Giden giderde, kalan?
2 yıl olmuştu bizden gideli.
Tam 2 yıl.
Koskoca 2yıl.
Ne kadar kırık olsada bir yanım hak veriyordu acımasız yanım.
Dağ gibi dursa da hala içindeki çocuk kırgındı. Yorgundu başlı başına. 7 yaşında sırtlamıştı acıları. Bu yaşına gelmesi bile onun mucizesiydi.
Onu ayakta tutan tek şey intikamıydı.
Ona yapılanların acısını tek tek sormuş göçüp gitmişti bu dünyadan.Güzel bedenini barındıran deniz o geldikten sonra daha bir hırçınlaşmıştı.
Daha bir güzel kokuyordu.
Mezarı bir denizdi.
Tamda ona yaraşır bir mezardı. Fakat varlığını hissedemiyordum bu masmavi derinliklerde.-Biliyor musun en çok koyanda varlığını burda hissedemiyorum. Sanki burda değilmiş gibi. Sanki mavisine yandığım gözleri bu maviye karışmamış gibi.
-Bende hissedemiyorum. Eminim orda bile bizi düşünüyordur kendini hissettirip acı çekmemizi istemiyordur. Ben, ben onu çok özledim abi diye haykırdım.Bir iç çekti. Hayattan nasibini almış gözlerini kıyıya vuran hırçın denizde gezdirdi.
Gözümün önünde yok oluyordu.
Nefes anlamıyordu benim abim.
Nefesi o gün bu mavilerde boğulmuştu.-Gidelim hadi. dedim ayağa kalkarken. Gözlerini kapatıp iç yakan bir nefes çekti ve
-Görüşürüz gül güzelim diye fısıldadı.
Bir tebessüm ettim.
Ona Gül güzelim diyordu. Annemin güllere olan aşkı bizi hep büyülerdi. Ona böyle seslendiğini duyduğum ilk an anlamıştım onu nasıl sevdiğini. Gözlerinden zaten okunuyordu herşey.-Şükür geldiniz ya vallahi açlık dansımı yapmaya başlıyordum az daha dedi Teo. Her zamanki gibi neşeliydi. Ama hissedebiliyordum neşesi hep eksikti.
Hepimiz öyleydik.
O gittikten sonra 1 yıl hepimiz ölü gibiydik. Yemek masasında bile çıt çıkmıyordu. Sonra acımız alışmaya başlamıştık. Yavaş yavaş herkes eski haline dönüyordu. Hep sol yanımızda boşluk vardı lakin. Asla dolmayacak boşluk..
-Beklemeseydiniz oğlum dedi abim daha sonra yavaşça gidip oturdu baş köşeye. Yine hepimizin gözü takıldı onun yerine. Kimse oturmuyordu. Başlarda Işıl kahvaltı masasına tam onun önüne bir bardak viski koyuyordu sonra hıçkırarak ağlıyorduk hepimiz. Sonralarda ne onda viski koyacak güç, nede bizim gözümüzde yaş kaldı. Ama yine de kimse oturmuyordu işte.
-Selaaam diye içeri girdi cırtlak sesiyle Hazal. Ona bakıp göz devirdim. Bu kızı üç gün önce açlıktan ölmek üzere bulmuştuk. Evimizi açmıştık fakat o hiç mahçup olmuyor sanki ev babasının taralası gibi yayılıyordu ve hiç gocunmuyordu. Üstüne üstlük gözümün önünde abime asılıyordu. Elimde kalması yakındı.
-Kahvaltı da hazırmış diye cıyakladı.
-Bi zahmet erken kalksaydın da yardım etseydin dedi Deren sinirle.
-Ayy ilahi Deren yine ters tarafından kalkmışsın.
-Sabah sabah kes ciyaklamayı dedim şakağımı ovalarken.
-Canım iyi misin sana hemen bi melisa çayı yapıyım istersen.
-Bizim evimizde melisa çayı da mehatap çayı da yok tabi kendi evinde Ervacıma hazırlamak istersen tabi neden olmasın dedi Teo.İster istemez güldüm. Kızı açık açık kovuyorduk ama tınlamıyordu.
-Alınıyorum ama dedi dudağını büzerken.
-Lütfen dedi Deren açık açık. Hazal takmayıp masada yer aramaya başladı abime yakın olma düşüncesiyle olacak ki tam onun yerine oturacaktı ki.
-Sakın oraya oturma diye kükredi abim. Masa sallanırken bir sinirle kalktım ve kolunu tuttum.
-Bana bak kızım sana evimizi açtık diye geldin bi tepemize oturmadığın kaldı bide gelmiş buraya oturuyorsun parçalarım seni diye bağırdım.
-Öldürürüm seni dedi Deren.
-Kafayı yicem ben artık diye bağırdı Işıl.
-Tamam sakin olun sende git başka yere otur buraya kimse oturamaz dedi Pusat. Hazalın gözleri dolmuş az daha oturacağı yere bakıyordu.
-Ben ben özür dilerim bilemedim niye üstüme geliyorsunuz dedi.
Abim hızla kalkıp odasına gitti. Benimde iştahım kaçtığı için masadan kalkıp odama gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşam Kırıntısı
Teen FictionGözlerinde yaşam belirtisi olmayan bir kadın düşünün. Tükenmiş sözleri, ölmüş umutları olan bir kadın. Ve bir adam düşünün. Öfkesiyle yedi alemi zangır zangır titreten. Gözleri hep öfkeli bakar o adamın. Hayatadır öfkesi. İkisininde tek panzehir...