Bölüm 7 'Tesadüf değil mi ?'

167 8 0
                                    

Sarı saçlarımın bitiş yeri tam omuzlarımdı. Yeşil gözlerimi çok uzun olmayan kirpiklerim çevrelemişti. Dudaklarım oldukça dolgun olmakla birlikte altında 2 tanesi çakışık dişlerimi örtüyordu. Elmacık kemiklerim yok denecek kadar az belli oluyordu. Kısa boylu ve zayıftım. Dışardan gören birisi beni çok narin ve sevecen biri olarak düşünebilirdi. Belki gerçekten öylede olabilirdim. Ama değildim olmayacaktım. Kapının çalınmasıyla sıçrayıp aynanın karşısından çekildim.

"Miray hanım bu zarf sizin."

Zarfı elinden almamla odadan çıkan kıza boş boş bakıyordum. Meraksız bir şekilde zarfı açıp içindeki mektubu açtım. Bir el yazısıyla bana yazılmıştı. Kelimesi kelimesine şöyleydi.

Merhaba Miray. Görüşmeyeli beni özlemişsindir. Şu sıralar evine gelmem yada seni yanımda dolaştırmam polisler tarafından hoş karşılanmaz. Elbette korktuğumdan değil ama işimi parçalara bölerek değil bir anda halletmek istiyorum. Şunuda atlamadan geçemeyeceğim ki abinin aa evet biricik abinin bomboş bir caddede kırmızı ışık yanarken ve ayrıca oldukça hızlı yürürken birden bir arabanın ona  çarpması ve hiç frene basmadan gaza daha çok yüklenmesi sonrada oradan çekip gitmesi.. Sencede bunlar çok fazla tesadüf değil mi ? Neyse bebeğim beni fazla özleme zira uzun bir süre birlikte olucaz.

Amcan.

Kağıdı elimde parçalara ayırırken içimden veya sesli olarak ettiğim küfürlerin çoğunun anlamını dahi bilmiyordum. Gömme dolabıma tekmelerimi indirirken yumruk yaptığım ellerimi duvara vuruyordum. Kanaması yada acıması umrumda bile değildi. Bu kelimelerle anlatılamayacak bir acıydı. Şu an tüm bedenimi yakıp haşlanmış bir tavuk gibi parçalasalar daha az acı çekeceğime yemin edebilirdim.

Yorgun düşmüş bedenim tüylü halının üzerine yığılırken kalbimde ve bedenimde intikam dışında bir duygu hissetmiyorum.

●●●●

Saç diplerimden akan terlere aldırmadan karşımdaki kum torbasına yumruklarımı geçiriyordum. Ben bu kişi değildim ama kısa bir süreliğine olmak zorundaydım. 2 gündür 3 saatlik uykuyla duruyor ve hiç durmadan torbayı dövüyordum. Telefonumun çalmasıyla kanepeye yönelip "Alo?" Diyerek telefonu açtım.

"Dün beni aramıştınız bugün bir dövüş var. İki kız arasında ve bahisli. Kendinizi göstermeniz için büyük bir fırsat"

"Saaç kaçta?" Derken sesim titriyordu.

"Akşam 9" "Orada olacağım" telefonu kapatıp bir yumruğu daha torbaya geçirdim ve duşa girdim. Ardından uzun bir uyku çekip bedenimi dinlendirdim.

Siyah bir tayt ve siyah bir atlet giymiştim. Üzerime polar ve deri ceketimi geçirip saçlarımı topladım. Siyah converselerimi de giyip atkımı boynuma doladım. Böyle bir yere giderken başka ne giyilirdi bilmiyordum. Sadece amcamdan intikamımı alabilmek için kendimi tam olarak korumayı ve soğukkanlı olmayı öğrenmem gerekiyordu. 

Telefonuma atılan mesajta yazan adrese doğru yürürken geçtiğim tüm yollar ıssız ve korkutucuydu. Ancak ben korkmuyordum. Hiçkimseden. Verilen adrese geldiğimde kocaman bir arazinin ortasına kare şeklinde bir çizgi çekilmişti. Çizginin içi boştu etrafı insanlarla doluydu. 2 insan tam arazinin girişinde durmuş bahisleri topluyordu. Bir tanesinin kutusu ağzına kadar doluyken diğeri görünmeyecek kadar boştu. Dolu olanın üzerinde "Cennet" yazıyordu. Bu rakibimin lakabı olmalıydı. Öyleyse boş olan ve yazı yazmayan kutu benimki. Arazinin bitiş yerlerinden sonrası ormanlıktı. Muhtemelen ormanın ortasında bir bölümün ağaçları kesilip beton dökülmüştü. Ne kadarda vahşice.

Birinin beni dürtmesiyle "Noluyo be" diye çıkışmam bir oldu. Karşımda duran kişi bana kartını verip beni buraya davet eden kişidi. "Çok pardon iki seferdir size kaba davranıyorum" diyerek kibarca gülümsedim.

"Sorun değil" diyerek gözbebeklerine kadar ulaşan bir gülümseme sergiledi. Dikkat edildiğinde çok yakışıklı biriydi. Sakalları ve sakallarının altından sırıtan gamzeleri vardı. Çıkık elmacıkları ve kısık gözleriyle değişik bir güzelliği vardı.

"Bahis kutusunun üzerine yazılması ve size hitap edilmesi için bir isim söyler misin ? Diye kibarca bir soru yöneltti.

"Miray" cevabını alınca dakikalarca gülmeye başladı. "Komik olan nedir ?" Diye sorarken tek kaşımı havaya kaldırmıştım. "Bu bir lakap olmalı." Dediği an kendimi gülmemek için zor tuttuğu belliydi.

"Bir lakabım yok. Aklıma bir şey gelene kadar Miray'ı kullanacağım"

"Pekala. 10 dakika sonra ringe çıkıcaksın. Bu arada gelene kadar takip edildiğini biliyosundur umarım" sözlerini bitirirken eliyle köşede bir ağaca yaslanmış kişiyi gösterdi. Yavaşca oraya doğru ilerlemeye başladım. Bu peşimdeki kişiydi. Sürekli beni takip ettiğini hissettiğim. Ela gözleri gözlerimle buluşurken kıvırcık saçlarında duran elini aşağıya indirdi ve iki kolunu bağdaştırıp karnının üzerine koydu. Aramızda bir kaç adım varken sesimin pürüzsüz çıkmasına dikkat ederek "Benden ne istiyorsun" diye sordum. Aramızda bir karış mesafe bırakacak kadar yaklaştı. Gerçekten yakışıklıydı. "Hiçbir şey." Dong sesini duymayla yerimden sıçradım "Sanırım rakibin seni bekliyor" diyerek kalabalığın içinde oldukça kilolu esmer kızı işaret etti. Çizginin içine doğru yürüdük. Tam çizgiye girerken kulağıma doğru eğilip "Kazanacağından hiç şüphem yok" diye fısıldadı.

●●●●

Diğerlerine göre biraz kısa bir bölüm oldu. Yada bama öyle gelmiş olabilir :D. Umarım hikayemi beğeniyorsunuzdur. Eksik yerleri yorum atarsanız sevinirim hikayem olması gereken gibi giderken benim açımdan en büyük eksik okuyucu sayım. Hikayeyi wattpad kullanan arkadaşlarınıza önerip yazmamı kolaylaştırırsanız size minnet duyarım. Seviliyorsunuz :)

HİÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin