Yoksulluk

80 5 1
                                    

"Allahın cezası ev! Bu evden nefret ediyorum." diye diye kalktım yataktan.

Ünüformamı giyip kavaltıyı hazırladım, küçük kardeşim, temizlikci annem, ayyaş babam için.

Agzıma tek birşey sürmeden çıktım evden. Aynı sokaktan, aynı yollardan geçip, hergün baktığım taşa topraga tekrar bakıp gittim okuluma. Aklımda tek birşey vardı, kardeşim!

Ayyaş bir baba, eve iki kuruş getirmek için çabalayan bir anne, aralarında gerçekten dünya kadar fark vardı. Peki ya kardeşim? Ona ne olacaktı? Benim gibi mi olacaktı sonu? Hayır asla! Ben buna kesinlikle izin vermeyecektim. Gerçi izin vermeyip ne yapabilirdim ki? Herzaman bunu düşünüp, sonra sadece düşünmekle kaldıgımı fark ediyordum. Elimden ne gelebilirdi ki? Koca bir hiç!

Okuldan çıkıp yine eve dogru gidiyordum, PAT!!!

Gözlerimi açtıgımda yani başımda annem, babam ona bas bas bagırıyor,

-Biz şimdi nasıl ödeyecegiz bu hastanenin masraflarını! Bunu düşündün mü sen!!

-Ne yani ölsün mü kızımız?

-Bu hastanenin masraflarını ödeyemeyince biz ölecegiz!

Uyuyor numarası yaptım, babam resmen ölsün diyordu. İçim parçalandı bi an.

Hemşire odaya girip "hastamız nasıl?" diye sordu anneme, "valla kızım dedigin gibi bir ses cıkmadı bu aletten, iyidir degil mi?"

Canım annem beni düşünen tek insandı galiba.

Bu arada bana ne olmuştu hakikaten? Uyanır gibi yapıp gözlerimi açıp sordum hemşireye, "bana ne oldu?" "araba kazası geçirdin, üç gündür uyuyorsun, küçük bir operasyon geçirdin sadece güzel kız" dedi ve çıktı.

Babam hemşire çıkar çıkmaz bagırdı;

-Para diyorum para!

Annemle önce birbirimize bakıp sonra yere baktık, lakin bizim ne sucumuz vardı ki? Paramız olmaması bizim sucumuz degildi. Biz ailelerimizden şanslı doğmamıştık.

Babam amcamlardan borç para alıp çıkarttı beni hastaneden. Amcam parayı nerden bulmuştu? Burası özel bi hastaneydi, burası yakın oldugumuz için ilk buraya getirmişlerdi, ilk mudahaleler burda olmaya başlamıştı. Yani ben öyle biliyordum.

Tam bir haftadır evdeyim, okula gitmiyordum, rapor vermişlerdi. Annem apartmam silmeye gider, babam ise kahveye. Kardeşim okula, henüz 1. sınıftı.

Hay Allah! Evde yiyecek en ufak şey yok! "Ne yapacagım, aç mı duracagım?" dedim kendime, hayır hayır, gidip bakkaldan yumurta alabilirdim, tek bir tane.

Borca alacagım yumurta ve ekmek için yerin dibine girmiştim. Bakkal amca "baban" "baban" dedi dedi durdu. Bişey de diyemiyor ki insan. Diyecek birşeyim yoktu çünkü. Utana sıkıla borca,bir yumurta çeyrek ekmek alıp çıktım bakkaldan.

-Sen ne yaptıgını zannediyorsun! Yumurtamı kırıp ekmegimi kirlettin!

- Kendin yaptın, yere bakacagına karşına baksaydın!

-Sana mı soracagım ben nereye bakacagımı?

-Bilmiyorsan soracaksın! Dedi ve gitti,

Küstah! Bunları bile çok zor şartlar altında aldıgımı bilmiyordu, tamirci çıragı. Şimdi gerçekten aç kalmıştım. Eve dogru yürüyordum, oda ne! Bu çocuk beni takip ediyordu! Manyak mı ne! Evde de kimse yoktu, tek başıma durmak istemedim evde. Önce eve girip sonra komşuya gittim, en yakın arkadaşıma, Çaglaya.

1 saat kadar durup eve döndüm, "gitmiştir heralde" diye diye.

Bunlar da ne? Bi koli yumurta, 5 ekmek!

Biri bana şaka yapıyor olmalı, babam eve bişey almaz, annem ise parasının hepsine yumurta almaz, peynir ve zeytin de alirdi yarisina, içeri koyup koymama konusunda epeyce düşündüm kim bunu yapabilirdi ki? Tabiii!!!! Tamirci çocuk! Beni takip edip evimi bulmuştu, bunları almıştı. Ben ona al mı demiştim sanki? Bunları götürüp başında tek tek kıraçaktım!

Karşımdan küçük kardeşim geliyordu, hemde koşa koşa. "Abla yumurta mı aldın? Karnımda çok aç, en az iki tane yerim." kardeşim böyle derse ben ne diyebilirdim ki? "Tabiki yersin ablacım" diyerek açtım kapıyı kardeşime. Bu iş böyle olmayacaktı, ona olan borcumu geri ödeyecektim, sadece henüz degil.

Akşam olmuştu, annem kapıyı aralayarak geçti içeri;

-Benim canım çocuklarım.

Bu kadını çok seviyordum.

-Kızım, bunlar nerden çıktı? Baban mı aldı yoksa?

Annem umutlu umutlu bakıyordu bana, babam 'gerçek' bi baba olacak sanıyordu.

Olumsuz şekilde kafamı salladım.

-Peki ya?

Devamını getirmemişti bile. Söylemek istemiyordum ona. Ne diyebilirdim ki? "Bakaldan borca aldım" dedim, sonuçta o çocuga da borçlu sayılmaz mıydım? Ha bakkal amca, ha tamirci çocuk. İlaki borcumuz vardı.

Annem kızmıştı, '5 ekmek bir koli yumurta'

Bunlara verecek paramız var mıydı ki? "Alacagım maaşla bakkala gidip borcumuzu odeyecegim." annem borçlu kalmayı sevmezdi, ona çekmiştim bende.

Babam yine gelmemişti eve. Erkenden uyuduk.

Annem işe giderken kardeşimi de okuluna bırakmıştı. Etrafı toparlayıp sahile indim, düşünecek şeylerim vardı.

Artık okula gitmeyecektim, çalışacaktım bende. Sadece annemin çalışmasıyla gecinemiyorduk. İş aramaya başladım.

Bizim evin biraz uzagında bir küçücük kuafor, "bayan eleman aranıyor"

İçeri girdim, "buyur güzel kız?" dedi icerdeki kadın.

-Ben çalışmak için gelmiştim.

-Temizlikten ve yemek yapmasından anlar mısın?

-Evet anlarım.

-Tamam o zaman. Hemen başlayabiliriz. Ha bu arada günlük sadece 10 lira veririm.

Kabül etmek zorundaydım.

-Peki.

Mutfaga geçip bulaşıgı yıkayıp, etrafı temizleyip hemen ardından yemek yapmamı emretmişti. Sert gibi gözüksede iyi birine benziyordu, Gülşen abla.

Dediklerini yapmıştım, artık eve gitmem lazımdı, çünkü annem her an gelebilirdi. Çalıştıgımı ögrenirse kızardı, çok kızardı.

Beş Paraya EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin