Büyük Güne Adım Adım

17.1K 1.2K 250
                                    

10.11.2020

***

Bu yoğun Cuma gününde evde büyük bir kargaşa vardı. Abim ve adamları çalışma odasında bir şeyler konuşup tartışıyorlardı. Bu büyük ihale ve peşinden gelen toplantı olduğunu biliyordum. Ama abim toplantıyla alakalı detay vermiyordu hiçbir adamına.

Arada, uzun zamandır yanında çalışan Metin ile fısır fısır konuşmalarından anlayabiliyordum. Anlayamadığım Cihangir'e neden söylemediğiydi. Güvenmiyor muydu acaba?

Ben düşüncelere dalmışken kaşı taraftan gelen Cihangir telefonda hararetli bir şekilde konuşarak yürüyordu. Onu görünce gözlerim parladı. Ne de yakışıklıydı yiğidim...

Adımlarımı ona yönlendirip önünde durdum. Başını kaldırıp bana baktığında aceleyle bir şeyler söyleyip telefonu kapattı.

''Tamam ben seni sonra arayacağım.'' Bana bakıp tedirgince gülümsedi.

''Doruk ne yapıyorsun burada?''

''Sıkıldım öyle dolaşıyordum. Koşturmacalı bir gün kimse ilgilenmiyor benimle.'' deyip dudaklarımı büzdüm. Gözleri oraya kayınca hemen etrafına bir bakış atıp beni kolumdan tuttu.

''Gel hadi biraz yalnız kalalım'' dedi. Memnuniyetle onu takip ettim. Ağaçlık alanlara gidip saklandık. Etrafına bir bakış atıp beni kendine çekti. Kokumu içine çekerek sarılıyordu.

Son zamanlardaki davranışları çok tuhaftı zaten. Ayrılacakmışız, son zamanlarıymış gibi dokunuyordu bana.

''Ciho iyi misin sen?'' dedim. Gülümseyip yanağımdan öptü. Ciho dememe bile kızmamıştı. Bu işte bir tuhaflık vardı.

''İyiyim. İyiyim sadece seni çok fazla özlüyorum.'' dedi. Gülümseyerek kollarımı doladım. Sonra kafamı hafif yukarı kaldırıp gülümseyerek baktım suratına. Parmak uçlarımda yükselip dudaklarına bir öpücük kondurdum.

''Ben de seni çok özlüyorum. Bak işte birbirimizi bir saniye görmesek dayanamıyoruz. Ne yap et yanımda ol Cihangir.'' dedim. Üzüntüyle baktı suratıma. Bir şey söylemeyip tekrar bastırdı kafamı göğsüne.

''Seni bırakmam, bırakamam. Sen de beni bırakma olur mu?'' Aynı şeyi yapıyordu yine. Şifreli şifreli konuşuyordu. Ve benim içim son zamanlarda olduğu gibi büyük bir sıkıntıyla kaplanmıştı.

''Neyse düşünmeyelim şimdi bunları.'' deyip kafama bir öpücük kondurdu. Az bir şey oynaşıp eve doğru gittim. Abim salonda oturmuş televizyon izliyordu. Deniz ise bahçede fotoğraf çekiyordu.

Abimin yanına gidip kucağına oturdum. Ne zaman üzgünsem bunu yapardım. O da anlayıp bana derdimi sorardı.

''Bir sorun mu var Doruk?'' Aynı şimdi olduğu gibi.

''Yok. Ama sana bir şey soracağım.''

''Sor bakalım.'' dedi kollarıyla daha da sıkarken.

''Buradan gittiğimiz zaman Cihangir ne olacak? O da gelecek bizimle değil mi?'' Bakışlarını bana çevirip sorgular bir şekilde baktı. Nefesini bırakıp:

''Cihangir ile aranda ne var Doruk?'' dedi. Eşcinsel olduğumu biliyordu. Anında doğrulup kafamı iki yana salladım.

''Hiç... Hiçbir şey yok abi.''

''Neden onunla bu kadar ilgileniyorsun peki?''

''İlgilenmiyorum ki? Sen öyle anlamışsın. Yani Cihangir ile iyi anlaşıyoruz arkadaş olarak görüyorum ve kaybetmek istemiyorum hepsi bu.'' dedim. İnanmadığı belliydi. Ama kafasını sallayıp tekrar sarıldı bana.

''Arkadaş olacağın kişileri iyi seç Doruk. Bazen hiç beklemediğin anlarda sırtından bıçaklarlar'' Şaşkınlıkla ona baktım.

''Ne? Nasıl yani?''

''Öyle işte Doruk. Sadece dikkat et tamam mı abicim?''

''Tamam merak etme sen abi.'' Gülümseyerek yanaklarından öptüm. Yüzümü avuçları içine alıp gözlerime baktı.

''Bu hayatta en değerli varlıklarım sizsiniz Doruk. Sana da ablana da bir şey olmasına asla izin vermem. Bunun için elimden geleni yapacağım'' dedi. Neden bu konuyu açtığını bilmesem de gülerek kafamı salladım.

''Biliyorum abicim. Benim bu hayatta tek örnek aldığım ve güvendiğim kişi sensin. Sen benim kahramanımsın!'' deyip daha çok sarıldım. Acı bir şekilde güldü.

''Umarım her zaman böyle düşünürsün Doruk'' dedi. Al işte abimde tuhaf davranıyordu. Ve ben iyice meraklanmaya başlamıştım. Ama anın büyüsüyle bozuntuya vermeden sarılmaya devam ettim. Arada abime baktığımda dikkatle televizyona bakıp düşünüyor, arada sıkıntılı nefesler veriyordu. Çok odaklanmıştı. Ve televizyon kapalıydı. Ben gelince kapatmıştı...


*****


Yazardan

Cihangir evinde bilgisayarını açmış Emir'in gönderdiği dosyaları inceliyordu. Aynı zamanda ihale için detayları mail ile atıyordu Emir'e.

Telefonunun çalmasıyla dikkatini oraya verdi. Arayan Emir'di. Bir küfür savurup açtı telefonu. Sık boğaz edilmekten nefret ediyordu.

''Dinliyorum Emir.''

''Cihan toplantı saatiyle alakalı bir şey öğrendin mi?''

''Hayır. Sadece pazartesi sabah yapılacak ihaleden sonra olacağını biliyorum.''

''İhale kaçta?''

''11.00'da yapılacak. Öğleden sonra Doğan abi şirketten ayrılacakmış. Sekreterinden öğrendim.'' Emir sinirle soluyup:

''Abi deme şu ite! O kadar insan zehirliyor. Ne abisi?'' dedi. Cihangir sinirle boynunu iki yana salladı. Yapamıyordu işte. Doğan abisini çok seviyordu. Şu ana kadar hiç bir zararını görmemişti kendisine karşı. Göreve ilk başladığı zamanlar büyük bir kin duyuyordu Doğan abiye karşı. Ama onun davranışlarını görünce içinde anlamlandıramadığı bir suçluluk duygusu ortaya çıkıyordu.

''Neyse ne... Akşam saatlerinde olacağını tahmin ediyorum. Siz takip edeceksiniz değil mi?'' dedi Emir'e.

''Evet telefonu anbean takip edilecek. Aynı zamanda büyük toplantıya bir polis sızacak. Dinleme cihazları ve görüntü için kamera koyacaklar. Ama hâlâ toplantı yeri ve saati belli değil. Onu bekliyoruz. Bir bilgi alırsan haber ver bize.'' dedi.

''Tamam bir şeyler öğrenir öğrenmez size haber edeceğim.'' dedi ve telefonu kapatacağı esnada Emir konuştu:

''He bu arada... Şu fabrikaya gidecek olan tır, otoyolda polisler çevirecek. Muhtemelen toplantıdan sonra yola çıkar. Allah bilir kaç kilo uyuşturucu var o tırda'' dedi. Cihangir aklına gelen şeyle sinirle soludu. Asıl çökertecek ve kanıtlayacak olan bu mallardı. Hem toplantı detayları hem yakalanan tır ile hapse tıkılacaktı Doğan abisi. Uzun yıllar çıkmayacaktı. Ya kardeşleri ne olacaktı... Aklına gelince deli oluyordu. Sahip çıkmalıydı birileri. Kim peki?

''Tamam sen de detaylardan haberdar et beni.'' dedi ve kapattı telefonu.

Çok stresliydi. Bu işin sonunda mesleğine kavuşabilirdi ama kaybedeceği daha büyük bir şey vardı. Doruk...

Bunun bilincinde sıkıntıyla devam etti işine. Sonumuz hayır olsun diye düşündü.

KORUMA | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin