10.Bölüm

1.3K 119 179
                                    

         Barış kendi odasına giderken muhtemelen yarına kadar görmeyecektim onu ve bu çok can sıkıcıydı. Yanağıma kondurduğu bir öpücüğün ardından odadan çıkmıştı. Derin bir nefes aldım. Kendimi yatağa bırakırken olanları düşünüp kendi kendime gülüyordum. Bana iyi gelmişti. İyi geliyordu. Onunlayken başka hiçbir şeye ihtiyacım olmuyordu. Yatağa kendimi bırakırken kısa bir süre sonra uykuya bırakmıştım kendimi. Bir kaç saat sonra tıklayan kapı ile oflayarak kalkıp  kapıyı açtım. Karşımda duran hemşire ile birlikte olayları anlamaya çalışıyordum.

        "Nisa'cım biraz konuşabilir miyiz?" "Tabii ki. Konu neydi?" "Konu, Barış." "B-Barış?" Aklımdan binbir türlü şey geçiyordu. Ya bir şekilde haberleri olduysa? Ne olurdu ki? Ayırırlar mıydı bizi? Ben Barış'sız yapamazdım ki artık. Derin bir nefes alırken konuşmak için çay ocağı gibi bir yere geçmiştik. Heyecandan kalbim küt küt atıyordu. "Nisa, Barış'la aranızda olanları az çok biliyorum." Al işte, daha ilk günden ele vermiştik kendimizi. Derin bir nefes aldım. "B-ben yani..." "Nisa kızmıyorum. Yanlış anlama. Elbette olabilir, burada yalnızsınız böyle şeyler çok doğal."

       "Çok mu doğal?" "Evet Nisa'cım. Birbirinize iyi birer dost olmanız kadar doğal bir şey yok." "Haa siz. Evet öyle tabii." Her şey bambaşka bir şey çıkmıştı. Kimsenin bir şey bildiği yoktu. Ben ise az kalsın her şeyi anlatacaktım. "Tabii sen diyorsun şimdi bu kadın ne saçmalıyor diye?" "Yok, estağfurullah." "Nisa Barış'ın bir problemi var. Yani bir kaç gündür içine kapandı, yemek yemiyor, uyumuyor. Bir şey de paylaşmıyor ki bizimle..." "Benimle de bir şey paylaşmadı. Hoş paylaşsa da sizinle Barış'ın dertlerini paylaşacak değilim." "Hayır, hayır yanlış anladın beni."

           Bir süre sessizlik oluşurken olayları anlamaya çalışıyordum. "Şöyle ki eğer sen de istersen bir şekilde ayarlayacağız bunu." "Neyi?" "Nisa Barış'la konuşmanı istiyoruz." "Hayır. Hayır yapmayacağım bunu. Barış'ı dinleyip bana güvenip anlattıklarını gelip size anlatmayacağım. Onun iyiliği için bile olsa böyle oyunlara girmem, kıramam onu." "Bize anlatmanı istemiyoruz. Barış bize anlatmaz ama sana güveniyor. Dinle onu Nisa. Bize bir şey söyleme ama dinle. Konuşmak iyi gelecek ona. Bunun için zaman da tanıyacağım size." Durup düşündüm. Hemşirelere bir şey anlatmayaksam ve bu Barış'la daha çok görüşme fırsatı verecekse neden kabul etmeyecektim ki?

        "Tamam, akşam yemeğini onun odasında beraber yeriz daha sonra da bize konuşmamız için zaman  ayarlarsınız." "Harika, o zaman bu akşam beraber ilk yemeğinizi yiyeceksiniz." "Bir de bu gün ona sürpriz yapmak istiyorum." "Daha iyi olur bizim için. Bekle bir saniye." Hemşire yanımdan uzaklaşırken kısa bir süre sonra elinde yemek tepsisiyle dönmüştü. Bu kez öncekilere kıyasla epey büyüktü. "Sinirlenecek olursa kendin bir şey yapmaya çalışma. Bizi çağır, çok zorlama kendinide onu da." "Tamam merak etmeyin hepsi bende."

       Pencerenin önünde vazoda duran çiçeklere baktım. "Bir tane alabilir miyim?" "Tabii ki." Çiçeklerden bir tane alıp tepsinin ortasına koyarken gülümsedim. Barış'ın odasına doğru ilerlerken kendi kendime gülümsüyordum. Barış'ın yanına gidiyordum hem de hemşirelerin isteği üzerine. Odamın önüne gelince derin bir nefes alıp kapıya tıklamıştım. "Yemek yemek istemiyorum." Kapıyı açıp içeri girdim. "Sevgilinizle birlikte olsa bile mi?"  Sesimi duyunca bana dönmüştü. Elimdeki tepsiyi masaya bırakırken kollarının arasına almıştı beni.

        Saçlarıma sayısız öpücük bırakırken kokumu içine çekmişti. "Nasıl geldin sen, ya gören olursa?" "İnanmayacaksın ama beni onlar gönderdi." Dudaklarıma kısa ama derin bir öpücük kondururken gülümsedim. "İnanırım, sen ne dersen inanırım ben." Boynuna uzunca bir öpücük bıraktım. "Sana iyi geliyormuşum o yüzden seninle konuşabilmemiz için akşam yemeğini seninle yememize izin verdiler." "Akşam yemeğinde seni yesem ya ben?" Omzuna vurdum yavaşça. "Boş boş konuşma. Döverim seni burada." Dudağıma bir öpücük daha bırakırken yüzündeki gülümsemeyle ona kızgın bakışlar attım.

        "Pişt, kime diyorum acaba ben?" "Tamam ya kızma güzelim, sustum." "Aferin koca kedime benim." Kollarımı boynuna doladığımda gözlerinin içine baktım. "Kısıtlı zamanımız var." "Yani?.." Dudağına uzunca ve tutkulu bir öpücük kondurdum. Derin bir iç çektiğinde aynı şeyi tekrarladım. "Yanisi..." Boynuma tutkulu bir öpücük bıraktığında nefesim kesiliyor zannettim. Ağzımdan küçük bir inlemenin çıkmasına engel olamadım. Aklımdaki şeyler uçup giderken derin bir nefes aldım. "Yani bu kısıtlı zamanımızda benden dayak yemek istemezsin herhalde."

         "Nisa ne yiyeceğim konusunda hemfikir olabilir miyiz artık?" "Barış ya." "Şaka yapıyorum tamam, kızma. Sana burada bu kısıtlı zamanımızda dokunmak istemem zaten. Sen özelsin benim için." Yanaklarım kızarırken bakışlarımı kaçırdım. "Nisa'm kızma ya. Utanma da. Güzelim benim, özür dilerim tamam." Çeneme ve yanağıma öpücükler kondururken hoşuma gitse de belli etmedim tabii. "Nisa, şaka yaptım ya gerçekten." Kedi gibi çıkan sesine karşı daha fazla dayanamayıp yanağını sıktığımda kocaman bir öpücük kondurdum yanağına. "Utanıyorum ben, açmayalım o konuları..."

        Barış konuyu kapatmak için yemek tepsini alıp gelirken onu aşkla izleyip gülümsedim. Tepsinin ortasındaki çiçeği alıp ona uzattığında gülümsedi. "Bu senin için." "Normalde bu jestleri benim yapmam gerekmiyor muydu ya?" "Biz normallere uymak zorunda değiliz. Biz, biz olalım, mutlu olalım yeter." Yanağıma bir öpücük bırakırken kıkırdadım. Düzenli ve kusursuz gözüken sakallarının tenimde bıraktığı hissi seviyordum. "O zaman sevgilinizin sizi elleriyle beslemesine izin verin lütfen." "E verelim madem."

         Beni söylediği gibi elleriyle beslerken ben de arada sırada onu besliyor bazen de dudaklarına minik öpücükler bırakıyordum. Aramızdaki duygular hem çok naifti hem de tutku doluydu. İkisi bir arada mümkün müydü?   Yoksa bu durum bize özel miydi? Yemeklerimiz bittiğinde derin bir nefes aldım. Barış tepsiyi bırakırken yatakta oturup onu bekliyordum. "Ne yapacağız şimdi?" "Şimdi ben minik kedimin kolları arasında dinlenmek istiyorum. İzin verir mi acaba?" "Verir tabii, neden vermesin."

         Yastığı sırtımı yaslamak için kullanırken Barış da göğsüme yatmıştı. Kokumu derin derin içime çekerken ben de ellerimi saçları arasında dolaştırıyordum. "Barış..." "Söyle meleğim..." "Hani bir ara konuşurken ziyaretime kimse gelmez demiştin ya... Neden kimse gelmiyor Barış? Ailen mesela..." Sorumu gözleri kapalı bir şekilde cevapladı. "Babamla konuşmuyorum... 10 yaşımda falan gördüm onu en son. Belki ölmüştür. Bilmiyorum." "Annen peki?" Barış sessiz kalırken bana sımsıkı sarılıp kokumu içine çekmişti bol bol.

         "Çok güzelsin, kokun çok güzel... İlk görüşte aşık oldum ben sana. Ama ruhuna dokundukça daha da bağlandım, bağlanıyorum..." "Konuşmak istemiyorsun. Tamam. Konuşacak gücü bulduğun bir gün ben dinlemeye hazırım." Barış bana sarılırken anlamadığım şekilde hıçkırarak ağlamaya başlarken düşünceleri bir kenara bırakıp sıkıca sarıldım ona. Saçlarını okşarken arada öpücükler de bırakıyordum. "Ben yanındayım Barış, seninleyim." Beni daha sıkı sararken başını göğsüme daha da gömmüştü. Yeniden fısıldadım kulağına. "Yalnız değilsin, ben yanındayım ve gitmeyeceğim. Buradan gitsem bile senden gitmeyeceğim.

Merhaba 🖤☺

İki gün aranın ardından buraya artık bir bölüm atmanın zamanı gelmişti bence ;)

Yavaş yavaş hikayeler ortaya çıkıyor bakalım neler gizli kedilerimizin hayatlarında 🙃

Sizce Barış neden ağlıyor hadi bunu sorgulayalım biraz.

Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 💙 bol bol yorum bekliyor ve şimdilik gidiyorum.

MECZUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin