WHO AM I?

86 4 0
                                    

-Koş Gece!

-Lanet! Yetişemiyorum sen git!

-Olmaz bunu yapmayacağımı biliyorsun!

-Güneş git lütfen , annemin sana ihtiyacı var!

İlaç poşetini Güneş’e fırlattım ve polislerin beni yakalaması için birkaç saniye bekleyip , Güneş’in bağırarak koşmaya devam edip karanlığa boğulmasını izledim…

-Uyan güzellik!

Suratımdaki soğuk suyla beraber derin ve titrek nefesler alarak polisin ne dediğini anlamaya çalışıyordum

-Buradan kurtulmak mı istiyorsun?

Hayır canım benim , bu zemin çok rahat buraya bayıldım , kalmak istiyorum!

-Evet istiyorum.

-Anlaşmaya ne dersin? Şeker kız?

-Ömür boyu burada kalmayı yeğlerim desem?

Karnıma gelen ani tekmeyle ağzıma dolan kan bir olmuştu , ardından bir tekme daha…ve bir tekme daha

-Hey dur artık! Ve onu bana ver!

Duyduğum bu son sesle gözlerimi kapattım ve X kişisinin beni kucağına almasına izin verdim , bana öyle bakmayın! Emin olun o tekmelerden sonra değil ayağa kalkmaya , parmağımı oynatmaya yetecek nitelikte gücüm kalmamıştı…

Burnuma dolan vanilyalı araba kokusu nedense beni rahatlatıyordu ama karnımın dayanılmaz ağrısını ve tanımadığım birisinin arabasında olduğumu var saymazsak… Gözlerimi yavaş bir şekilde araladım ve X kişisine dikkatle baktım , oysa sadece dikkatli bir şekilde arabayı sürüyordu

-Sonunda uyanmışsın

Masum ve şirin gülümsemesiyle birlikte bu sözleri duymak beni şaşırttı ama zayıflığımı belli etmemek için kaşlarımı kaldırmak yerini çattım ve karnımın ağrısına dayanarak bedenimi dikleştirdim , cümlesini dikkate almayarak

-Kimsin?

Kendimden hiç beklemediğim bir ciddilikle soruyu adama yönelttim

-Poyraz. İşine yaradı mı? Hayır. Şu anda tekmelenmek yerine seni rahatlatan vanilyalı araba kokusuna sahip olan bir arabada ve yanında mükemmel derecede yakışıklı birisi var istersen seni tekrar tekmeleneceğin yere götürebilirim. Ama bu hemen hemen 1 günümüzü alır. Çok uykucusun.

-Beni anneme götür.

-Şu anda neredeyiz hiçbir fikrin yok dimi?

Etrafıma bakındım sadece lanet ağaçlar vardı ilerideki mavi tabelaya baktım. Eskişehir mi?!

-Eskişehir mi?! Neden buradayız?! Hemen Antalya’ya gidelim.

-Hop orada dur. Bu arabayı kullanan kim? Benim. O zaman nereye gideceğimizi belirleyen kişi kim? Benim.

-Antalya’ya dönmek istersem geri döneceğimizi sen söylememiş miydin?

Bu tatlı zafer duygusu hoşuma gitmişti. İstemsiz ya da istemli bilmiyorum ama dudağımın kıvrıldığını hissetmiştim.

-Evet dedim. Sanırım bütün kadınların özelliği , sözleri çarpıtmak. Ben seni tekmeleyen polise geri götürebileceğimi söyledim. ‘’Anne’’ kelimesi ağzımdan çıkmadı bile. Nerenizden uyduruyorsunuz bu kadar saçmalığı?

Bozulmuştum. Evet yıkılmıştım hatta. Bu kanı bozuğun benim zaferimi yenilgiye çevirmesine izin vermek beni sinirlendirmişti.

-Senin sıçmak için kullandığın yerden uyduruyoruz.

Bunu ben mi söyledim?! İşte şimdi boka bastım. Çenemi kapatmayı öğrenmeliyim.

-Çeneni kapatmayı öğrenmelisin gerçekten. Sıçmak çok kötü bir kelime. ‘’Büyük abdesti göndermek için kullanılan organ’’ daha iyi dimi?

Kahkahası bile keçileri kaçırmama yetecek düzeydeydi. Cevap vermedim. Vermemeyi tercih ettim. Çünkü karşılık verdiğindeki o kendine has sesini kulaklarımın duymasını istemiyordum. Hayır onlara böyle bir işkence uygulamak istemiyorum. Mazoşist değilim.

-Cevap vermediğine göre Eskişehir kesinleşti.

-Evet kesinleşti.

Nasıl bunu diyebilirim? Ben. Gece Sönmez. Nasıl bunu derim? Nasıl böyle bir insana boyun eğebilirim? Anne , Güneş sizden özür diliyorum. Ama emin olun yanınıza geleceğim. Bu Poyraz denen kanı bozuktan kurtulup yanınıza döneceğim.

-Hey bana ikinci defa kanı bozuk diyorsun. Ve bundan hoşlandığım söylenemez.

Ne? Ben… Sesli düşünmedim. Yani bundan eminim.

-Hayır Gece , sesli düşünmedin.

-Sen nesin?

Cidden bu karmaşanın arasında sen nesin diye sorduğuma inanamıyorum.

-Ben mi? Ben sana musallat olmuş bir cinim. Seni kullanıp dünyayı yok edeceğim. Nihhahhahhah!

-Dalga geçmeyi kes.

Şu anda ben ne kadar ciddiysem o da o kadar gevşek ve rahat.

-İn!

Emir veren sesine istemsiz bir şekilde itaat ettim ve indim. Bu ne soğuk böyle! Depo gibi bir yerin önündeydik etrafı incelemeyi kesip zor da olsa bir şeyler söylemeye çalıştım,

-D-donuyorum!

-Hadi ama beyler bu kızın gerçekten o olduğuna emin misiniz?

Deponun kapıları açıldı ve içerden adım sesleriyle birlikte adamın sözleri duyuldu

-Evet kesinlikle bu kız o kişi Poyraz. Benim kadar emin olamazsın.

Adamın yüzü netleştiğinde sesinin sertliğinin yüzüne vurduğunu anlamam kısa sürmedi. 40-45 yaşlarında , saçları gri-siyah karışımı , siyah pelerinli bir adam. Harika! Ölmek için mükemmel bir yer ve zaman!

Poyraz kolumdan tuttu ve adama doğru bir adım atmama yardım etti ve kolumu bırakarak depoya girdi. Bu soğukta tanımadığım bir adamla karşı karşıya duruyorum. Mükemmel!

-KIZIM!

Adam bana sıkıca sarıldı nedenini bilmiyorum ama sanki güvendeymişim gibi hissediyorum. Uzun süredir hissetmediğim bir histi bu. Güven. Ne kadar güzel bir hismiş. Adam defalarca ‘’kızım’’ diyip ağladıktan sonra tekrar bana baktı ve hayatımı değiştirecek sözleri söyledi;

-Gece Sönmez , ben senin babanım.

**********************************************************

Aslında bu hikayeyi yayınlamakta çok düşündüm. Kötü veya iyi bilmiyorum. Sadece yazmak güzel birşey , yazmayı seviyorum. Okursanız ve beğenirseniz lütfen mesaj atın , eksiklerim mutlaka vardır bana yazın. Hatalarımı bilmek isterim. İyi/Kötü eleştirilerinize açığım teşekkür ederim. XXX

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I'M NOTHING WITHOUT YOUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin