4|Yine ve Yeniden

4.3K 270 13
                                    

     Sabah olduğunda annemin beni yataktan kazıması gerekmişti. O kadar yorgun hissediyordum ki kirpiğimi oynatacak hâlim yoktu. Sanki gece bütün organlarımı çıkarıp dövmüşler ve yerine acıta acıta takmışlar gibiydi. Ağrımayan bir yerim yoktu.

"Simay hadi ama kızım! Niye bu kadar uykun var? Yine test çözmek için sabahlamaya mı çalıştın yoksa?" diye sorduğunda halim olsaydı gülecektim. Kızın artık o kadar masum değil anne.

Yüzümü yastığa gömerek "Kalkacağım." diye mırıldandım ama annem bu konuda bana güvenemeyeceğini iyi bilirdi. Beni sırtüstü çevirerek kollarımdan tuttu ve güçlü bir şekilde kendine doğru çekti. Sonra ben ileri doğru düştüm.

Annem sinirle inleyerek "Simay!" diye bağırdığında bu sefer korku faktörü gözlerimi açmayı başardı. Annem sinirlenince ne yapacağı belli olmazdı. Deli kadın.

"Üff tamam kalktım işte." dedim ağlamaklı bir şekilde. O da ağzıma hafifçe vurarak "Üf deme bana." dedi ve beni uyandırmış olmanın verdiği rahatlıkla odamdan çıktı. Büyük ihtimalle acelesi vardı ve beni az da olsa kahvaltıda görebilmek istiyordu. Derince iç çektim ve yataktan sürünerek kalktım.

Hazırlanmam normalden biraz daha uzun sürmüştü çünkü aynı anda uyumaya da çalışmıştım. Kahvaltıda da gözlerimi açmak için çaba harcasam da ağzımdaki lokmayı yutana kadar uyumaya devam ediyordum.

Annem beni hafifçe dürttü. "Simay neyin var senin? Hasta mısın yoksa?" diye sordu endişeyle. Gözlerimi araladım.

"Hayır, test çözüyordum saate bakmamışım. Geç yattım." dedim. Fantastik bir diyarda prensesçilik oynarken beni bir ejderha kaçırdı diyemezdim.

Babam elindeki telefonu masaya bırakıp "Kendini bu kadar zorlamasana Simay. İlla tıp okuyacaksın diye bir şey yok. Kazanacağım diye sağlığından olacaksın." dedi. Yine nutuk çekmeye başlamadan gitsem iyi olacaktı.

"Tamam, iyiyim ben. Çıkıyorum şimdi, akşam görüşürüz." dedim ve masadan kalkarak odama çıktım. Dişlerimi fırçalayıp çantamı aldıktan sonra gözlerim yarı açık şekilde aşağı indim ve evden çıktım.

Yolculuk boyunca uyuduğum için neredeyse ineceğim durağı kaçırıyordum. Otobüsten indiğimde esnedim ve dün geceyi düşünmeye başladım. Yaşadığım olaylar ve oradaki kimlikler aklımdaydı ama isim ve yüzleri kesinlikle hatırlayamıyordum. Bu durum da bende her şeyin bir rüya olduğu hissini uyandırıyordu fakat değildi. Oraya gerçekten gitmiştim ve dövmeciye bir daha gitmeyeceğimi söylemiştim ama neden yüzleri hatırlayamıyordum?

Sallana sallana yürüyerek okul bahçesine girdim ve gözlerim Pelin'i aradı. Büyük ihtimalle yine Egehan'ın peşinde iz sürüyor olmalıydı. Şu çocukla bir konuşsa bütün takıntısı son bulacaktı belki de. Sanırım Egehan'ı artık sevmiyordum çünkü onun yüzünden Pelin'le o dövmeciye gidip dövme yaptırmıştım.

Yaşadığım tüm maceraları Pelin'e anlatmak için aşırı hevesli olsam da kesin delirdiğimi düşünürdü çünkü ilk anlarda ben de öyle düşünmüştüm. Belki de deliriyordum. Her şeyi açıklığa kavuşturmadan kimseye bir şey anlatmasam daha iyi olacaktı. 'Ders çalışırken delirdi' başlıklı haberlerin başrolü olmak istemezdim.

Hâlâ uykum olduğu için Pelin'i aramayı bırakıp sınıfa gittim. Ders başlamadan biraz daha uyumam gerekiyordu. Sınıfa girip sırama oturur oturmaz başımı sıraya yaslayıp huzurla gözlerimi kapadım. İlk ders Kimya'ydı ve benim kesinlikle uyanık olmam gerekiyordu.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin