İYİ OKUMALAR♥️
Bu bölüm biraz geçtiği için özür diliyorum:)
Boğacak gibi sarılmaya başladığında onu gıdıklayarak uzaklaşmasını sağladım.
Şakalaşmanın sonunda kendimi yatağa atarak düşünmeye başladım.
***
Gece gözüme bir türlü uyku girmediği halde sabahın erken saatlerinde kalktım. Kısa bir duşun ardından üzerime rahat bir şeyler geçirip bavulumu hazırlamaya koyuldum.
Bu sırada Çağla uyandı. Zorla kaldırarak makyaj malzemelerini takıları falan toparlamasını söyledim.
Herşeyi hallettikten sonra üzerimdeki pijamalardan kurtularak mom jean pantolon üzerimede siyah dar tişört geçirdim. Bahçeye kahvaltıya indiğimizde hafta sonu olduğu için herkes masadaydı.
"Uçağın saat kaçta." Dedi babam.
"Yedi de." Dedim elimdeki çatalı masaya bırakarak.
Kafasını sallayarak onayladı.
"Ev ayarladın mı?" Dedi abim merakla
"Ayarladım. Ama... ev sıfır olduğu için daha teslim olmamış. Olana kadar otelde kalmayı düşünüyoruz." Dedim.
Pek iştahım olmadığı için bir şeyler atıştırarak masadan kalktım.
Safarinin kulübesine doğru ilerledim. Beni görmesiyle koşarak yanıma geldi. Yere çömelerek kafasını okşamaya başladım.
Bu gün herşeyi arkamda bırakarak gidicem. Ailemi, köpeğimi, büyüdüğüm evi, her saniyemin geçtiği bu şehri.
Derin bir nefes alarak gök yüzüne baktım.
Hayal kurmak benim en büyük özgürlüğümdü.
Kurduğum hayallere inanmak ve onlara sabır eylemek ise aklımın üstadıydı.
Umut ise en iyi arkadaşımdı.Şimdi düşünüyorum da;
Ne inancım kaldı. Ne sabrım kaldı. Ne umudum kaldı. Ne de hayallerim...
Kalbinizdeki ateş yavaş yavaş içinizi eritirken 'nasılsın' diye soruyorlarya. Yüzüne sahte gülüşünü yerleştirerek 'iyiyim' diyorsun. İşte en zoruda bu olsa gerek. İçine atarak, güçlü görünmeye çalışmak.
Kimse içindeki yangını bilmiyor. Nelerle mücadele ettiğini bilmiyor. Ne derdin var bilmiyor. İçindeki harabenin pencereleri kırık dökük, duvarlarının çatlak olduğunu bilmiyorlar. Buna rağmen içindeki harabeyi çiçeklerle kapattığını bilmiyorlar.Gözümden akan yaşı elimin tersiyle silerek ayağa kalktım. Çağla ile göz göze geldiğimde sanki içimde olanları o da hissediyormuş gibi baktı. Tekrar gözlerim dolduğunda gözlerimi kaçırarak eve girdim.
Şimdi yapmam gereken tek şey hayatımı tamamen değiştirecek olan uçağın kalkış saatini beklemekti. Yukarı çıkarken duvarda asılı saati gördüm. Saat üçe on vardı. Hayatımın değişmesine saatler kalmıştı. Ne garip saatler sonra hayatımın değişeceğini biliyorum. Ve bunu kendi ellerimle yaptım. Gitmek zorunda değilim evet. Buradaki anıları unutmak zorunda değilim. Mahiri unutmak zorunda değilim. Ama bunu kendim için yapıyorum. Artık içimdeki ateşin içimi daha fazla eritmesine, beni yok etmesine izin veremem. Ben artık nefes almak istiyorum. Günlük sevinçlerin akışına kapılıp gitmek istiyorum.
Kendimi saatin karşısından alıp koridorun sonundaki balkona doğru ilerledim. Sandalyeye oturarak dizlerimi kendime çektim. Gözlerimi göğe çevirerek derin nefes aldım. Bu derin nefeslerin az da olsa içimdeki ateşi söndüreceğini düşünüyordum. Ama bir süre sonra hiçbir etkisi olmadığı fark ettim. Hiçbir şey etki etmiyordu bu ateşe.
Ben hep canım sıkılıyor demek istedim. Ama aklımda ki düşünceler. Kalbimdeki parçalar buna izin vermedi. Aklımdaki düşüncelere çare bulmalıydım. Parçalarımı birleştirerek tekrar ayağa kalkmalıydım. Ama ben korktum. Parçalarımı kendi ellerimle birleştirirken elime batmasından korktum. O kadar keskindiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bendis ve Eresbos
Novela JuvenilBENDİS VE ERESBOS ( AY VE KARANLIK ) Azra küçüklük arkadaşının katili olan Mahiri ilk gördüğünde işlerin buraya geleceğini düşünmemişti ondan etkilenmişti ama intikam almalıydı... İntikam almakla başlayan savaş bitmek bilmiyordu. AZRA & MAHİR NOT: S...