"Lizy uyan! Çabuk acele et!"
Bayan Lennon benim uyandığımı görünce hemen yan tarafta asılı olan ceketi alıp bana attı.
"Asanı yanına al dışarıda bir sorun var."
Uyku sersemliğim yüzündeki korku ifadesini görünce aniden ortadan kayboldu. Aceleyle ceketimi üzerime geçirip asam ile çantamı yanıma aldım ve onun arkasından odamdan çıktım. Bay Lennon ve Marty peşlerinde John ve Nev ile birlikte aşağıya indiler.
Yatmadan önce duyduğumuz şarkılar yerini çığlıklara ve kaçan insanların ayak seslerine bırakmışlardı.
"Tatlım sen çocuklarla beraber buradan uzaklaş. Biz Marty ile birlikte karışıklığın olduğu alana gideceğiz."
"Kendinize dikkat edin."
"John annenin yanından sakın ayrılma. Sizde!"
Çadırın dışı tam bir kaostu. Ağaçlık alanlara kaçan insanlar, ağlayan çocuklar... her yerde paniğin yıkıcı etkisi görülebiliyordu. Tarlaların olduğu yerden kaçan insanların olduğu yere doğru bir grup insan yaklaşıyordu. Görebildiğim kadarıyla bu grubun üstünde dört kişi havada asılıydı ve en yüksek çığlık ve feryatlar onlardan geliyordu.
Nev'in çekiştirmesiyle sahneden uzaklaşmış olsam da aklım sürekli o andaydı. Öyle büyük bir vicdan azabım vardı ki. Dünya kupasının atmosferine kapılıp böylesine bir olayı nasıl unuttuğuma anlam veremiyordum. Dördüncü kitabın olay örgüsüne göre bu gece Barty Crouch'un oğlu (eski ölüm yiyen) babasının büyüsünden serbest kalıp Harry'nin asasını kapacaktı. Böyle devam ederse olacak şeyler Fare Peter'ın yakalanmasını etkisiz hale getirip Voldemord'un yükselmesine sebep olacaktı.
Artık yanmayan fenerlerin yanından geçerken ağaçlık alanın yanında toplanan kalabalığa yaklaştık. Karanlık işaretin olduğu yere gidip Crouch'un yakalanmasına yardım etmek istesem de Bayan Lennon tarafından sıkı bir gözaltındaydım. John ve Nev gayri ihtiyari beni korumak için sağımda ve solumda duruyorlardı.
"Lizy yanımızda kal. Sanırım o insanların hedefleri mugglelar."
John daha önce görmediğim bir ciddiyetle yanımda dikilirken, Nev solgun olmasına rağmen şiddetli bir şekilde başını sallayıp aynı dik duruşu gösterdi.
Etrafımızdaki insanlar artık uzakta kalan çatışma alanını sürekli gözlüyorlardı. Bayan Lennon anahtarların olduğu alandan biraz uzakta izdihamdan kaçınmak için bizleri çekti. Karmaşanın ortasında uyandığım andan beri beklediğim sahne gerçekleşti. Gökyüzünde devasa bir kafatasına benzeyen yeşil parıltılı bir takım yıldızı belirdi. Kafatasının ağzından dil benzeri bir yılan çıkıp şekli daha da çirkinleştirdi.
"Karanlık İşaret!"
Bayan Lennon'un sessiz çığlığını duyduğumda kendimi daha kötü hissettim.
"Ormanın içinden biri olmalı..."
Etrafımdaki sesler kendi fikirlerini ortaya atarken zaman geçti. Ormandan Bay Weasley'nin Harry, Ron ve Hermione ile çıktığını gördüm. Sorulan sorulara kaçamak yanıtlar verip kalabalıktan ayrıldı.
"Sanırım sorun çözüldü. Çadıra gidip bizimkilerle buluşalım."
Çadıra geldiğimizde Marty tek başına orada bekliyordu.
"Babam diğer Seherbazlarla beraber durum kontrolü yapıyor. Bende size eve kadar eşlik etmek için geldim."
"Durum ne Marty Karanlık İşareti yapan yakalandı mı?"
"Anne karanlık işaret nedir? Neden herkes bu kadar korkuyor?"
"Hayır yakalanmadı ama büyünün yapıldığı yerde bir ev cini bulunmuş. Harry Potter'ı olay yerinde görmüşler. Durumun ne olduğunu bende bilmiyorum."
"Eve nasıl gideceğiz. Anahtarlar hazır mı?"
"İki saat sonraya randevu verdiler. Geldiğimiz birimden geri döneceğiz çadırda bir süre beklememiz gerekiyor."
John sorusuna cevap verilmediği için biraz huysuzlandı sonunda Bayan Lennon kendi sorularına cevap bulunca çadırın mutfağına gidip herkese bir fincan sıcak çikolata hazırlayamaya başladı.
"Marty abi, muggleları büyüleyenlerden herhangi biri yakalandı mı? Muggle aile iyi mi?"
"Karanlık işaret ortaya çıkınca çil yavrusu gibi dağıldılar. Neyse ki aile zarar görmeden yere indirildi. Zihinleri düzenleniyor."
"Abi karanlık işaret ne peki?"
"İsmi Lazım Değil'in işareti. Ölüm yiyenlerin bir suç işledikten sonra geride bıraktıkları bir tür zafer işaretiydi."
Nev'in yüzü daha da solgundu ve sessizce koltukta oturup konuşulanları dinlemeye devam etti. Yanına oturup sırtına hafifçe dokundum.
"İyi hissetmiyorsan gidene kadar biraz uzan Nev."
John Nev'in kötü durumunu fark edip yanımıza geldi. Oda Nev'in omzuna dokunup destek olmaya çalıştı. Sanırım ailesinin ölüm yiyenlerden biri tarafından işkence edildiğini hatırlamıştı.
Sıkıntılı yüzlerle orada oturduğumuzu gören Marty bana bakıp, "Bu gece ile ilgili öngörün yok muydu Lizy?" dedi.
Omzumu silktim. "Her zaman işe yaramadığını söylemiştim."
"Kimse zarar görmeden sorun çözüldü. Belki de ondandır."
Nev ve John sözde öngörü yeteneğim ile ilgili tartışırlarken Bayan Lennon elinde fincanlarla içeri geldi. Hepimiz birer bardak sıcak çikolata içtikten sonra birazda olsa iyileşmiştik. Hatta Bay Lennon gelip bizi anahtara kadar götürmek istediğinde hafiften uyuklamaya bile başlamıştım.
"Tatlım, suçluları yakaladınız mı?"
"İşareti yapan kişi kaçtı. Onu yakalayamadılar ama büyünün yapıldığı yerde Bay Crouch'un ev cini yakalandı. Asayı o bulmuş."
"Bay Crouch ev cinini oracıkta boğmuştur herhalde."
"Hayır ama ona kıyafet vermiş. Amos'un dediğine göre ev cini acınacak durumdaymış. Sorgulama odasında ağzından doğru düzgün bir kelime alınamadığı için dava dosyasını düşürmeyi planlıyor. Evden atılma olayı yeterli bir ceza dedi."
Anahtarın olduğu yerde de bizim grubumuzda olduğu türden bir konuşma dönüyordu. John'un evine geldiğimizde hepimizi odamıza sürdüler bende yalnız kaldığım anda daha önce bastıran uykulu duruma girmeye çalıştım ama bir türlü uyuyamadım. Aklıma Dooby dahil tüm ev cinleri geldi. Hermione tarafından kurulan ev cinlerinin hakkını savunan kulübü düşündüm. Kitabı okurken ki düşüncelerim gereksiz bir uğraş olduğuydu yani sihirli bir canavarın içgüdüleri öyleyse ne yapılabilirdi ki. Ama Dooby ile geçirdiğim zamanlar gösterdi ki zamanla sihirbazlar tarafından yıllarca köleleştirilen ve iyi niyetlerini sömürülen bu canlılara gerçekten doğru ve yanlışı görmeyi öğretmek gerekiyor.
Zaman geçtikçe aklımda şekillenen düşüncelerim nedeniyle uyuyamadığımı fark ettim ve içimi rahatlatabilmem için en azından bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bende Dooby'i çağırdım.
"İyi günler, Lizy!"
"Günaydın Dooby. Senden bir iyilik isteyecektim benim için yapabilir misin?"
Dooby'nin gözlerinde çok hoş bir parıltı geldi ve gitti.
"Senin sözün benim için bir emirdir. Ne yapmalıyım?"
"Winky adında bir ev cini var. Onun sahibi ona elbise verdi. Senden ricam bu özgür ev cinini bana getirebilir misin? Şu anda Sihir Bakanlığının cadı ve büyücüleri tarafından sorgulanıyor olabilir, dikkatli ol."
"Elbette Lizy. Onu da işe almak ister misin?"
"Önce onunla konuşmak istiyorum. Ondan memnun kalırsam neden olmasın?"
Dooby sevinçli bir şekilde yanımdan ayrıldığında içim biraz daha rahat hissettim. Sanırım bir sonraki ev cini için Remus ile konuşmam gerekecekti. Her seferinde bir adım gerekir değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Doğduktan Sonra Sakin Bir Hayat İstiyorum
FantasiÖldüm ve tekrar doğdum. Zaman olarak geçmiş dünyamdan geride olduğu için devrim niteliğinde buluşlar yapan bir mühendis olmalı mıyım? Mühendisliğe gerek yok mu? Ben bir cadı mıyım? Üstüne üstelik Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okuluna davet mi edildi...