39. Bölüm

2.2K 131 154
                                    

         Nisa'yı sıkıca sardığımda huzur bulmuştum. Sonra aklıma gelen şeyle Nisa'yı kendimden uzaklaştırıp çenesinden tutarak bana bakmasını sağladım nazikçe... "Şimdi hesaplaşma vakti peri kızı." "Ne hesabı?" Masum masum bakarken burnunun ucuna minik bir öpücük kondurdum. "Cemal'e geçmiş olsun dedin ya ona ben bir tık bozulmuş olabilirim. Kızım adamı döven ben olmasam de hani ama döven de benim." Nisa gülerken beni ciddiye alması için biraz daha sert gözükmeye çalıştım.

         "Ya bakma öyle Barış. Ne bileyim dedim işte... Düşünerek söylenmiş bir şey değil öyle alışkanlık olmuş." "Tamam, sen öyle diyorsan öyledir sevgilim." Yüzüne bir gülümseme yayılırken ben de gülümseyerek baktım ona. Bir süre öylece oturduk. Daha sonra aklıma gelen şeyle sıkıntılı bir nefes alıp Nisa'nın ellerini tutmuştum. O da merakla bakıyordu bana...  Gözlerinin içine bakmaya cesaret edemeden sordum. "Nisa... Gerçekten seni kullandığımı düşündün mü hiç, bir an için bile olsa?" Elleri yanaklarımı bulurken bir süre sakallarımı okşamıştı.

         "Cemal'in bizi zehirlemesine izin verme, sokma aklına böyle şeyleri. Sen mükemmel seven bir adamsın. Bana gerçekten değer verdiğin gözlerinin içinden bile belli. Bakmayı bilen herkes fark eder bunu." "Nisa bu sorumun cevabı değil. Ben tanıştığımız günden bu yana Damla'yı unutmak için seni kullanıyormuşum gibi hissettin mi diyorum?" "Hayır sevgilim... Ona verdiğin değer ortadaydı hâlâ öyle. Onu seviyorsun biliyorum..." "Kızıyor musun bana? Hâlâ içimde bir yerlerde onu sevmeye devam ettiğim için..." Yanağıma uzunca bir öpücük kondurduktan sonra cevapladı sorumu.

         "Kızmıyorum, kızamıyorum. Seni anlıyorum çünkü... Böyle güzel sevdiğini bilmek bir yandan içimi rahatlatıyor. Ama bir yandan da korkuyorum Barış. Ya günün birinde ben de seni yalnız bırakmak zorunda kalırsam diye çok korkuyorum." "Deme öyle... Seni de kaybedemem ben. O zaman asla hayata dönemem. Bir daha kaldıramam bunu..." Nisa'sız bir hayat, düşüncesi bile kötüydü. Onu sıkıca sardığımda o da sıkıca sarılmıştı bana... "Beni kaybetmeyeceksin Barış... Böyle şeyler düşünme."  Kokusunu bol bol içime çekerken biraz daha sakinleşmeye çalışıyordum. Böyle üzücü şeyler düşünerek onunla olan kısıtlı zamanımızı harcamak istemiyordum.

        Kısa bir süre sonra kendini toparlamıştım. "Daha iyi misin Baroska?" "Kokun o kadar iyi geliyor ki..." "Demek öyle Barış bey." "Hıhı." Yanağına uzunca bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum Baroska ve bunu hiçbir şey değiştiremez." "Ben de seni seviyorum Nis..." Kısa bir süre sessiz kalmıştık. "Resim çizelim mi beraber?" Sorusu üzerine gülümseyerek baktım ona. "Olur meleğim." Çocuk gibi gülümserken ben de malzemeleri ayarlamıştım. "Evet ne çiziyoruz bugün?" "Bilmem... İkimize ait bir şey olsun istiyorum." Bir süre sonra o bir şeyler çizmeye başladığında ben sadece onu izliyordum.

       İşini o kadar ciddiye alıyordu ki... Düşünürken çenesinin altında gezindirdiği kalemiyle yüzündeki ciddi ama bir o kadar da sıcak ifadeyle.... Kısacası her şeyiyle o kadar güzeldi ki benim için her şeyden güzeldi. Yanağıma kondurduğu bir öpücüğün ardından gülümsedim. "Sen beni dinliyor musun acaba?" "Dalmışım öyle ya..." Bana gülümserken bir süre öylece göz göze kalmıştık. "Diyorum ki tatil için gerçekten takımla planlarınız var mı?" "Yok güzelim. Ben o konuda biraz yalan söylemiş olabilirim."

        "Ben de. Yani tatil için burada kalmam gerekmiyor. Hatta geçen yıl kullanmadığım fazladan bir haftam bile var." İkimiz de gülmüştük. "Biz iyice yalan makinesine döndük farkında mısın?" "Öyle olduk galiba." Benimle konuşurken bir yandan da resmi çizmeye devam ediyordu. Birlikte basketbol oynadığımız gün kağıdın üzerinde belirirken o günü düşünüp gülümsedim. Berbat bir haldeydim, her şeyin sonunda geldiğimi düşünüyordum ama onun yanında atan kalbim yaşadığımı hissettiriyordu. Her şeyin sonuna gelmemiştim, hayat yeniden başlamak için bir mucize göndermişti aslında bana.

         "Beğendin mi?" Çizmeyi bitirdiği resmi heyecanla bana gösterirken yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. "Beğenmek ne kelime bayıldım hem de. Bu konuda yeteneğine hayranım. Gerçi neredeyse her konuda öyleyim." "Yaa abartma Barış." "Gerçekleri de konuşmayalım mı ya?" "Demek gerçekler?" "Hıhı." "Ben de biraz gerçeklerden bahsedeyim ister misin?" "Hmm, ses tonunuza bakacak olursam epey isterim aslında Nisa hanım." Yüzünde yaramaz bir gülüş oluşurken boynuma minik öpücükler bırakmıştı.

        "Sana her koşulda hayranım. Ama söz konusu basketbol olduğunda içinden çıkan Barış'a başka bir hayranım." "Öyle miymiş ya? Ne yapsam ben acaba şimdi? Şuraya bir basketbol potası falan mı koysam..?" Nisa gülerken gülüşüyle huzur buldum ben de. "Her maçın için seyirci olarak beni kabul ederseniz iyi olur aslında Barış bey. Mümkünse sizi daha güzel görebileceğim bir yer olsun." Gülerken gülüşünden öpmüştüm onu. Yüzündeki gülümseme kondurduğum öpücüğün ardından daha da büyümüştü. "Anlaştık o zaman Nisa hanımcım."

         "Anlaştık o zaman..." "Bu bende kalabilir mi?" Dedim çizdiği resmi elime alıp bakarken yanağıma kondurduğu kocaman bir öpücüğün ardından cevaplamıştı beni. "Kalabilir tabii ki sevgilim." "O zaman sevgilinize söyleyin bakalım ne yemek istersiniz?" "Baroska yemeği mi? Hepsine tamamım ben." "O zaman mutfağa geçiyoruz bakalım. Size ilham perisi olarak oldukça ihtiyacım olacak." "Seve seve geliyorum Barış bey." Birlikte mutfağa geçtiğimizde malzemeleri hazırlayıp işe koyulmuştum.

Nisa'nın Ağzından ||

         Barış şef edasıyla bize yemek hazırlarken onu izliyordum. O kadar kusursuzdu ki... Bana gülen gözlerle bakınca ben de aynı şekilde karşılık verdim ona. Tezgaha otururken güldüm. Kendimi o sürekli karşımıza çıkan dizi sahnelerinden birinde gibi hissediyordum. Barış yanıma gelirken kollarını belime sarmıştı. Dudağımın üzerine minicik bir öpücük kondurduğunda güldüm. "Çok güzelsin." "Yaa Barış." Yeniden aynı şeyi yapmıştı. Bu kez dudakları öncekine nispeten daha uzun bir süre dokunmuştu dudaklarıma...
"Utanınca çok daha güzelsin."

          "İnsan sevince en çirkini bile güzel görürmüş, o gönül gözüyle baktığın için öyledir." "Belki de haklısındır. İnsan en çirkin dediğimiz kişiyi bile sevince dünyalar güzeli görüyordur. Ama sen istisnasın sevgilim. Sen gördüğüm, görebileceğim en güzel şeysin. Alacakaranlığımsın benim... Seni izlemek için uykusundan fedakârlık edebilmeli insan, sana kavuşmak için en karanlık geceyi bile atlatabilmeli. Ama sonunda tüm görkemiyle sana kavuşunca tüm bunlara değdiğini fark ediyor insan... Alacakaranlığa kavuşmak için gerekirse bir ömür uykusuz kalmayı bile göze alabiliyor insan."

        Hayran hayran Barış'a bakarken derin bir nefes aldım. Ona bakarken içimden binlerce aşk şarkısı geçiyordu. Hepsi ona özel ama ona olan sevgimin karşısında anlamsız... "Seni seviyorum... Seni çok seviyorum." Kelimeleri bile zar zor bir araya getiriyordum. Elleri yanağımı sararken kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Dudaklarımız birleştiğinde ise bir an için atmayı bıraktığını düşünmedim değil. Kollarım  Barış'ın boynuna dolanırken onun da eli bedenimi sarmıştı.

         Nasıl hissediyordum anlatmak mümkün müydü bilmiyorum. Ama bedenim onun dokunması için büyük bir arzu duyarken bir yanım ona herhangi bir şekilde zarar verirsem korkusuyla kaplıydı. Binlerce duygunun aynı anda esiri olmuştum âdeta. Barış benden uzaklaşacakken bir an onu kaybedecekmiş gibi hisse kapılıp kendime çektim onu yeniden. Tüm bu duygu karmaşası aklımı karmakarışık ederken tek istediğim Barış'ı hissedebilmekti: dudaklarını dudaklarımda, tenini tenimde, ruhunu ruhumda...

Merhaba herkese 😍

Çok yoruldum bugün bölüm yazarak dinlendim biraz, umarım seversiniz.  Şimdi buradan belirteyim diğer kitaplara bölüm gelemeyecek.

Yarın quizim var ve ona hazırlanmam gerek. Bana bol şans dilerseniz çok sevinirim 😁🖤

Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 🙃

Gevezelik yapamayacağım daha fazla ben ders çalışmaya kaçıyorum. Bol bol yorum yapın uyumadan önce uğrayacağım buraya :)

ALACAKARANLIĞIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin