Fareyi oynatıp gönder seçeneğine tıkladım ve tuttuğum nefesimi bıraktım, benimle birlikte Isabell'de nefesini bırakmıştı. Gururlu bir anne gibi tepemde dikiliyordu, "Bu işi alacağına çok eminim, vay canına benim küçük sincabım büyüdü ve ilk iş başvurusunu yaptı." Bir drama queen edasıyla hayali gözyaşlarını sildi. "25 yaşındaki bine küçük sincabım demekten utanmıyor musun sen kadın!" Onun oyununu devam ettirdim ve sahte bir sinir ile elimi masaya vurdum.
Beni kollarımdan tutup ayağa kaldırdı ve sıkıca sarıldı, kızıl kıvırcık saçları burnumu gıdıkladığı için kıkırdadım. "İlk maaşım ile sana istediğin o çizgi romanları alacağım." Kollarını benden çekti ve suratıma ciddi miyim değil miyim diye baktı. "Tanrı seni kutsasın Rahibe Allison."
Sarılmayı bırakıp mutfağa doğru yol aldık, sabahtan beri bilgisayar sandalyesinin üstünde acaba ne yazsam beni işe alırlar diye birlikte kafa yormuştuk. Tek artı yönümün neredeyse 4 dil biliyor olmamdı, şaka değil Japonca, Rusça, Türkçe, ve Arapça. Nerdeyse diyorum çünkü Türkçe gerçekten çok zorlayıcı bir dil. Eski sandalyeye oturmuş Isabell'in koca iki ekmeğe reçel sürüşünü izliyordum. "İşe başlamadan beni şeker komasına sokmaya çalışıyor sanırım birileri."
"Abartma be kızım ben günde bundan 2 tane yiyorum." Bunu dediğinde elindeki koca yarım ekmeğe gözlerimi sonuna kadar açarak baktım. Dostum sen sıyırmışsın. Başkası görse asla onun çok yiyen biri olduğunu düşünmezdi, çok zayıftı belki de insanlar ölmek üzere falan olduğunu düşünüyorlardır.
"Bu şeyini hep kıskandım, bilirsin su içse yarayanlardanım."
Ekmeğimden koca bir ısırık aldım ve beni takmadan son ses dizi izleyen Isabell'i izlemeye başladım. Kızıl düz saçları 1 haftadır yıkanmamış gibi darmadağınık ve keçe gibi görünüyordu, açık mavi olan gözleri dizisine odakalandığı için ekrandan başka bir yere bakmıyordu. Benim tenimin tam aksinde olan beyaz teninde az önce kaşıdığı yer yüzünden kırmızı izler çıkmıştı.
"Böyle mal bir gün mü geçireceğiz yani?"
Isa gözlerini kıstı ve bana baktı, "Sabah 6dan beri ağlıyosun diye yanındayım, bazı insanlar sadece pazar günü tatil yapıyor tatlım. O yüzden uykumu böldün diye seni parçalamadan önce sus, gezmek istiyorsan araba orda."
Eliyle garaj kapısını gösteriyordu. "İyi be.." diye mırıldanıp ekmeğimin son parçasını ağzıma tıktım ve odama gittim. Pazar günümü evde geçirmeye niyetim yoktu, hem de yarın gelecek olan haber için bu kadar heyecanlıyken evde duramazdım. Siyah bir pantolon giyip üstüme en sevdiğim kaktüs desenli siyah gömleğimi giydim. Çantama cüzdanımı attım ve bende bulunan yedek arba anahtarını elime alıp odamdan çıktım.
Madem bir işe başvuru yapmıştım, o zaman orayı gidip görmemde bir sıkıntı olmazdı.
-
Arenanın önüne doğru arabayı çektiğimde gördüğüm rahatsız edici kalabalık ile suratımı buruşturdum. Maç olan bir zaman denk gelmiştim sanırım, insanlar bilet almak için sırada duruyorlardı. Girip girmemek arasında ince bir çizgide kaldığımda içimden küçük bir sövüş ile arabadan çıktım ve uzun kuyruğa dahil oldum.
Kuyruk ilerlerken Isabell'e kısa bir mesajla biraz geç kalabileceğimi söyledim ve beklediğim cevabı aldım 'bir daha filmimi bölersen seni öldürürm' ne olacak bu kızın bu kadar film bağımlısı olması. Telefondan kafamı kaldırdığımda hafif kilolu bir adam hızlı olmamı söyleyip duruyordu. Kısa bir özür dileyerek çantamdan cüzdanımı çıkardım ve ortalarda bir yerde oturmak için koltuk aldım.
Bileti elime tutuşturdu ve arenaya girmek için uzun bir merdiven çıktım, sonunda koltukların olduğu yere geldiğimde tribünler neredeyse dolmuştu, sora sora kendi yerimi buldum ve oturdum. Sağımda çocuğuyla maça gelmiş bir baba vardı ve suratı desteklediği takımın renkleriyle boyanmıştı, solumdaysa bu sıcakta saçma bir şekilde üstünde kapşonlu ve kafasında siyah şapka olan biri vardı.
Ellerimi önüme koydum ve takımların çıkması ile birlikte çıkan alkışı dinledim, marşlar okunduktan sonra ful dikkat sahayı izliyordum. Futbola ilgili biriydim ve öylesine bir maça gelmek beni acayip şekilde eğlendiriyordu. Biri yere düştüğünde solumdaki adamla aynı anda "kırmızı kart" diye bağırmıştık. Ona doğru döndüğümde benim koyu kahve gözlerim ve onun mavi gözleri birleşmişti, oluşan tuhaf an yüzünden hızlıca önüme döndüm.
Maç bitene kadar yanımdaki adamdan çıt çıkmamıştı. 3-2 kazanan takımın seyircileri çılgınlar gibi ıslık çalıp marş söylerken aralarında sıyrıldım ve tribünden çıktım. Sıkışa sıkışa dışarıya ulaştığımda derin bir nefes aldım, kıyamet kopuyordu sanki içeride.
Arabama ulaştım ve sürücü koltuğuma geçip eve doğru sürdüm, Isabell olmadan daha çok eğlendiğimin kanıtıdır bugün. Şimdi olsa 'yha böyle plan mı olur yha' der durur tüm günümü zehir ederdi.
Arabayı evin önüne park edip indim ve kapıyı çaldım, beklediğimden daha kısa hatta çok ama çok kısa bir sürede kapı açıldı. "Kapının önünde bekliyordun galiba." Suratını buruşturdu ve salona geçerken bağırdı, "Boktan internet çeksin diye kapıya yakındım o kadar." Çantamı bırakırken asılı duran modeme baktım. Bunu buraya koymak başından beri çok kötü bir fikirdi.
Ayakkabılarımda çıkarıp sonsuz özgürlüğe ulaştığımda salona koşup en sevdiğim koltuğuma attım kendimi. Gerçekten en sevdiğim koltuk buydu, hatta üstünde popomun izi bile çıkmıştı.
Gözüm saate kaydığında daha akşam 6 olduğu görmüştüm, kafamı yastığa daha fazla gömdüm ve gözlerimi kapattım uyumayacaktım ki sadece birazcık gözlerimi dinlendirecektim.
-
Sıçrayarak uyandığımda hissetiğim üşüme hissi ile üstüme asla orada olmamış yorganımı çekmeye başladım, salonda olduğumu idrak etmem biraz uzun sürmüştü. Bir de kendine en iyi arkadaş dedirtiyor, pislik kadın yerine kalk demek için bile dürtmemiş beni. Mutfağa su almak için giderken duvar saatine baktım, hala havanın karanlık olmasının sebebi saatin daha 5 olmasıydı. Suyumu içip bardağımı tezgaha bıraktım ve salona geçtim.
Kafama bir yastık bile koymamış diye düşünerek hayali gözyaşlarımı akıtıyordum. Düşüncesizlikte nirvanadasın Isa aşkım.
Oflayarak televizonu açtım ve başvuru formumu aklımdan çıkarmak için Glee aşarak izlemeye başladım. Ah Kurt benim küçük kurabiyem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreak Weather | Niall
Fanfiction"Sevgili Niall Horan, bu dansta bana eşlik etmek ister misiniz?" Niall önümde bir prensesi saygılar gibi eğildiğinde kahkahamı tutamadım. "Memnuniyetle efendim." Beni elimden tutarak insanların arasına soktu, ve Niall Horan ile üstümüzde dönen renkl...