Lullaby

359 36 90
                                    

Devamında Minsung var.
_____

*Felix*

Mekan tamamen boşalınca yalnız kalmanın verdiği gerginlikle dudakalarını kemirdi. Arkasından yaklaşıp ne yaptığına baktığında kasayla ilgilendiğini gördü. Aynı yere dalmışken birden kendine dönen bedenle şaşırdı. Gözleri yuvalarından fırlar gibi olmuştu. Şuan karşısında ona bakan kırmızı ve mavi gözlere odaklanmış başka hiç bir şey yapamayacak haldeydi. Dengesi bozulduğunda beline sarılan kollarla ayakta kalmıştı.

'Felix neden benden kaçtın?'

Sorulan soruyla gerilmiş ardındansa gözlerini kaçırmıştı. Bir iki dakikanın ardından dürüst olmaya karar vermişti.

"Ben başkasını seviyordum ve seni görünce sanki ona ihanet ediyormuş gibi hissediyordum."

Belinden sıkı sıkıya kavrayan kollar bir anda gevşemişti. Gözlerine baktığında yıkılmışlığı gördü Felix. Zira arkasını dönüp kasayı kapatan Binniesi düşüncesini doğruluyordu.

"Ama sana olan hislerimi engelleyemedim. Bu da benim onu sevmediğimi mi gösterir emin değilim, sen anla beni Binnie."

Dediklerinden sonra gözlerini yere dikmiş bir tepki bekliyordu. Dolaylıda olsa ona karşı hislerinin olduğunu itiraf etmişti. Saçlarını karıştıran ellerle şaşırdı.

'Biliyorum Felix, bana bakarken hep ikilemde gibiydin. Ama bugün bana davranışların farklıydı. Bundan ne anlamam gerekiyor peki.'

Kendisine yöneltilen soruya gülümsedi. Cidden karanlığın incisi gibiydi changbin karanlık seviyordu ama içindeki güzellik, narinlik sadece çok yakın olduğu kişilere açılıyordu.  Kafasınu kaldırıp gözünün içine baktı.

"Engel olamadığım hislerimi özgür bırakmaya karar verdim çünkü."

Çalan telefonu bahane ederek Bşn uzaklaşmıştı. Bir dakika kadar dikildiğinde sıkılmış böylelikle mekandaki rahat koltuklara uzanma kararı almıştı. Sabah erken kalkmış ardından jisung buraya sürüklemiş falan derken yorgunluktan bitmişti aslında. Bir  kaç dakika daha geçtiğinde yine geri dönmemişti. Gözleri kapanırken kendini bıraktı.

Uyandığında yattığı yerin aksine yataktaydı. Büyük ihtimal Bin onu yatak odasına taşımıştı. Kendisi nerdeydi acaba merak ederek etrafa baktı. Telefonunu gördüğünde saate bakmayı akıl etmişti saat 10'u geçiyordu.

"Hadi ama aptal felix nasıl uyursun ya oysa sana bir randevu teklif etmişti."

Kendi kendine mırıldanırken yavaşca kapıdan dışarı çıkmıştı. Televizyonda uysal bir rusça şarkı çalarken mutfaktan yemek kokularınım geldiğini fark etti.

"Hyung!"

Aşağı kattan gelen sesle merdivenlere ilerledi.

'Felix uyanmışsın. Ellerini ve yüzünü yıka geliyorum.'

Dediklerini yapmak için lavaboya ilerledim. Normalde  birisi emir verdiğinde tam tersini yapardım ama çişim gelmişti tamam mı? Kendi kendine konuşarak lavaboya ilerlemiş. İşlerini halletiğinde tekrar oturma odasına dönmüştü. Ortadaki masada kırmızı şarap ve yanında bir kaç farklı yemek, mezeler ve tatlılar duruyordu.

"Oh may göött Binnie, sen ne yapirsen bile"

Heyecandan dili dolaşmış saçma sapan konuşuyordu.(zeinle konuşurken ben)

'Seninle dışarı çıkmak istemiştim ama uyuyunca kıyamadım. Bu yüzden yemek yeriz diye düşündüm.'

Elindeki bardaklaro koyarken oturması için işaret etmişti.
Yemekler yendiğinde Felix kendini patlayacak gibi hissetmekten alıkoyamamıştı.

İncomparable《minsung》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin