xxx

70 6 7
                                    

Genç adam oturduğu sandalyeye yaslanmadan önce elinde tuttuğu dosyayı önündeki masanın karşısında dikilen yaşlı adama fırlattı. Ellerini kafasının arkasında birleştirmiş düşmeden önce dosyayı yakalayan adamı seyrediyordu. Sinirlenmişe gibiydi. Sırıttı. Yaşlı adamın sinirlenmesi genç adamı mutlu ederdi. Yaptığı görüşmelerde karşı tarafın hoşnutsuzluğu onun için doğru yolda olmak manasına gelmişti hep.

Bir an için bacaklarını masanın üzerine atmayı düşündü ancak vazgeçti. Şimdilik pozisyonu rahattı, bozmasına gerek yoktu. Belki ilerleyen dakikalarda, diye düşündü. Düşüncelerini yeniden yaşlı adamın üzerine topladı.

Çattığı kaşlarının altından bir süre genç adamı süzmüş, duyulmayacak bir şekilde söylenmişti. Genç adam onun konuştuğunu hareket eden badem bıyıklarından fark etmişti.

Dosyayı açtı ve okumaya başladı. Okuduğu her satırda ifadesi bozuluyor, rengi değişiyor, dosyayı tutan elleri sıkılaşıyordu. Öyle ki bir sayfanın sonuna geldiğinde nefes alış verişi bile düzenini yitirmişti.

Genç adam çok kısa bir süre için endişelendi adamın kendisiyle görüşmedeyken fenalaşmasını falan istemiyordu. Kalp hastalığı benzeri bir rahatsızlığı olmadığını umdu. Yaşlı adamın vereceği tepkiyi az çok tahmin ediyordu. Zaten kim olsa bu tepkiyi verirdi.

Yaşlı adam bu odaya oscar kazandığı açıklanan bir oyuncunun sahneye gittiği gibi gelmişti. Genç adam bunu komik bulmuştu ne de olsa henüz sonuçlanmayan bir davanın anlaşma aşamasındaydılar ve son imzalar atılana kadar herhangi bir davayı kimse kazanmazdı. Evet, her şey onların istediği gibi gitmişti bu defa ancak maç 90 dakika ve top yuvarlaktı. Bunun anlamı her şeyin olabileceğiydi. Yaşlı adamın bunu bilecek kadar deneyimli olduğunu umuyordu sonuçta kendisinin sakladığı bir gerçeği karşı tarafın öğrenmesi çok da sıra dışı bir olay değildi. Ancak adam sahiden şok olmuşa benziyordu. İkinci sayfanın yarısında kafasını kaldırdı;

"B..bu da ne demek? Bunu hangi cehennemde buldun sen! "

Genç adam kaşlarını kaldırdı ve farkına vardığı gerçekle içinden gelen gülme isteğine engel olmaya çalıştı. Bu konuda çok da başarılı olmamasından kaynaklı yüzü kasılmış dudakları ince bir sırıtış halini almıştı.

"Demek sen de bilmiyordun?" dedi kahkahasını içine atıp. Tanrı aşkına şuan elinde bir kadeh olsaydı bu anın muhteşemliğini sonsuza dek hatırlayabilirdi. İçkinin hafızası vardı diyorlardı ya da suyun. Emin değildi ikisini sürekli karıştırıyordu. Hoş kendisi için ikisi birbirinden pek farklı değildi ya.

Bacaklarını masanın üzerine attı. Adamın kalp krizi geçirme ihtimalini bile umursamayacak kadar eğlenmişti ve bunu ona elinden geldiğince belli etmek istiyordu.

"Vay be! Müvekkilin sana çok güveniyor olmalı." dedi alayla. Yaşlı adamın elinin titrediğini gördü.

"Adam kaçırma, alıkoyma, işkence vesaire vesaire vasaire.. söyleme gereksinimi duymadığına göre sana onu kurtarabileceğine dair baya bir güveniyor olmalı..." Derin bir nefes aldı, devam etti. " ya da hiç güvenmediğinden sen dahil herkesten sakladı. Sen okuma ben dosyanın kalanını özetleyeyim; savcılığa gittim ve ihbarı yapan telefona ulaşmaya çalıştım ne yazık ki bulamadım ancak şahit olarak ismini verdiği kişilere ulaşmak pek zor olmadı. Arama iznim var. Yarın müvekkilinin evine ufak bir ziyaret yapacağım. Umarım beni karşılamak için gelirsin. Bilirsin bu tarz nezaket gösterilerine önem veririm. "

Bacaklarını indirdi ve oturduğu sandalyeden kalktı. Giydiği takımı düzeltti ve hemen yanındaki pencereden saçlarını kontrol etti. Memnun kalınca yeniden yaşlı adama döndü.

bilmediğim tek şeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin