6 yıl sonra..
“Bu akşam geliyorlar değil mi?”
Başımı Ömür’ün omuz girintisine biraz daha yerleştirip gözlerimi kapattım.
“Evet. Ama Çetin’in işleri varmış, onlar biraz gecikecekmiş. Emreler de geliyor zaten.”
Eliyle saçlarımı okşadı.
“Seni çok özledim.”
“Biliyorum. Ve ben de.”
Çenemin altına destek verip başımı kendi yüzüne doğru çevirdi. Dudaklarımız henüz yeni buluşmuştu ki merdivenlerden bir ses geldi.
“Anneeeee.”
“Lanet olsun ya.”
Ömür’ün bu tavrına kocaman bir kahkaha atıp, babasının kopyası olan oğluma döndüm.
“Efendim bebeğim?”
“Yukarı gelebilir misin acabaaaa?”
“Nasıl isterseniz paşam.”
Koltuktan kalkarken Ömür’ün gitme diyen bakışlarıyla karşılaştım. Yanağına bir öpücük kondurup oğlumun yanına koştum. Arda’mı koltuk altlarından tutup havaya kaldırırken attığı şen kahkahalar içime mutluluk tohumları serpmişti.
Arda’nın mavi beyaz döşenmiş odasına girdiğimizde onu yavaşça yere bıraktım. Ardından koşarak gidip odasının kapısını kapattı. Bu sırada bende yatağına oturmuş, meraklı bakışlarla onu izliyordum. Gelip kucağıma oturduktan sonra derin bir nefes alıp yüzüme baktı.
“Melek gibisin anne.”
Küçük bir kahkaha attım.
“Demek öyle? Teşekkür ederim paşam.”
“Alınma ama Sena daha melek gibi.”
Sena mı dedi bu çocuk?
“Iı şey tatlım, Sena derken Emre amcan ve İpek teyzenin çocukları olan Sena mı?”
Cevap vermek yerine iki kez gözlerini kırpıştırdı.
Ne cevap vermeliydim ki? Allah’ım bu çocuk daha resmen çocuk. Hani resmen. Yani ufacık tefecik beş yaşında.
“Ahh Sena.”
Gözlerini kapatıp başını göğsüme yaslamış ve Sena’nın adını sayıklayan oğlumu uzun bir süre şaşkın şaşkın seyrettim. Gülsem mi ağlasam mı şu halime bilemiyordum.
Kaç dakika öyle durduk bilmiyorum ama Arda kollarımda uyuyakaldığında yavaşça kucaklayıp yatağına yatırdım. Alnına yapışan saçlarını geriye atıp yanağına yumuşak bir öpücük kondurdum. Odayı sessiz hareketlerle terk ederken kapıdan çıkmamla Ömür ile burun buruna gelmem bir oldu. Gümbürdeyen kalbimin üzerine elimi koyduğum saniye ise kendimi Ömür’ün kucağında buldum. Ağzımdan minik bir çığlık kopuverdi. Odamıza geldiğimiz de Ömür beni nihayet bıraktı.
“Sanırım bitmemiş bir hesabımız vardı.”
Daha cevap bile veremeden, sırtımın altında yatağın yumuşak zeminini hissettim. Dudaklarım keyifle kıvrılırken Ömür’ün elleri bedenimde dolaşıyordu. Bu sırada ağzımdan kaçan küçük iniltilere engel olamıyordum.
“Anneee!”
Arda’nın sesiyle Ömür aniden üzerimde doğruldu. Ses fazla yakındaydı. Doğru tahmin, odamızın kapısında şimşek çakan mavi gözleri hedef olarak babasını almıştı.