•Bölüm 17•

1.3K 106 50
                                    

bölüm yazmaya geldim, muck
sınır koyucam lna

+30 oy
+25 yorum
______________________________________

Bu günde boş bir güne uyandığımı hissettim ve işlerimi halledip geri yatağıma yattım.

Hayatımda değişen hiçbir şey yok. Herhangi bir değişiklik ya da heyecan. Ot gibi yaşıyorum ve tek odağım biricik sevgilim jeon.

Yine okul olduğunu hatırlayana kadar yatakta durdum ve sonunda kalkmaya karar verdim. Kendi kendime salak gibi odada dolaşsam da ne yapacağımı bilmiyordum. Huzursuz ve halsizdim. Saatin ilerlediğini görünce kıçımı kaldırmaya çalıştım ve bu bile beni yordu. Hemen işlerimi halledip aşağı indim ve dün aldığım soğuk sandviçi yedim. Daha fazla evde durmadan kendimi dışarı attım. cuppa

Suratım asık yürürken kulaklığımı çıkardım. Müzik dinlemek belki beni rahatlatabilirdi. Karşıya geçmek için kendimi yola atmıştım ki ani fren yapan arabayla neye uğradığımı şaşırdım. Kendimi yerde bulduğumda arabanın sahibi inmiş ve beni kaldırmıştı.

'Tanrım! sen delirdin mi ? Ne diye yola atlıyorsun velet!

Şu bunağı 2 dakika dinlemek bile beni yormuştu. Hemen kolumu elinden çekip yere düşen eşyalarımı aldım ve saçımı savurup yürümeye başladım. Arkamdan ettiği küfürleri duyuyordum.

'Yoluna devam et bunak.'

Bugün de sorunsuz bir şekilde okula ulaştığım da mutluydum. Hayır değildim. Amaan daha fazla beklemeyip sınıfa girdim. Sıramda gördüğüm 2 böcekle gözlerimi devirmeden edemedim. Sırama ilerleyip konuştum.

'Kalk ordan.'

Bana 'ciddi misin' bakışı atıp oturduğu yerde dikleşti. Telefonum cebimde gelen mesajlarla titrerken daha da sinirlendiğimi hissediyordum. Dae'nin kolunu tutup yana savunduğum da kavga istediğimi belli etmiştim.

'Vaay bücüre bak sen! Noldu bebeğim sabah yürek mi yedin ?'

'Evet, sende ister misin ?'

Bu dediğime alayla gülüp tekrar sırama oturmuştu. Sabır dilercesine etrafıma baktığımda ne zaman geldiğini bilmediğim sevgilimi gördüm. Elinde telefon, öğretmen koltuğunda otururken keskin bakışları üzerimdeydi. Bakışmamızı aptal dae bozmuştu.

'Babacığın sana kızmış gibi jiminie~ '

Dedikleriyle kan beynime sıçrarken kendimi tutmaya çalıştım.

'Siktit git Dae.'

'Gitmiyorum bebeğim, ne yapacaksın ?'

Daha fazla sabrım kalmamıştı. Bu yüzden arka sıraya geçmiş çantamı da yanına koymuştum. Fazlasıyla başımı ağrıtmıştı. İğrenç kahkahası kulaklarıma dolarken telefonuma baktım.

Tam 30 bildirim vardı ve yarısı arama yarısı mesajdı. Gözlerim tedirgince onu bulduğunda gerçekten sinirli olduğunu görmüştüm. Dersin başlamasına daha 10 dakika olduğu için tuvalete gelmesini mesaj atıp sınıftan çıkmıştım.

O da hemen arkamdan gelip içeri girmiş ve sertçe kapıyı kapatmıştı. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı kitlemiş ve geri cebine koymuştu. Neden anahtarın onda olduğunu sorgulamayı bıraktım ve ona odaklandım.

'Neden telefonun olduğunu biliyor musun jimin ?

Kendimi alaydan uzak tutarak ciddi bakışlar atmıştım. Gözlerim yeri incelerken yaklaşıp çenemi tutmuş ve kaldırmıştı.

'Ben görmedim, üzgünüm.'

'Şşt sorun değil bebeğim.'

Onun bu ilgisine karşı sıkıca sarılmıştım. Kokusunu öyle özlemiştim ki beni tek rahatlatan şey oydu. Beni belimden tutup geri çektiğinde kendini mermere yaslamış beni tekrar kendine çekmişti. Ellerim ensesini bulurken yakınlıkla titremiştim. O öylece bana bakarken daha fazla dayanamadım ve öptüm. Hareket etmeden sadece beni izliyordu. Sinir olmaya başlamıştım fakat ona olan özlemim daha ağır basıyordu.

Beni kendine bastırmış harekete geçecekken kendimi geri çektim. Ellerimi saçlarına daldırıp kafamı boynuna yaslamıştım. Kokusu beni mayıştırırken sessizliği bozmuştu.

'Güzelim bana ne olduğunu anlatacak mısın ?'

Bunu bekliyormuş gibi hemen anlatmaya başladım.

'Aynı şeyler. İçimde büyük bir huzursuzluk var ve halsizim. Sabahın köründe buraya geldiğim yetmiyor bir de o aptal dae'yle uğraştım. Tanrım! neden araya girmedin ki ?'

Böyle konuşmama şaşırmış olacak ki öylece bakıyordu.

'Gerçi eğer araya girseydin bu sefer daha kötü olurdu.'

'Nedenmiş ?'

'Söylediği şeyleri duysaydın emin ol çok sinir olurdun.'

'Seni dinliyorum, devam et.'

Gülümsemiş ve yanağına küçük bir buse kondurmuştum. Karşılık olarak büyük bir gülümseme almıştım.

'Bana seni ima ederek, 'babacığın sinirlenmiş' dedi. Eğer yapabilseydim onu oracıkta boğardım.'

'Aslında bakacak olursan, pekte yanlış birşey değil bebeğim.'

Sinsice gülüp daha da yaklaşmıştı bana. Sert olmaya çalışarak koluna vurmuştum. Fakat aldığım karşılık deli gibi kahkaha atmasıydı. Onu gülüşünden öpmüş ve susturmuştum.

'Sana söz veriyorum halledeceğim güzelim, sen içini rahat tut. Şimdi revire git ve seni benim gönderdiğimi söyle. Dersten sonra yanına geleceğim.'

Gülümsemiş ve anahtarı alıp kapıyı açmıştı. Elini öne uzatıp centilmenlik yaparken aklımda şeytani bir fikir vardı. Kapıyı yavaşça itip bizi köşeye aldığımda sorgularcasına bakıyordu.

Yaklaşıp elimi aşağılara kaydırdığımda gözlerini sonuna kadar açmış olduğu yerde duruyordu. Sırıtıp boynuna küçük bir öpücük kondurdum. Elimin altındaki 'şeyi' sıkıp, hızlıca oradan uzaklaştım.

'Çabuk gel babacık~'

______________________________________

Sonunda bitirdim. Bölüm kötü olmuş olabilir kusura bakmayın ilham beklerken burayı çok boş bıraktım. Kötü ya da iyi okuyun lütfen. Umarım beğenirsiniz ♡

Var mısın? | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin