-Savaş'ın anlatımı ile-
97 yıl önce, bir nükleer kıyamet yeryüzündeki her şeyi yok etti ve Dünyayı radyasyon içinde bıraktı. Ama herkes yeryüzünde değildi. O sırada 12 uzay istasyonu yörüngedeydi ve Ark'ı oluşturmak için bir araya geldi. Üç jenerasyon boyunca insanlar burada hayatta kalmayı planladı, biz ise gerçek hava solumayı.
Burada tahmin ettiğimizden daha kötü bir durumdayız, yetkililer her ne kadar durumu saklamaya çalışsa bile bir yerden yırtık veriyorlar. Alper'in kuzeni Kuzey burada baş mühendis olarak çalışıyor ve son zamanlarda Alper'in verdiği tepkiler normal sayılmaz. Sürekli toplantılar yapılıyor, sürekli kulaktan kulağa konuşuluyor ve en önemlisi Ark'ın çoğu yeri kilitlendi ve bilmediğimiz bir isyanın ortasındayız.
Bana söyledikleri tek şey, asker olabilmek için iyi çalışmam gerektiği. Ne zaman bir şey sorsam, beni ilgilendirmez oluyor.
Şansımı denemek için, güvenlik odasında konuşan iki görevliye döndüm. "Ben de sizin gibi buranın bir vatandaşıyım, olanları bilmek hakkım."
Alaycı bir tavırla önce bana, sonra birbirlerine baktılar. "23 yaşında ki bir gence hesap vermek zorunda olduğumu bilmiyordum. Hem sen boyundan büyük işlere pek karışma, zararlı çıkarsın. Sonuçta Ark ne sana acır, ne bana..."
"Diyorsun..." Uzunca bir süre ikisinin arsız tavırlarına baktım, yüzüme baktıklarında kaşımı kaldırıp onlara döndüm. "Yönetici olmak için insanları tehdit ettiğini bilen var mı? Bence yok. İşte tam olarak bu sebepten dolayı, bana ne işler döndüğünü anlatacaksın. Aksi takdirde yarına kadar herkesin haberi olmuş olur ve Ark acımaz biliyorsun. Uzay boşluğunda süzülen insanlara hep acımışımdır."
"Başta annen geliyor galiba." Yanında ki adamın cevabı ile birlikte, sinirden kapıya doğru ilerledim. Tam o sırada arkamdan diğeri seslendi. Yavaşça o tarafa döndüğümde, sanki en büyük sırrı söylüyormuş gibiydi.
"100 genç mahkum... En fazla 2 haftaya Dünya'ya gönderilecek. Eğer oranın yaşanabilir olduğunu gösterirlerse suçları onları yaşanabilir kılacak. Bu hepsi için bir şans olabilir. Bizim içinde öyle... Oksijen azalıyor, ve ilk defa durum bu kadar ciddi." Tepkimi nasıl anlatabilirdim bilmiyorum, bakışımın onları öldürecek gibi olduğuna emindim. Bu zamana kadar radyasyondan bahsedildi, bir bombanın dünyayı cehenneme çevirdiğini ve katliamların çıktığını... Şimdi o dünyaya birilerini gönderiyorlar.
"Kız kardeşim..." dedim titreyen sesimle. "Onu sırf doğduğu için tutsak saymanız yetmiyor, bir de radyasyonun ortasına mı koyuyorsunuz? Şaka y-"
"Şaka değil, ciddiler. Ayrıca sadece Beren değil, adını duyduğun birçok genç mahkum da buna dahil." Gözümü kapattım ve derin derin nefes aldım. Onu kurtarmam mümkün değildi belki ama yanında olabilirdim. Kötü insanların her zaman bir teklifi vardır.
"İndirme gemisine nasıl binerim?" Sanki imkansız bir şey söylemiş gibiydim, en azından onlar öyle bakıyordu. Elimde kalan tek kişi kardeşim ve onun için yapılması gereken ne varsa yaparım, çünkü o... benim sorumluluğum.
"Sana bu kadar söylemem bile bir mucize, o yüzden şansını daha fazla zorlama. Eğer sırrımızı birine söylersen, ben de senin her şeyi bildiğini söylerim ve birlikte ölürüz." Elimi yumruk yaptım ve çeneme koydum. Derin derin nefes almam da artık bir işe yaramıyordu. Dünya'nın güvenli olmadığının farkındayım ve herkesi ölüme gönderiyorlar. Bildikleri halde...
"Niye 2 hafta bekliyorlar? Sonuçta oksijen yemiyor muyuz?"
"Birazdan Dünya dersleri verecekler. 2 haftada onlara ne kadar şey öğretirsek, o kadar iyi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
100 (BEST OF)
FanfictionYaklaşık 97 yıl önce dünya üzerinde çıkan küresel nükleer savaşın ardından tüm insanlığın yok olmasıyla başlamaktadır. Küresel sistemin dışında, uydu yörüngelerinde kalan 12 farklı ülke istasyonu, dünyanın radyasyon yayması ve ölümcül derecede tehli...