Diğer Dünya-Samir'in İlk Günü (Bölüm 14)

20 1 0
                                    

Önceki Bölümden Kesit:

Bazı gerekli durumlarda yanınıza gelip gerekli bilgileri vereceğim. Bu yüzden endişelenmeden etrafı araştırabilirsiniz. Eğer ki gitmemeniz gereken bir yere gidiyor olursanız sizi uyaracağım. Şimdilik görüşmek üzere. Bol şans Bay Kortis ya da, bol şans büyücü Samir!"

----------------------

Magister'in kıvılcımlar eşliğinde yok olmasının ardından Samir yeni dünyasına, yeni bedenine, yeni hayatına baktı. İnceledi. Keşfedilmeyi bekleyen binlerce gizem onu çağırıyordu. Derin bir nefes alıp ilk adımını attı. Ayağının altında bir yumuşaklık hissetti. Çamur olduğunu düşünerek yoluna devam etmeye çalıştı ama ayağı yere yapışmış gibiydi.

Biraz daha yüklenerek çekmeye çalıştı ama tek yapabildiği daha da derine batmak oldu. Bu sırada yerin yavaşça mavileştiğini fark etti. Ardından göze benzeyen iki sarı nokta gördü. Aslında çamur zannettiği şeyin bir yaratık olduğunu yeni anlamıştı. Üzerinde mavi bir yazı belirdi:Küçük Slime lv.1 Yaratık gayet sevimliydi. Jel gibiydi. Ne ıslak ne kuru, ne katı ne sıvı...

Ayağını çıkartamayan Samir yerde gördüğü bir taşla yaratığın kafasına vurmaya çalıştı ve işe yaradı! Dürüst olmak gerekirse kendisi bile böyle jelimsi bir yaratığın taş gibi bir maddeden etkilenebileceğine inanmamıştı. Yine de işe yaramasına sevindi. Yaratık parçalara ayrılmıştı. İçinden Dorpi'ye teşekkür etti. Çünkü oyunların genel mekaniğini ona öğreten oydu.

Önce özellikler bölümünü kontrol etti. Sadece iki özelliği vardı ve her ikisi de bir seviyeydi. İlki düşmanlara büyük bir ışın fırlatıyordu. İkincisiyse düşmanlara küçük küçük birçok ışın fırlatıyordu. Bunları nasıl kullanacağını öğrenmek için kullanım kılavuzunu okumaya başladı. Burada yazana göre yeteneğini kullanması için ismini söylemesi yeterliydi. Heyecanla "Delici Lazer" diye bağırdı. Birkaç saniyenin ardından kalınlığı yumruk boyutunu geçmeyen mavi bir lazer oluştu. Beş metre ilerledikten sonra ise yok oldu.

Gülmeli miydi, ağlamalı mıydı? Böyle dandik bir saldırı az önce rastgele bir taşla öldürebildiği slime'ı bile öldüremezdi. Belki de öldürürdü. Ön yargılı davranmamalıydı. Şu anda güçsüz olması gayet normaldi. Derince bir nefes aldı ve ikinci saldırısını kullanmaya çalıştı. "Lazer Yağmuru!" Asıl darbe o sırada geldi. Bu kırmızı renkte bir bildirim yazısıydı:Mana yetersiz! Oyunda sahip olduğu iki tanecik özelliği olmasına rağmen o kadar zayıftı ki özeliklerini arka arkaya kullanamıyordu bile.

Samir daha fazla burada durup kendi kendinin umutlarını tüketmektense etrafı keşfetmeye karar verdi. Biraz ilerledikten sonra ileride bir tüccarın geçtiğini gördü. Yanına gitti. Güçlü bir atın üstünde duruyordu tüccar. Arkasındaysa atın taşıdığı yük vardı. "Kolay gelsin. Batı şehrine nasıl gidebilirim?" diye sordu Samir. Tüccar gözlerini kısarak baktıktan sonra sanırım buralarda yenisin, değil mi?" "Evet." diye karşılık verdi Samir. "Hıh" diyerek yoluna devam etti tüccar. "Hey! Nereye gidiyorsun? Sorumu cevaplamadın!" Tüccar hala görmezlikten gelmekteydi. Samir'in pes etmeye hiç niyeti yoktu. Bu oyuna ne pahasına olursa olsun İşçi olarak girmeli ve ailesine, özellikle de Dorpi'ye destek olmalıydı.

Yeni bedenine daha tam alışamamış olmasına rağmen olabildiğince hızlı bir şekilde koşmaya başladı. Ardından yük bölümünün içine atladı. Tüccarın bunu fark etmemesi mümkün değildi. "İn!" dedi sert bir şekilde. "Peki, o zaman bana batı şehrine nasıl gideceğimi söyle!" Samir'in kendinden emin bakışlarını gören tüccar sırıtarak yavaşça ayağa kalktı...

Samir gözünü açtığında yerdeydi. Kervan yanından oldukça uzaklaşmıştı. Nasıl bu hale geldiğini anlamaya çalışıyordu. En son hatırladığı adamın sırıtışıydı. Sinirini yerdeki taştan çıkardıktan sonra statlarına baktı. Canı hiç azalmamıştı. En azından bu iyiye işaretti. Tüccarın gittiği yöne doğru göz gezdirdi. Ormanlık bir alandı. Gidebileceği başka bir yer olmadığından tüccarı takip etmeye karar verdi.

En az iki saattir yürüyordu. Susamamıştı, acıkmamıştı da, yorulmuş da değildi. Sonuçta burada yaptığı hiçbir hareket fiziksel değildi. Sadece kendi zihninin içindeydi. Sadece içinde bir bıkkınlık, bir yorulmuşluk vardı. Belki de zihni yorulmuştu. Sadece ilerlemeye devam etti...

Diğer DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin