Sönmeyen Işık -4-

802 97 6
                                    

Çıkışta ki merdivenlere oturmuş Bora'yı bekliyordum. Kaç dakika oldu beyefendi hala gelmedi.

Belimde hissettiğim ellerle hızla arkamı döndüm. Bu tabiikide bay-kendini-popi-zannedendi. Şaşırmış bir ifadeyle "Ne yapıyorsun?" dedim. Sırıtarak "Bilmem ne yapıyorum.En son bana çarpmıştın borcunu öde!"dedi. Hah!Borçmuş. Bu aralar herkesde de bir borç derdi. "Ne borcu ya! O kasten olmadı şimdi çek ellerini!"diye çemkirmiştim, ellerini çekmedi aksine daha sıktı. Ne yapıyordu bu? "Birde kasten yapsaydın ben anlamam, bugün benimlesin"diye karşılık verdi. Saçmalığa bak, onlaymışım. Kurtulmaya çalışırken tanıdık, pürüzsüz bir ses duydum "Görmeyeli anlama kıtlığı oluşmuş sanırım Eren. Anlamıyor musun? bırak diyor." dedi Bora. Eren sırıtarak "Sen ne ara işlerime karışır oldun Bora bey" dedi.

Oha! Tanışıyorlar mıydı? Anneannem olsaydı şimdi "Dünya ne kadar küçük demi kızım?" derdi. Bora beni aniden çekince Eren afalladı biraz. "Bu kıza bulaşma Eren Yılmaz" dedi kaşlarını hafif kaldırarak. Olaya bak. Eren bu söze pislikçe kahkaha attı."Biliyorsun kimi istersem alırım. Şimdi onu istiyorum. İşime karışmanı önermem."diye karşılık verdi.Tam çemkirecektim ki Bora'nın Eren'in yüzüne yumruk atmasıyla dilim bi yerlerime kaçtı.

Eren beklemiyormuş gibi yere yığıldı.O arada müdürümüz geliyordu.Bu adamın bize cihaz yerleştirdiğinden şüpheliyim. Anında şıp diye damlıyor adam, "Ne oluyor burada!?" Müdürün sesini duyunca ikiside toparlandı. "Birşey yok hocam şakalaşıyorduk" diyen tabiki Erendi. Erkeklerin klasik yalanı 'şakalaşıyoruz'.Onun bu sözüne göz devirdim .Müdür inanmayarak "Sizden bi adam olmaz" edasında kafa salladı.

"Bora okuldan attık, yetmedi bir daha mı geldin?" Oha! Bora bu okulda mı okuyormuş. Tabii, bilmem ben bu okula geçen sene gelmiştim. Bora aldırış etmeden "Özledim Eren'i hocam hasret giderelim dedim." deyip Eren'in omzuna sertçe vurdu.Eren kaşlarını çatarak Bora'ya baktı. Müdür "Bir daha böyle durum istemiyorum!" dedi, baya uzata uzata bize öğüt verip gitmişti. Bora minik marionun gitmesiyle beni direk arabaya bindirdi. Kendiside arabaya bindiğinde bana dönerek "Bir daha onunla konuşmayacaksın" dedi. Merakıma her zaman ki gibi yenik düşerek "Aranızda ne oldu?" diye sordum. Arabayı çalıştırıp "Bilmene gerek yok." dedi. Sinir şey!

"Ya ne olur ölür müsün söylesen?!" Dedim ama Bay Ukala beni şaşırtmayarak tekrarladı. "Bilmene gerek yok Salyangoz. Şimdi sıra dileğimde." Salyangoz demesiyle anında kaşlarım çatıldı. Son cümlesiyle de ters düşerek hayretle kalktı. " Ne dileği?" Ciddi misin? Der gibi baktı. O an tabi jeton düştü. "Haaa tamam. Peki dilek ne?" Arabayı sürerken "Gidince görürsün."dedi. Gerçekten merak ettirmese ölecek. "Peki nereye gidiyoruz?" Sabırla üfleyerek. "Bak ne diyeceğim. Bazı kurallar koyalım.

1-Çok konuşma

2-Çok soru sorma" dedi. "Şimdilik bu kadar gerekirse sana söylerim." Ukala işte? Ama ben sana gösteririm. Gelene kadar ikimizde konuşmadık. Araba durduğunda bir alışveriş merkezinde olduğumuzu farkettim. Şuan merakımdan çatlayacağım diye düşünüyorum.

Ona anlamamış gözlerle bakarken in diye işaret etti. İndiğimde kolumdan tutarak bir mağazaya sürükledi."Neden buradayız?" Diyerek 2. kuralı dakikasında ihlal ettim. Güldü. Aslında sinirlenip bağıracak zannetmiştim o yüzden şaşırdım. " Seni götüreceğim yer için üstündekiler çok sade. O yüzden bir elbise alacağız." dedi ve konuşurken karıştırdığı askılıktan dizlerimin 1 karış altında bitebilecek siyah cizgili, acayip düz, iğrenç bir elbise gösterdi. O an nasil bir tepki verdim bilmiyorum ama suratıma kahkahalar atmaya başladı.

Kahkahalari dindiğinde ona sinirle baktım ve "Hele şükür" diye mırıldandım. Kendine geldiğinde özel güçlerimle ona saldırdım - ses tellerimin çemkirme düzeyi benim için bir özel güç-. Kulaklarını tıkayarak "Tamam, tamam salyangoz istediğin ne varsa giyin. Yeter ki çemkirme" dedi. Gülümseyerek ona baktım ve anında elbiselerin içine daldım.

Sönmeyen IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin