MİRA...

14 2 1
                                    

Mevsim kışın sonlarına yaklaşmaktaydı. Yaza doğru toparlanıyordu hava... Mira, ders çıkışında taksiye binmeden evvel şöyle bir İstanbul havası çekti içine. Ciğerlerine işleyen bu güzel hava onu motive ediyordu. Zira şu sıralar morale fazlasıyla ihtiyacı vardı. Anne ve babasını henüz kaybetmişti. Onların ve yalnızlığın vermiş olduğu sancıyla dolanıyordu. Hayat almıştı onları elinden... Biçare hayata tutunması gerekiyordu.

Mira, annesinin İspanyol bir beyefendi ile hayatlarını birleştirmeleriyle oluşan mutlu yuvada dünyaya gelmişti. Erdemli ve uysal davranışlarını babasından almıştı. Ve siyah, uzun saçlarıyla annesini andırıyordu. Onları her gün annesi büyük bir zevkle tarar, kokusunu içine çeke çeke severdi. Bu yüzden hiç kıyamazdı saçlarına Mira... Gözlerine ne demeliydi peki. O güzel saçlarıyla adeta yarış içerisinde ışıl ışıl parlıyordu. Uzun kirpikleri beyaz teni ile dillere destandı. Boyu güzelliğine her ne kadar çelme takmış olsada pek de kısa sayılmazdı çıtı pıtı bi kızdı.

Arkadaşları, çevresi tarafından çok sevilirdi fakat kimse onu kendine uyduramazdı. Derslerine aşırı bağlı çok başarılı bir öğrenciydi.

Takside yolculuk sona ermişti. Arabadan indikten sonra eline tutuşturduğu adrese doğru yürüdü. Gittiği adres iş içindi. Malûm Mira'nın paraya ihtiyacı vardı. Oturduğu ev ailesinden kalmış olsada henüz hâli hazırda bulunan pek çok ihtiyacı vardı. Adrese vardı ve kapıyı tıkladı. İçerden yaşlı bir ses:

- "Kim o?" Mira çekingen bir sesle:

- "Beniim...aa..yani Mira adım Mira iş için rahatsız ediyorum." diyebildiği için derin bir oh çekti. Bunun üzerine kapı geç de olsa kendisine aralanmıştı.

- "Evladım evde kimsecikler yok. Beyefendi şirkette, hanımım lokalde. Az bekle birazdan burda olurlar içeri gel."

Mira içeri girdi evi biraz inceledi büyük olmasına rağmen sıcak aile tablosunu yansıtıyordu. Mira düşüncelerden yaşlı teyzenin sesiyle ayıldı.

-"Bak hele şuna düttürü leyla gibi de giyinmişsin. Daha yaz gelmedi bakma sen bu sahte güneşe üşütürsün mazallah. Bak senin bakacağın baş belası yumurcak da şu içerde." diyerek pembe odanın kapısını araladı yaşlı teyze.

Kapı gıcırtısına uyanan tatlı bebek ağlamaya başlamıştı. Susturmaya çalıştılar ama nafile. Mira, bebeği kucağına aldı kulağına ufak sözler fısıldadı. Minik bebek ağlamayı bırakıp Mira'nın suratını inceliyordu. Yaşlı kadın onları böyle görünce pek imrendi:"Maşallah eline de ne yakıştı nasıl da sustu yumurcak"

-"Annem de bana bu ninniyi söylermiş susmayınca... Ya sen ... Sen ninni bilir misin?"

Yaşlı kadının gözleri dolmuştu Mira bunu sorduğu için pişmanlık duyuyordu.

-"Yok... Benim hiç yavrum olmadı ki" Mira da ağlamaklı olmuştu bir an kalbi acımıştı yaşlı teyze böyle konuşunca. Yaşlı kadın Mira'nın da üzüldüğünü görünce durumu toparlamaya çalıştı:"Ama bir tane bilirim. Ninem hep bunu söylerdi kulağımıza...

Küçükken büyüyeceksin

Zahmetsiz yürüyeceksin

Kırlarda koşaraktan

Şarkılar söyleyeceksin

Bak ne diyor kelebek:

"Uyu ey nazlı melek"

Rüzgârlar şimdi sana

Ninniler söyleyecek....

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ve Son Söz ; ELVEDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin