Günün ilk ışıkları tatlı bir pembelikle Jimin'in yüzünü aydınlatmış, genç hizmetçinin çocuksu suratında belli belirsiz bir gülümseme oluşturmuştu. Aynı ışıklar bir süre sonra gözlerine akın ettiğinde huysuz bir surat ifadesiyle yatağında dönüp gözlerini aralamıştı. Birkaç saniye boş bakışlarla tavana bakmasının ardından hızlıca yataktan kalkıp üzerini giyinmiş, etrafını toplayarak saray mutfağına inmişti.
Aşçı Min'in kahvaltı hazırlıklarına henüz yeni başlamış olması hizmetçinin içine su serpmiş, geç kalma korkusunun yersiz olduğunu kanıtlamıştı. Henüz efendisi veya kraliçe uyanmadığından ortalıkta kendisine emir verebilecek biri de görünmüyordu. Bu, bugün her zamankinden gergin olan Jimin'i biraz daha rahat hissettiriyordu.
Çok geçmeden mutfağa giren kâhya, bugünki yolculuk nedeniyle kahvaltının daha erken saate alınmasına öfkeli olan Aşçı Min ve henüz bahçedeki işlerine başlamamış, kâhya ile beraber aşçıyla alay eden Bahcıvan Kim mutfağı çok daha eğlenceli bir yer haline getirmişlerdi. Kahvaltı hazırlıkları yavaş yavaş tamamlanırken, Jimin onların her birine bakıp bu kadar kısa sürede nasıl bağlandığını ve onları kim bilir ne kadar özleyeceğini düşünüyordu sadece.
Prens, kral ve kraliçe için hazırlanan yemek odası kraliyet ailesinin teşrifi ile dolmuştu. Odada sadece çayları tazeleyip eksikleri tamamlayan hizmetçilerin ayaklarının ve ailenin çatal bıçak sesleri duyuluyordu. Mutfak ise tahmin edebileceğimiz gibi tam tersiydi. Her birinin içinde tanışalı çok olmayan, ancak nedensizce kendilerini çok yakın hissettikleri ufak kardeşlerini az sonra uğurlayacak olmanın burukluğu vardı. Bu buruk havayı dağıtan ise Jimin'in üzerindeki gerginliği yok etmek ve onu güzelce uğurlamak için normal halinden daha çok konuşup şakalaşan saray çalışanlarıydı.
"Yoongi hyung kış uykusuna yatmış huysuz ve yaşlı bir ayı gibi horluyor."
Bahcıvanın sözlerinden hemen sonra aşcı hariç herkes seslice kahkaha atmaya başlamıştı. Aşçı Min'in yakıcı bakışları bahcıvanı bulunca genç adam sertçe yutkunup biraz da ürkmeye engel olamamıştı. Bahcıvan ve aşçının odaları yan yanaydı.
"Geceleri gulyabani gelecek diye benim yatağıma geldiğin günleri unuttun herhâlde, Joonie."
Aşçı, yüzündeki tehlikeli ve bir o kadar da alaycı gülümsemeyle bahcıvana meydan okumuştu. Bahcıvan Kim, aşçının sözleriyle kızarmaya engel olamazken diğerlerinin gözleri bu defa da bahcıvanı bulmuş, kahkaha sesleri yükselmişti. Jimin olayları tam olarak anlamasa da kâhya ona bahçıvan ile aşçının odalarının yan yana olduğunu söylemişti. Sonrasında diğerleri de sohbete dahil olup Namjoon, Hoseok, Yoongi, Taehyung gibi saray çalışanlarının çok küçük yaşlarda saraya alındığını anlatmışlardı. Kâhya Kim otuzlu yaşlarda olmasına rağmen, aralarında en büyük aşçıydı. Kimse onun gerçek yaşını tam olarak bilmese de otuzdan büyük olduğunu ve bahcıvan saraya yeni geldiğinde birlikte uyuduklarını biliyorlardı.
••
Jimin'in bitmesini hiç istemediği kahvaltı faslı bittiğinde suratı her zamanki tatlı halinin aksine asılmıştı. Hyungları onu keyiflendirmeye çalışsa da pek başarılı olamamışlardı. Şimdi sarayın bahçesinde, hava tamamen aydınlanmışken hizmetçiye yolculuk boyunca eşlik edecek olan beyaz atın yanında prensin teşrif etmesini bekliyorlardı. Prensin birkaç dakika içerisinde bahçede olacağını anlayan kâhya, derince iç çekip parmaklarını hizmetçinin saçlarında dolaştırmış, sarı tutamları dağıtarak gülümsemişti.
"Şimdi ayrılık vakti, Jimin-ah. Yolculuk boyunca hava fazla soğuk olabilir, bu yüzden geceleri üzerini iyice ört. Yanında biz olmayacağız diye yemek yememezlik de etme sakın, güzelce ye. Yoksa güçsüz düşersin, seni kuşlara yem ederler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abyssos • Jikook
Fanfictionprens jeon arzulamaması gereken tek şeyi arzulamıştı. hizmetkâr jimin'in dudaklarını.