Küçük kardeşim şizofren olduğundan dolayı ona her yaklaştığımda üstüme çakmakla yürüyor. Bu yüzden neredeyse evdeki tüm çakmakları her zaman yanımda taşırım. Bir gün Fenerbahçe maçı için stada gitmiştim. Koltukta otururken birisi geldi yanıma ve çakmak istedi. Her zaman olduğu gibi bugün de yanımda çakmak vardı. Montumun cebinden çıkartıp bir tanesini uzattım. Aldı ve " eğer yanlış anlamazsan adın ne?" diye sordu. Adımı söylediğim sırada gol sevinciyle sarıldı. Maç bitince ona adını sormayı unuttuğumu hatırladım. Gözlerim stadda onu aradı ama sanırım o gitmişti. Soramadım ama kaldı hala içimde. Onun bana o utangaç bakışları hiç gitmedi gözlerimin önünden. Işte o günden beri hep çakmak taşırım sol cebimde. Ayırmam hiç yanımdan. Onu tekrar görmek ümidiyle her Fener maçına gittim. Yine aynı koltukta oturdum. Ama hiçbir zaman onu göremedim. Belki başka yerde ama yine bu şehirde karşılaşırız belkide. Kader birleştirir belki bizi. Işte ben hep o günü bekledim, karşılaşacağımız günün hayallerini kurdum hep. Hiç olmadı. En fazla 5 dakika konuştuğum kişiye aşık mı olmuştum yoksa? Hislerimden emin değildim. Kafam da oldukça karışıktı. Bu düşüncelerden sıyrıldığımda eve geldiğimin farkına vardım. Montumdan anahtarı çıkartıp içeri girdim. Saate baktığımda 23.18'di. Odama çıkıp dolabıma sakladığım sigara kutusundan bir tane sigara çıkardım. Sigaramı yaktığımda aklıma geldi yine. Gülümsedim ufaktan. Sanki o olursa her şey yoluna giricekti.
5 ay sonra..
Beni takmayan ailem küçük şizofren kardeşimi de alıp tatile gitmişlerdi. Çok şükür hepsinden kurtulmuştum. Bunun şerefine kendime birkaç parça kıyafet almaya çıktım. Oradan da kütüphaneye gidecektim. Öncelikle en sevdiğim mağazaya gidip birkaç kıyafete göz gezdirdim. 2-3 parça kıyafet alıp kütüphaneye geçtim. Uzun zamandır aradığım kitabın geldiğini öğrenince raflara göz attım. Daha bulamamıştım ki bir anda başıma darbe aldığımı hissettim. Sanırsam birine çarpmıştım. Kafa mı kaldırdığım da yanlış gördüğümü düşünerek gözlerimi ovaladım ve tekrar baktım. O'ydu evet bulmuştum sanırım onu. "Sensin" diye bağırdım. Kütüphanedeki herkes bana bakıyordu fakat hiçbirini takmadım. Ufaktan gülümsedi ve " Kimim?" dedi. Kekeleyerek " Se-Sensin 5 ay önce stadda benden çakmak isteyip adımı sormuştun hatırlamadın mı yoksa?" dedim. Şaşırmış bir ifadeyle " sen hala unutmadın mı beni?" dedi. Ne demekti şimdi bu. " Şey ya ben sana adını sormayı unutmuştum o yüzden." diyerek geçiştirmeye çalıştım. Adını söyleyecek miydi acaba? Yoksa herkes gibi o da beni takmayacak mıydı? Bu düşüncelerin içinde bir mırıldama duydum. " Hı efendim, ne dedin anlayamadım?" dediğimde " Adım Uzay" diye tekrarladı. Gülümsedim. Böyle giderse aramızda arkadaşlık bile olmazdı. " Ya ben çok acıktım aşağıdaki kafeye gidip yemek yiyelim mi?" diye sordum. Kafasını kaşıyıp " Ya ben şimdi gelemem kusura bakma." dedi. " Peki" deyip istemeden güldüm. " Başka bir gün yeriz olur mu?" dediğinde "Iyi de nasıl haberleşicez?" dediğimde telefonunu çıkartıp " numaranı verir misin?" dedi. " 05** *** ****" dediğimde " Tamam ben sana mesaj atarım." deyip uzaklaştı. Ya bana mesaj atmazsa, o zaman ne yaparım? Ya oynatıyorsa beni? Belki de hiçbir zaman değer vermez bana. Hem daha sadece adlarımızı biliyoruz. Tanımıyoruz birbirimizi. Ne ben onu ne de o beni...