Lale ile ayrıldıktan sonra o giderken arkasından gülümseyip el salladım. Bugün bahçeye kadar onunla ilerlemiştim. O gittikten sonra arkamı dönüp gidecekken Barış'ın geldiğini gördüm. Hemşirelerin uyarılarını dinlemek istemedigim için doğrudan yanına gitmesem de adımlarımı yavaşlatıp bekledim onu. Sonunda o da beni gördüğünde hızlı adımlarla gelmişti yanıma. "Ne güzel denk geldik öyle yine." Dedikleri yüzümde bir gülümseme oluşturmuştu. "Geldiğini görünce bekleyeyim istedim."
Barış da gülümserken aklıma gelen şeyle elini tutup kendime çekerken merakla bakıyordu bana. Kazağının kolunu yavaşça sıyırırken kolundaki yaranın yerine bakıyordum. Sargısı çıkmıştı hala biraz yara izi duruyor olsa da iyileşmiş diyebilirdik. "İyiyim Nis, sorun yok." "Emin olmak istedim." "Oldun mu peki?" "Eh işte." Barış gülerken ben de gülüşüyle huzur buldum yeniden. "Nisa seninle konuşmak istediğim o kadar çok şey var ki... Saatler değil de günler verseler yetmeyecek gibi geliyor." "Benim de öyle..." İkimiz de sıkıntıyla birer nefes alırken yürümeye devam ediyorduk.
"Sana bir şey itiraf edeyim mi?" "Et bakalım güzelim merak ettim." Ona gülümseyerek baktığımda o da bana gülümsemişti. "Ben seninle vakit geçirmeyi seviyormuşum. Bugün sen olmayınca fark ettim bunu." Bana gülümsese de yapay bir gülümsemeydi bu. "Bir şey mi oldu Baroska?" "Yok. Bir şey olmadı." "Yüzün öyle söylemiyor ama?" "Yorgunum biraz Nisa ondan öyle gelmiştir sana." "İyi madem inanmış gibi yapacağım." Odalarımızın önüne gelmiştik. "İyi geceler Nisa." Barış arkasını dönüp gidecekken onu durdurdum.
Gözlerinin içine baktım gülümseyerek... "Bir şey unutmadın mı acaba?" Sorum üzerine anlamamış gözlerle bakıyordu bana. "Ne gibi?" Parmak uçlarımda yükselip yanağına öncekilere nispeten daha uzun bir öpücük kondurdum. "İyi geceler öpücüğü gibi." Yüzünde buruk bir gülümseme oluşsa da gözlerindeki parıltı mutlu olduğunu gösteriyordu.
"Barış istemeden kırmış olabilir miyim seni?" "Hayır tabii ki. Senin gibi naif kalpli birisi nasıl kalp kırabilir ki..?" Ona gülümserken derin bir nefes aldım. "Ama bir şeye takılmışsın belli." "Seninle alakalı değil güzelim benimle ilgili. Gerçekten..." "Bir an önce toparla kendini. Ben yaramaz bir kedi olan Baroska'mı özledim." Barış gülümserken başıyla onayladı beni "Toparlayacağım Nis. En kısa zamanda..." "Şimdilik iyi geceler o zaman." "Sana da iyi geceler Nis."
Barış bana burukça gülümsedikten sonra odasına gitmişti. Bugün tuhaftı, oldukça tuhaftı hem de... İçimde oluşan sıkıntıyla odama girdiğimde oldukça ihtiyaç duysam da onlara olan bağımlılığım bilindiği için tek bir ilaç bile yoktu yanımda. Ben de ilaç içmediğim zamanlar yaptığım tek şeyi yaptım. Yani uyumaya çabaladım. Gözlerimi açtığımda akşam yemeği saati olmalı ki kapıma tıklıyorlardı. Bugün bir şeyler yemek istemediğimi söyleyip zorlu bir ikna sürecinden sonra yatağa geri dönmüştüm.
...
Öğlen yemeği için yemekhaneye hızlı adımlarla ilerliyordum. Barış'ı sabah hiç görmemiştim ve doğal olarak onu görmek istiyordum. Dünki o keyifsiz hallerinden kurtulup kurtulamadığını merak ediyordum. Yemekhaneye geldiğimde her zaman beraber oturduğumuz yere baktığımda yoktu. Etrafa göz gezdirdim, henüz gelmemişti sanırım. Yemeğimi alıp masaya geçmiştim. Gözlerim sürekli Barış'ı arıyordu. Aradan dakikalar geçse de gelmiyordu... Önümdeki soğumaya başlayan yemeğe baktım bir süre. Sonra da hemşirelerin yemek için oturduklarını görünce yemeği bir kenara atıp hızlı adımlarla odama doğru ilerlemeye başladım.
Odamın önüne geldiğimde ise ani bir karar değişikliği ile bir yandaki odaya doğru adımladım. Kapıyı tıkladım. Evet tahmin ettiğim gibi Barış buradaydı. "Yemek yemeyeceğim dedim." Etrafa yeniden göz attıktan sonra kimsenin olmadığından emin olmuştum. Zaten hemşirelerin tamamı yemekteydi değil mi? Kapıyı hafifçe aralarken başımı içeri doğru uzattım. "Ee ben bir arkadaşımı kaybettim ama burada olabilir mi acaba? Şöyle iki metre boylarında, maviş maviş gözleri olan yaramaz bir kedicikti ama?"
Barış beni gördüğünde epey şaşırmıştı tabii. "Nisa senin şuan yemek yiyor olman gerekmiyor mi?" "Evet, tıpkı senin gibi..." Cevap verirken içeri girip kapıyı da kapatmıştım. "Akşam da yemedin zaten Nisa. Kendine dikkat etmen gerek." Barış'ın karşısına oturdum. "Sen de yemedin, kahvaltı da yapmadın üstelik. Asıl senin kendine dikkat etmen gerek." "Ben ayrıyım." "Hayır canım sen de insansın. Her şeye alıştım diyerek omzuna kocaman bir yük koyamazsın izin vermem..."
Barış sessizce beni izlerken aniden beni kendine çekip sıkıca sararken başımı boynuna gömüp kokusunu içime çektim. Kollarım sımsıkı sarmıştı onu bir daha asla bırakamayacak gibi... "Benimle olduğun için teşekkür ederim Nisa, iyi ki geldin." "Sen de iyi ki varsın." Kocaman bedeni kollarım arasında kaybolurken fısıldar gibi çıkan sesimle konuştum. "Sen iyi misin?" Barış yavaşça benden uzaklaşırken elimi tutup kalbinin üzerine getirdi yavaşça. "Bana neler yaptığına bir bak. Aptalın tekiyim. Her geçen gün sana daha da aşık oluyorum. Kendimi kurtaramıyorum, seni kurtaramıyorum."
Başımı iki yana salladım yavaşça. "Beni hayata bağlıyorsun Barış. Ben hasta ruhumu tedavi etmek için geldiğim bu yerde seni buldum. Muhtemelen sonumuz bile olmayacak ama her şeye rağmen seninle olmak istiyorum ben." Barış gülümserken gözlerimiz birbirine kenetlenmişti. Bir elim hâlâ kalbinin üzerinde ve onun elinin altındayken onun diğer eli yanağımı okşuyordu. Yutkundum. Kalbim deli bir ritim tutturmuştu kendine... "Bana yıllarca hasta olduğumu söylediler. Deli olduğumu düşünüp durdum hep ama sanırım her şeye rağmen bize şans vermek en büyük deliliğim olacak."
Yutkundum. Heyecanla atan kalbime sakin olmasını söyledim içimden belki de bin defa. Ellerim Barış'ın sakallarına gittiğinde hafifçe okşadım orayı. Barış'ın yüzündeki gülümseme ise daha da heyecanlandırıyordu beni. O an içimde deli gibi onu öpme arzusu peydah olurken aramızdaki mesafenin azlığı hiç yardımcı olmuyordu bu konuda.
Derin bir nefes aldım. Birbirine kenetlenmiş olan gözlerimiz heyecanımı her saniye daha da artırıyordu. Arzularım baskılanamaz bir noktaya geldiğinde aramızdaki mesafeyi azalttım git gide... Barış'ın gözlerinde fark ettiğim o karanlık tutku içine çekiyordu beni... Ama o tutkunun yanında taşıdığı o şefkat dolu bakışları da aklımı başımdan almaya yetecek kadar ruhumu okşuyordu. Barış böyleydi işte mavi yeşil gözleri aynı anda hem tutku hem de şefkat barındırabiliyordu. Aramızdaki mesafeyi sıfırlarken dudağına uzunca bir öpücük kondurdum.
"Seni seviyorum Baroska." Derin bir nefes alırken gözlerinin içinin nasıl bir anda ışıldadığını görünce yutkundum. İçimdeki yeniden dudaklarına ulaşma arzusu bu kıvılcım sayesinde büyük bir yangına dönerken yeniden koştum dudaklarına... Bu kez onu da öpüşlerime karşılık vermesi için davet ettiğimde dudaklarımı dudakları arasına alması o kadar ani olmuştu ki ağzımdan küçük bir inlemenin firar etmesine engel olamadım. Barış'ın parmaklarının sırtımda gezindiğini hissettiğimde tenim öylesine ürpermişti ki... Ellerim ensesindeki saçları sararken aramızdaki tutku giderek büyüyordu.
Sırtım yatakla buluşurken ciğerlerimiz isyan etmeye başlasalar da birbirimizden kopamıyorduk. Ama bu savaşı sonunda kazanan birbirimizden uzaklaşıp derin nefesler almaya başladığımızda ciğerlerimiz olmuştu. Her nefes aldığımda yükselen göğsüm Barış'a çarparken parmaklarım hala ensesindeki saçlara dolanmış şekildeydi. "Tüm bunlar gerçek mi Nis?" Onu kendime çekip dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. "Hayal olamayacak kadar güzel..." Dudakları yukarı doğru kıvrılırken sessizce tekrarladı. "Hayal olamayacak kadar güzel..."
Merhaba herkese :)
Minik yazarınız yemek molasında size bölüm atmak için geldi ❤ ben bu bölümü sevdim bence siz de sevdiniz 🙃
Beklediğinizden hızlı gelişti biliyorum ama bu kez birbirlerini tanıdıktan sonra birlikte olmayacaklar, birlikteyken birbirlerini tanıyacaklar 🤗
Artık karakterlerimizin hikayelerini adım adım işleyeceğim. Aileleri nerede, bu durumda olmalarının nedeni ne hepsini öğreneceğiz yavaş yavaş ❤
Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız hepinizi çok seviyorum 😘 bol bol yorum bekliyorum eve geçince hepsini okuyup cevaplayacağım ☺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fanfictionİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."