~honey
Dokunmak, dokunduğunu hissetmek; odadaki buram buram lizol kokusunu solumak... Gerçekten bunları yapabiliyordum. "Gözlerimi aç!" komutunu beynime vermekten ise korkuyordum. Ama sanırım yapacak başka bir şeyim yoktu.
Gözlerimi hafif araladım. Etrafı buğulu görsem de yaşadığım şu anda mutluluktan ağlayabilirdim. Oda boştu, yalnızca ben ve eşyalar vardık. Elimi büyük bir heyecanla kaldırarak gözümün önüne getirdim. İlk defa görüyormuşçasına inceliyor, parmaklarımı hareket ettiriyordum. Parmaklarımın üstündeki karartılığı anlamak için hala görüşümdeki bulanıklık yüzünden elimi gözümün dibine soktum. Her parmak boğumumun altında bir harf yazılıydı. Elimi ters çevirip okuduğumda "RAIN" yazılı bir dövme olduğunu anladım. Ben bunu ne ara yaptırmıştım ki? Acaba komaya girmemle hafızam da biraz gitmiş olabilir miydi?
Diğer elimi de gözümün içine sokarak kontrol ettim ve orada da "FALL" kelimesinin her bir harfinin parmak boğumlarımda yazılı olduğunu gördüm.
Odanın içini aydınlatan pencereden gelen kızıla çalmış ışık, ya gündüzün çok erken saatleri ya da akşamüstü saatleri olduğunu gösteriyordu. Tam karşımdaki duvarda asılı olduğunu seçebildiğim, fakat asla görüp anlamlandıramadığım bir saat vardı. Sahi, neden her şey bu kadar flu ve bulanıktı? Siktir et Kinyas, yaşıyorsun ya. Boynumu yana çevirerek kıtlattım. Oh be, özlemiştim bunu yapmayı. Elimden destek alarak yatakta doğruldum. Sırtımı yatak başlığına dayayarak salak salak sırıtmaya başladım.
Oda kapısının açılma sesiyle ilk önce irkilip sonra gelenin kim olduğunu merak ederek karşıma çıkmasını bekledim. Beni bu halde gördüklerinde tepkileri nasıl olacaktı çok merak ediyordum. Heyecanım yüzünden gülüşüm daha da büyüyor, parmak uçlarım karıncalanıyordu. Görüş açıma giren silüeti kavrayamasam da ifademi bozmadan orada öylece dikilmiş haline bakıyordum. Bir çığırtı kopararak yanıma gelip sarılması ise beklediğim şeydi. Sonunda bir insan bedenine kavuşmamla sımsıkı sarıldım ona.
Uzun bir sarılmanın ardından ağzında bir şeyler sayıklayıp, yüzümü avcunun arasına alarak beni incelemeye başladı. Parıldayan gözlerin bana yabancı gelmesiyle bir süre tanımaya çalıştım. Koku yabancıydı, sürekli "Taylan, geldin. Yanımıza geldin. Seni çok özledim, çok özledik Taylan." diye sayıklayan ses yabancıydı. Hafıza kaybı yaşamış olmam mümkün değildi. Karşımdakini tanıyamıyor, fakat geçmişimdeki şeyleri hatırlıyordum. Acaba çok görüşmediğim arkadaşlarımdan biri mi, diye düşündüm. Taylan ne alakaydı o zaman? Ayrıca bu, arkadaş grubuma dahil olmak için epey küçük birine benziyordu. Düşüncelerimi hala elleri yüzümde durup gözlerimin içine bakan dolu gözlerin sahibinin konuşması böldü.
"Tanrım, şoktasın değil mi? Özür dilerim, özür dilerim. Bekle, ben hemen bir doktor çağırıp geliyorum."
Yanağıma bir buse kondurup koşarak odadan çıktı. Bulunduğum durumu anlamlandırmaya çalışıyordum. O uzun kirpikli, ela gözler de neyin nesiydi? Ya bir kızınkini andıran çığırtı ve bana tamamen yabancı olan ses tonu? Yüzümü sıvazlayıp gözlerimi ovuşturdum. Şu bulanıklık işi sinirimi bozmaya başlamıştı. Ne güzel görüyordum ben be! Şimdi ne oldu?
Odaya bu sefer çoğunluğu beyaz olmak üzere, birkaç silüet girdi. Doktor olduğunu anladığım bedenler başıma üşüştü. Aralarından bir tanesi eliyle çenemi kavrayarak yüzüme daha dikkatli bakabilmek için kaldırdı.
"Nasılsın, Taylan? Bizi duyabiliyor ve görebiliyorsun değil mi?"
Cevap bekleyen yüzüne yalnızca anlamsız bir şekilde bakıyordum.
"Senin için gerçekten garip olabilir şu an. Şimdi sana bir kaç test yapıp dinlenmeye bırakacağız. Gerçi 'Bir buçuk ay dinlendim, daha ne dinlenmesi?' diyebilirsin."
Kendi kendine kıkırdadı.
"Ama şu an yorgun olmalısın. Bedenen olmasa da zihnin mutlaka yorulmuştur."
Ne kadar uzun konuşuyordu bu adam? Kapatma düğmesi falan yok muydu? Ona hala boş boş bakarken beni kontrol etmelerine hareketsiz kaldım. Ne yaptıklarını anlayamadığım birkaç işlemden geçip geri tekrar yatağıma döndürülmüştüm.
Odada beni ilk karşılayan kumral çocukla baş başa kaldığımızda yatağımın kenarına oturmuş, elimi avuçlarının arasında sıvazlayıp duruyordu. Gülümseyen yüzünü seçebiliyordum.
"Konuşmayacak mısın?"
Elimi avuçlarının arasından çekip yatakta tekrar dikleştim. Hala tanıdık gelmiyordu. Tanıdık birilerini görmeyi umarak ona soru sordum.
"Yeşim burada mı?"
Kaşlarını çatarak anlamayan bir ifadeyle bana baktı.
"Peki ailem, Kaner falan, yok mu?"
Acaba kardeşimin, Kaner'in, arkadaşı olabilir miydi? Onun yaşlarında birisine benziyordu. Ama onun bir-iki arkadaşından başka diğerleriyle konuşmuşluğum bile yoktu, nasıl bana karşı bu kadar samimi olabilirdi?
"Kimlerden bahsediyorsun? İyi misin sen?"
Endişeli çıkan sesi beni tedirgin etmişti. Kimseyi bilmiyor muydu? Bu sefer ben ona anlamayan bakışlar attım.
"Ne demek kimlerden bahsediyorum? Ailem falan iş-"
Bir dakika. Kendi sesim niye bana yabancı geliyordu? Bu benim sesim miydi? Kalın ve tok sesim yerine erkeksi fakat daha yumuşak bir ton duyuyordum. Kulaklarım yeni bir özellik kazanıp, sesleri falan mı inceltmeye başlamıştı? Ne oluyor amına koyayım ya...
"Sen pek iyi görünmüyorsun. Uyumaya ne dersin? Hala kendine gelememiş olman normal sanırım."
Belki de cidden hala kendime gelememiştim. Komadayken rüya gördüğümü hatırlamıyordum fakat bu mutlaka bir rüya olmalıydı. Bilincim belki noktasını şaşırmış, böyle saçmalıyor olabilirdi. Başımı hafifçe sallayıp uyumaya karar verdim. Beynim benimle ağır taşşak geçiyordu.
~
Çok stresliyim çok hahkqkskqjah
Taslakta bölümüm az olduğu için yeni bölüm ekleyene kadar üçüncü bölümü atmam muhtemelen
honey kaçıyor:3
he bir de karakter ismi değişikliği yaptım, artık Taylan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
karışık ruhlar •bxb•
FantasiŞurada, bana bağlı makineler sayesinde hayatta olduğumu anladığım zaman diliminde düşüneceğim çok şey olmuştu. Komaya girmeden önce Yeşim'le aramızın limoni olması yüzünden kendime sayısız defa sövmüş, buradan çıktığımda tamamen farklı biri olacağım...