacağını düşündü, ancak Johanna böyle düşünmüyor olmalıydı ki fark eder etmez de seslendi.

"Mehemmet dostum, az gelsene yanıma, otur şöyle." Fazla samimi konuşuyordu!

Mehemmet, ses çıkarmadan Johanna'nın bir sandalye ötesine oturdu ve sürmesi akmış kadına bakıp "Artık içeriye girmelisiniz." dedi. "Dışarısı bir hayli serin."

Johanna gülümsedi, ancak bu mutlu bir ifade değildi. "Gerçekten neden hala buradasın?" diye sordu. "Ailemiz sana yeterince sıkıcı gelmiyor mu?" Mehemmet henüz cevaplamadan devam etti. "Elimde olsa bir gün durmayacağım, senin elinde fırsat var ancak kalmakta ısrarcısın. Gerçekten ne buluyorsun biz de, ne arıyorsun? Yeterince bunaltmadık mı seni? Gerçekten bir kurgu için yeterince sıkıcı değil miyiz?"

"Gerçekten artık içeriye girmelisiniz."

"Ah, ben bilmiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, Mehemmet. Çok zor durumdayım, çok. Sıkıntımı paylaşacağım kimsem yok. Bir kız kardeşim olsa güzel olurdu, ancak o da yok." Bir an Mehemmet'ın gözlerine bakan Johanna, onu şaşırttı ve onun bilerek boş bıraktığı sandalyeye kayıp aralarındaki mesafeyi daralttı; içki kokusu yoğunlaştı. "Sana anlatsam beni dinler misin?" diye sordu. Mehemmet cevap vermekte tereddüt etti, ancak Johanna'da onun cevabını bekliyor gibi görünmüyordu. "Ama sana anlatamam. Kimseye anlatamam. Bu büyük sır içimde ukde olmuş, kurulmuş."

Mehemmet bir an cinayet hakkında bir şeyler öğrenebileceğini düşündü ve "Bana güvenebilirsiniz." dedi. "Söz, kimseye anlatmam."

Johanna, bir an ona bakıp kahkahayla güldü. "Güvenmek mi? Hayır sana güvenmiyorum, seni aptal. Bu evdeki hiç kimseye güvenmiyorum. Kardeşlerime de güvenmiyorum. Özellikle onlara güvenmiyorum. Özellikle James'e güvenmiyorum. Sen de güvenme."

Mehemmet, gerçek bir ipin ucunu yakaladığını hissetti. "James'a neden güvenmemem gerektiğini düşünüyorsunuz? Oysa ben kendisini oldukça dostane buluyorum."

"Ah zavallı Mehemmet, dostluk şarap gibidir. Kimisi şifa olur, kimisi sen farkında değilken seni sarhoş ediverir, kimisi de öldürür..."

Johanna şişesini başına dikti, ancak bir damla dahi kalmadığını fark edince yere attı. Şişe de öylece kırılıverdi. Sesi duyan uşaklar hanımı içeriye taşımak için koştururlarken, James da evin balkonuna çıkmış onlara bakıyordu.

Johanna yanından ayrılmadan önce, Mehemmet'in kulağına eğilip de "Dikkat et, o birini incitti. Seni de incitebilir..." demesi yetmişti.

.

Katil hala düşündüğünüz kişi mi? :)

Mektuplar Mevzular MerhumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin