FARKEDİŞ

51 1 0
                                    


       

Burnuma gelen kan kokusunu ve ağzımda bıraktığı o acı tadı hala dün gibi hatırlıyorum. O anın bende yarattığı korkuyu, vücudumun bir anda korkudan titreyişini ve gözlerimi nasıl sımsıkı sıktığımı. O anda aklımdan onlarca şey geçmişti ama şu an birini bile hatırlamıyorum. Sadece tek yapmak istediğim gözlerimi açıp ne olduğunu anlamaktı.

Ne kadar geçti bilmiyorum ama ağzımdaki kan tadı gittikçe yoğunlaşmaya başlamıştı. Kendimi sakinleştirmem ve yetişkin biri gibi olaylara hakim olmam lazımdı. Bende öyle yapmaya karar verdim ama bir yetişkin sakinliğinde değil de korkak bir çocuk gibi.

Sonunda gözlerimi aralamıştım. Tam göremesem de yatağın yanında duran gece lambasını açabilecek kadar görmem bana yetmişti sanırım. Gece lambasını açtığımda oda yeterince aydınlanmıştı ve bende gözlerimi açıp odanın her köşesine bakmaya başladım. Kimse yoktu.

Yatakta doğruldum. Tekrardan etrafa bakındım ve kimse olmadığına emin olunca rahatladım, ama hatırladığım kadarıyla bu rahatlama çok sürmemişti çünkü derin bir nefes aldığımda tekrardan o kanın tadını ağzımın içinde hissetmiştim. Bir den derin bir şekilde öksürmeye başlayınca hızlıca yataktan kalkarak kendimi banyoya attım ve aynaya bile bakmadan çeşmeyi açıp ağzımdaki kanı temizlemeye başladım.

Kanın temizlendiğinden emin olduktan sonra yanda duran havluya uzandım ve başımı aynaya doğru kaldırdım. O anla ilgili beynimdeki görüntüyü seneler geçmesine rağmen hala silemedim. Korkudan bayılmıştım. Ne kadar baygın kaldım bilmiyorum ama kendime geldiğimde hava aydınlanmıştı. Olayları hatırlamam beş saniyemi falan aldı ve sonra bedenim akşam gördüklerime tepki olarak tekrardan titremeye başladı.

Çok ağır bir şekilde yerden kalkmaya çalışıyordum. Ağırlığımı ellerime vererek tam kalkmayı başaracaktım ki ayaklarımın kaydığını hissettim ve tekrardan yere düştüm. Kafamı ayaklarıma doğru çevirdiğimde yerin kanla kaplı olduğunu görmemle çığlık atmaya başlamam bir olmuştu.

O anda beynimin tek düşünebildiği oradan hızlı bir şekilde kaçmak olduğuydu ve vücudumda ona ayak uydurmaya başlamıştı. Bütün gücümü toplayarak banyodan kaçmayı başardım ve yatak odasında duran telefonuma ulaşıp polisi aradım, telefon çalmaya başladığında kendimi banyoya bakarken buldum.

Telefonda bir kadının alo dediğini duyuyordum ama gözlerimi banyodan alıp ta cevap verememiştim. O an tek düşündüğüm kafayı yemiş olmamdı. Telefonu kadının yüzüne kapattım ve banyoya doğru yürümeye başladım.

Evet o an tek düşündüğüm kafayı yemiş olmamdı, çünkü banyonun kapısına geldiğimde yerde kan falan yoktu. Gözlerimi kapattım ve içimden beşe kadar sayıp gözlerimi tekrardan açtım. O an kafayı yemiş olabileceğim hiç umrumda değildi. Çünkü yerde kan yoktu.

İçimden kötü bir kabus gördüğümü düşünerek banyonun içine girdim ve aynanın karşısına geçtim. Aynada gördüğüm şey akşam yaşadıklarımın kabus değil de tam bir gerçek olduğunu anlamamı sağlamıştı, ve vücudumun kas katı olmasına yetmişti.

Orada öylece donup kalmıştım.

Gözlerim yoktu. Aynada kendimi görüyordum ama gözlerimin yerinde kocaman bir boşluk vardı. Kendimi biraz daha aynaya yaklaştırdım ve gözlerimdeki boşluğa biraz daha yakından bakmaya başladım.

O boşluk sanki git gide büyüyordu ve karanlık yavaşça aydınlığa dönüşüyordu. O aydınlıkta belli belirsiz cisimler, kişiler birden bir anlam kazanmaya başlamıştı.

Bir evin içinde kendimi buldum. Üstünde çizgili desenleri olan koyu yeşil duvar kağıdı olan duvarlar. Yerde en az otuz senelik olan bir halı, halının üstünde bir bacağı kırık bir orta sehpa, sehpanın üstünde neredeyse boşluk almayacak şekilde dizilmiş kitaplar vardı. Kitapların çoğu sayfasının yıpranmış olduğunu açmadan bile anlamıştım fakat bir tanesi vardı ki diğerlerinden çok farklı duruyordu. O yeniydi. Üstündeki kapağı yeşil ve bazı yazıları kırmızıydı yada ilk başta bana öyle gelmişti çünkü kitaba biraz daha yakından baktığımda aslında yazıların beyaz ve üstündeki kırmızının boya değil de kan olduğunu anlamıştım.

Bu beni tedirgin etsene kendimi kitabın kapağını açmaktan alıkoyamamıştım, ve açtım. Bilmediğim bir dilde el yazısıyla yazılmış bir kitaptı bu yada bir günlük ne olduğu önemli değildi önemli olan bunun kanla yazılmış olmasıydı. Bunu fark edince kitabı elimden yere fırlattım ve buranın neresi olduğunu anlamak için dolanmaya başlamıştım ki üst kattan gelen bir çığlık duydum. Koşarak kendimi çığlığın geldiği yere doğru gitmeye başladım. Üst kata çıktığımda ise geç kalmıştım. Banyoda yerde kır ve kısa saçlı biraz tombul kısa boylu bir kadın yerde sırtı dönük bir şekilde yatıyordu. Ben ona bakarken kanlar yavaşça yüzünden doğru süzüyordu. Merakıma yenik düştüm ve eğilip kadının yüzüne bakabilmem için bana doğru çevirdim.

O an korkup kaçmalı mıydım yoksa durup yardım mı çağırmalıydım?

Gözlerimi onun gözlerinin yerinde duran koca boşluktan alabildiğimde etrafa bakabilmiştim. Aman Tanrım diyerek birden kendimi duvara doğru fırlattım. Onun gözleri yerde duruyordu. Gözlerini kendisi yerinden çıkarmıştı. Bunu bir insan kendine neden yapar ki.

Kendimi duvara yaslayarak ayağa kaldırdım. Banyodan tam çıkacaktım ki duvardaki aynada kendimi gördüm. Benimde gözlerim yoktu ve onların yerinde kocaman bir boşluk vardı.


GÖZÜN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin