Bölüm 12: Sabrın Son Demleri

635 54 194
                                    

Selamlar^^

1k olmuşuz o kadar mutlu oldum kiiii anlatamam. :DD Destekleriniz keza okuduğunuz için teşekkür ederim^^

Bir şeyi duyurmak istiyorum. Bir süre ara vereceğim, hem şahsi meselelerden dolayı hem de siktiğimin vizeleri başladı. Okumak çok zor be dostum, ve daha zoru da ne biliyor musun? Mezun olduktan sonra BİM'de kasiyer olacağın gerçeği. ;( Neyseh ühühüh. (╥﹏╥)

Keyifli okumalar.

-----------

Ruhu dinginleştiren tatlı sükunet, sıcak güneş ışınlarının hafifçe düşüp aydınlattığı odayı sarıp sarmalarken, bu melodik sessizliğe birbiriyle uyum içinde alınan iki nefes sesi eşlik etmişti. Uyumlu ve birbirine karışıp iç içe geçerek eriyen nefes seslerinin geldiği yatakta, birbirlerine, sanki bir bütünmüş, asla ayrılamazmış misali sarılan bir yeşim çifti vardı. Birbirlerine bakar halde, derin uyku durumunda olan bu sevgililerden biri; diğerinin kolları arasına girmiş, kendi kolları, sırtını kucaklamak suretiyle diğerininkine nazaran örtünün dışına çıkmış vaziyette idi.

Bu düzenli nefes seslerine, birinin aldığı ciğer dolduran uzun bir soluk ilişti. Bu soluğu alan kişi, gözlerini son derece yavaş biçimde açtı, gür kirpiklerinin ince gölgeler bıraktığı irisleri, göz kapakları açılır açılmaz karşısına düşen harikulade manzarayı gördü, sırıttı, sevgi ile. Bir soluğu daha çekip ciğerlerini şişirirken, iç geçirmişti önündeki güzelliğe.

Gözleri birkaç santim uzağındaki bu kişiyi, kıvrılmış kirpikleri, masum bir ifadeyle büzülmüş dudakları, keza çehresine ayrı bir asil görünüm katan kılıçtan bozma kaşları, derin duygularla seyrettikten sonra, boynundan aşağı omuzları ve şu saniyede epeyce çıkık görünen köprücük kemiklerini takip etti. Sırıtışı bir miktar daha genişlerken, ses çıkarmadan uzanmış ve çenesinin alt bölümüne, zihnine kazır gibi burnunu sürtmüş, içini kokusuyla doldurmuştu, ardından yana kayarak o derin çukurdan aşağı buselerini atmıştı. Biriciğinin üzerini açıkta bıraktığını keşfedince, örtüyü yukarı çekip omuzlarını örttü. Ona son bir defa içli içli baktıktan ve büzülmüş dudaklarından yumuşakça öpüp kalbinin eridiğini hissettikten sonra, onu uyandırmayacak şekilde yavaşça yerinde doğruldu, örtüyü üzerinden çekip arkasını döndü ve yataktan çıktı.

"Shizun..."

Bir fısıltı eklenmişti, artık tek başına kalan nefes sesine. Söyleyen kişi birini çağırıyor gibiydi, bir taraftan da onun dikkatini çekmeyi istemiyor gibi sessizken. Yatakta uyuyan kişi uykulu şekilde mırıldandı, üzerindeki örtünün çekildiğini ve çok sürmeden birinin parmaklarının bedeninde gezindiğini hissetti.

Luo Binghe, Shen Qingqiu'yu uyandırmaya gönülsüz bir edayla, üzerinde çarpıcı bir görünüm sunan Ölümsüz Bağlayıcı Kablo'yu çözüyordu nazikçe. Çözüldükçe altında kalan cildin, kırmızı bir izle, kablonun şeklinin üzerine çıkmış görüntüsü gözler önüne seriliyordu. Luo Binghe dudaklarını sıkıntıyla birbirine bastırıp, mışıl mışıl uyuyan Shen Qingqiu'nun ifadesine baktı. "Gerçekten rahatsız edici değil mi?" Diye fısıldamıştı, bir yandan da itinayla Shen Qingqiu'yu onlardan kurtarırken. İronik bir şekilde, üzerinde iz kalmaması için Luo Binghe'nın onu ısırmasına izin vermemişti fakat yine de vücudunun lekelenmesine mani olamamıştı. Bunu düşününce Luo Binghe gülse mi ağlasa mı bilemedi, çizgisel bir şekildeki izlere bakarken. Oysa kasten sıkı olmayacak biçimde bağlamıştı, lakin üzerine yatarak bir gece geçirince, pek tabii aldığı önlem bir işe yaramamıştı.

Alt bedenine geçtiğinde, Shen Qingqiu mırıldanarak uykusundan uyanmıştı. "Ne yapıyorsun...?" Diye sordu Luo Binghe'ya bakıp esneyerek. Böylece Luo Binghe uzanıp kaşlarının arasından öptü ve, "Bir şey yok, uyumaya devam et." dedi nazikçe tebessüm ederken. O, Shen Qingqiu'yu Ölümsüz Bağlayıcı Kablo'dan serbest bırakırken, Shen Qingqiu sadece uyumaya devam etti.

I Won't Let You Go ✓SVSSS [ғᴀɴғɪᴄᴛɪᴏɴ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin