27. BÖLÜM: DETAYLAR VE AŞK

224 27 167
                                    

Duygularında sahi miydi insanlar? Herkes birer oyuncu muydu yoksa hissettikleri, yüzlerindeki miydi? Gözlerindeki duyguyu değiştirebilecek kadar kalplerini yitirmişler miydi?

Bilmiyordum ama bunu öğrenmemizin tek yolu, yaşayıp görmekti. Zira o duygular sahi olmadığı sürece, illaki bir yerden patlak verecekti.

Pınar Hanım benimle neden görüşmek istiyordu merak ediyordum. Bir tarafım umutla pişman olduğunu ve Cihangirlere ulaşmak istediği için konuşmak istiyor dese de bu ihtimal küçüktü. Nedense, başka bir şey var gibi hissediyordum ve onun ne olduğunu, sanıyorum ki öğrenemeyecektim.

Derin bir nefes alırken, "Cihangir, izin ver. Annenin ne konuşmak istediğini dinlemeliyiz." dediğimde sevdiğim, yaslandığı arabada öylece durmaya devam ederken beni de belimden tutarak kendine çekti. Sıkı sıkı tutuyordu, uzaklaşmamı sevgiyle engelliyordu ve gözlerimden kaçıyordu. Başım göğsünü bulurken, onun da dudakları saçlarımı buldu. Başımdan öptü ve saçlarımın arasından derin bir nefesi içine çekti. "Israr etme Esila," diye mırıldandı. "Zamanında biz de konuşmak istedik ama kimse duymadı. Onların yaptığını yapacak değilim, amacım da bu değil zaten. Sadece... Daha önce kendilerinin yaptığı şeyden çok da etkilenmezler."

İstemiyordu. Onu arayan annesini daha bana sormadan reddetmişti ve asla da görüşmemi istemiyordu. Sahilden ayrılana kadar sormuştum ama cevap vermeyip sürekli konuyu değiştirmeye çalışmıştı. Ben de susmuştum, düşünmüştüm ve kırgın olması dışında aklıma başka bir sebep gelmiyordu ama bir şansı herkes hak ederdi. Annesiydi onun, sadece dinleyecektim onu belki de yardıma ihtiyacı vardı manevi olarak... En kötü ihtimalle, Cihangir üzerindeki o hoşnutsuz planlarını öğrenmiş olurduk ve bu bile bizim için bir çıkardı.

Başımı kaldırmadan sokağı izledim ama daha gelen yoktu. Çok kalabalık da değildi çünkü hem erkendi, hem de yağmurlu bir hava vardı. Üstelik Egemen abiler de daha görünürde yoktu. Derin bir nefes daha aldım. Cihangir belimde olan ellerini daha sıkı sararken ben de bir elimi göğsüne doğru usulca bıraktım. Sakin ve kısık bir sesle son defa "Neden istemiyorsun?" dediğimde belimi hafifçe okşadı. Varlığını her türlü hissettiriyordu ve benim ona destek olmam gerekirken o bana desteğini veriyordu. Bir kere daha öptü başımı. Kısık ve pürüzlü sesiyle "Üzecek çünkü seni, biliyorum. Onlar iyi bir şey söylemezler, söyleyecek olsalar doğruca bana söylerler, kendilerini överler. Seninle ne konuşacak bilmiyorum ama seni çok üzeceğini biliyorum ve ben istemiyorum. Kimsenin seni üzmesine de izin vermem." dediğinde duraksadım.

Her konuda, kendinden önce sevdiğini düşünen bir sevgili...

Kalbim hızlandı, bir kere daha şükrettim Cihangir için. Başımı biraz kaldırarak ona baktığımda artık başımın yaslı olduğu yerde çenem vardı. Ona bakarak hafifçe gülümsediğimde Cihangir de başını eğdi, gözleri gözlerimdeyken alnını alnıma yasladı. Onun dudaklarında da bir tebessüm vardı, huzuru vardı ama gergindi de. Ne annesiyle konuşmamı, ne de bu konuyu açmamı istemiyordu ama ben hemen bırakmak istemiyordum. Kısık bir sesle "Beni üzmez. Yani, senin için konuşmak ister zaten, neden beni üzsün ki?" dediğimde, buruk bir tebessüm oluştu ve derin bir nefes aldı. "Lütfen zorlama Esila, görüşmeyeceksin. Beni dinle ve ısrar etme olur mu?" derken, sırıttı. "Abimler geliyor ve bizi böyle görmelerine çok az kaldı."

O anda ayrıldım Cihangir'den. Telaşlı hareketlerimle bir anda onu iterek hem kendim uzaklaşıp hem de Cihangir'i uzaklaştırdım. Kaçamak bakışlarla ona bakarken sevdiğim adam keyifle gülüyordu. Onun gülme sesi, benim yüzümde de bir gülümseme oluşturduğunda kolumla dürttüm kolunu. "Gülmesene Cihangir." diye mırıldandığımda onun konuşmasına fırsat kalmadan, "Esila!" diye neşeyle bağıran bir ses duyuldu. Gizem'di o, abisinin hemen yanından gelirken artık yaklaşmışlardı ve adımları hızlandı. Çok kısa bir sürede geldi yanıma ve ikimiz de büyük gülümsemelerle sarıldık birbirimize. Gizem, neşeli olduğunu sesiyle bile hissettirirken, "Çok özledim sizi!" dediğinde kıkırdadım. Aynı samimiyetle "Biz de seni çok özledik." dediğim sırada, "Hem de çok özledik!" diyen Gökçe, nereden çıktığını anlamadığım bir anda bize katıldı.

SONSUZ ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin