~honey
"200 ayarla."
"Bir daha."
"230 yap."
"Ver bir daha."
"Bu sefer de olmazsa..."
"Hasta gitmeyecek, hadi son kez!"
Kulağım çınlıyor, etrafımdaki makine ve doktorların sesleri birbirine girip rahatsız edici bir uğultuya dönüşüyordu. Bir buçuk aylık uzun bir koma sürecinde üç haftadır duyabildiğimi hesaba katarsak, bu duyup duyabileceğim en rahatsız, hatta sağır edebilecek derecede etkili bir uğultuydu. Sanki farklı bir boyuta geçiyormuşum gibi zihnimde dolaşan düşünceler karışmış, korku ve adrenalin salgılayan vücudum beni tümden ele geçirmiş; sanki nefes alıyormuşum da birden hava boşluğuna atılarak nefesim kesilmiş, kalbim sanki biraz sonra çok önemli bir konuşma yapacakmışım gibi, hatta sanki Yeşim'le ilk öpüşmemizdeki gibi heyecanla ve yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Artık kulak zarımı patlatacak raddeye geldiğine emindim. Şu, çarşafları daha dün değişmiş, muhtemelen lavanta kokan, hastane yatağından bir yere kımıldayamıyor olmak, etrafımda olup bitenleri duyma yetimle az da olsa kavrayıp, fakat gözlerimi açamadığımdan olaya tepki gösterememek, pasif kalmak en çok bu durumda sinirlerimi bozmuştu. Düzensiz öten makine sesleri, doktorların hasta odamda telaşlı bir şekilde konuşup durmaları durumumun iyi olmadığını belli ediyordu.
Üç haftadır benden umutlarını kesmemeleri için duyabildiğimi aileme, güzel nişanlıma, arkadaşlarıma haykırıp sonra tekrar şu beyaz yatağa kendimi hapsetmek istiyordum. Burada olduğumu zaten biliyorlardı, doktorun sürekli söylediği "Konuşun onunla." talimatıyla benim yanıma her geldiklerinde konuşup, tek taraflı bir muhabbete giriyorlardı. Ama tam anlamıyla bir his olmayan, kimyasal bir reaksiyon diyebileceğimiz korku, bilincim açık olduğundan beri benimleydi. Ya gerçekten uyanamazsam? Ya hep böyle yaşamla ölüm arasında, tam olarak arafta kalırsam? Şu an ölüyor bile olabilirim, durumuma anlam veremiyorum. Ailem, arkadaşlarım benden vazgeçerse; artık konuşmaya bile gelmezlerse? Kardeşim senaryosu hiç değişmeyen, fakat başrole neredeyse her hafta başka biri geçen, kendi saçma aşk hikayelerini anlatmayı keserse? Yeşim? Ya benim güzelim? Ya o da giderse benden?
Şurada, bana bağlı makineler sayesinde hayatta olduğumu anladığım zaman diliminde düşüneceğim çok şey olmuştu. Komaya girmeden önce Yeşim'le aramızın limoni olması yüzünden kendime sayısız defa sövmüş, buradan çıktığımda tamamen farklı biri olacağıma yemin etmiştim. Buradan kendi bilincimle kalkıp, somut bir şekilde yaşamaya başladığımda yapacağım ilk şey kendimi güzelce şamarlamak olacaktı.
Kalp ritmimi gösteren makinenin yoğun ve birden yükselen sesine ihtiyacım olmadan kendi kalp atışımı duyabiliyor, hatta hissedebiliyordum. Komada olduğumdan beri ilk defa bir şey hissetmiştim. Ne açlık, ne tuvalet, ne yorgunluk... Yalnızca kalbimin göğüs kafesime çarpa çarpa orayı delip dışarı çıkma arzusuyla atmasını hissediyordum.
Atıyor, atıyor, atıyordu. Bir anda her şey durdu. Ciddi ciddi, her şey durdu. Ne doktor sesleri, ne makine öttürmesi ne de zihnimdeki karmaşık düşünceler, yoktu. Tekrar duyma yetimin kaybolduğunu falan düşünmüştüm fakat kalp atışımı da hissetmiyordum. Bitkisel hayata mı girmiştim ki? Ölmüş olabilir miydim?
Tanrım, neredesin? Hayatım boyunca sana inanıp inanmamak arasında gidip geldim. Eğer varsan, her şey için artık çok geç olsa bile özür dilerim. Yalnızca işime gelen zamanlarda seni andığım, bana verdiğin sorumlulukların altında ezildiğimde ve bunları yapmak için aşırı üşengeç ve umursamaz biri olduğumdan seni bilmezden geldiğim zamanlar için -ki bu şu ana kadar bana bahşedilen tüm ömrümün neredeyse %91lik diyebileceğim bir kısmıydı-, özür dilerim. Eğer yoksan da, demek istediğim bir şey yok. Yalnızca, senin varlığını sorgularken bilgi haznemi genişlettim ve hayatımı bu şekillendirdi. Bunun için minnettar olabilirim sanırım...
Ne anlatıyorum Tanrım! Senden başka seslenebileceğim bir şey yok şu an, boşlarımı mazur gör.
Hassiktir! Deprem mi oluyor? Beni bu hastane odasında, ölümle baş başa mı bırakmışlardı? E ama ben bunu hissedebiliyorsam, nasıl duyamıyordum? Yemin ediyorum, o kadar sallanıyordum ki, midemi bile hissetmeye başlamış, kusmuğun tadının nasıl olduğunu hatırlamıştım. Hayatta özlemediğim şeylerin baş sıralarında yerini alırdı. Ses frekansı o kadar garip bir durumdaydı ki, az önce sesten sağır olacakken şimdi sessizlikte duyduğum varla yok arasındaki o minik uğultu sesi sağır edecekti.
Kusmama ramak kala düzenli ve sakin bir şekilde öten hastane makinelerinden birinin sesini duymamla rahat bir nefes verdiğimi düşündüm. Eh, bunu somut olarak yapamayacağıma göre yalnızca düşünebiliyordum. Az önce geçirdiğim bir dakikadan az bir sürede o kadar çok şey olmuştu ki, cidden boyut değiştirdiğimi falan sandım. Şimdi her şey normale dönmüş gibiydi. Etrafımda hâlâ doktor sesleri yoktu fakat, sakin bir şekilde ötmeye devam eden, kalp ritimlerimi ölçen bir alet hâlâ yanımda çalışıyor ve ben onu duyuyordum değil mi? Belki de bir dakika değil, bir saat falan geçmişti ve her şey düzene girmişti. Kritik durumumu atlatmıştım.
Hatta şu an o kadar rahattım ki, başımın altındaki yastığın ve bedenimin üstünde olduğu lavanta kokulu hastane çarşafı benim vücut ısımla ısınmış, sıcaktan bunalmıştım ve çarşafı üstümden itme isteği beni ele geçiriyordu. İçimdeki garip mutlulukla başımı yumuşak yastığa biraz sürtt-BİR DAKİKA
NE?! (burayı yazarken NANI?!?!?11??1 dedim, söyleyesim geldi)BEN
ÇARŞAFI
YASTIĞI
ONLARIN SICAKLIĞINI
ŞU ANDA SIKABİLDİĞİM YATAK KENARINI
GERÇEKTEN HİSSEDEBİLİYOR MUYDUM?
Ya şimdi gözlerimi açmaya çalışırsam, ne olacaktı?
Uzun zamandır benimle olan korkuyu şimdi daha çok iliklerimde hissettim. Hissetmek... Ne kadar yabancıymış bana. Şu an gerçekten çarşafın kuru dokusunu mu hissediyordum, yoksa beynimin artık benimle yeni taşşak geçme yöntemi miydi bu?
~
Aferin honey iyi bok yedin😌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karışık ruhlar •bxb•
FantasyŞurada, bana bağlı makineler sayesinde hayatta olduğumu anladığım zaman diliminde düşüneceğim çok şey olmuştu. Komaya girmeden önce Yeşim'le aramızın limoni olması yüzünden kendime sayısız defa sövmüş, buradan çıktığımda tamamen farklı biri olacağım...