Hiçbir şey ile karşılaşmamasını garip bir tesadüf mü yoksa sirenum olmasına mı yorsa pek emin değildi ama aynı zamanda umurunda da değildi. Yolculuğu epey ani başlayıp oldukça hızlı ilerliyordu Pet'in, acele etmediği takdirde yeni bir yuva için sahip olduğu ilhamın tamamen kaybolacağından korkuyordu fakat az da olan bir ilhamın sonsuza kadar büyüyebileceğine olan inancı içten içten vardı.
Deniz epey durgundu, düşünceleri sade ve berraktı. Sirenum olmaya başladığından bu yana ancak bu kadar sirenum gibi hissetmeyebilirdi. Tam anlamıyla "normal" hissediyordu. Ne etrafında gereksiz bir drama ne de kendisini yoracak birileri vardı. Ya Beng, Sev, babası... Ve diğer tanıdığı herkese ne olacaktı? Bir daha görüşecek miydi? Aklındaki birçok sorunun cevabını arayarak yüzmeye devam etti, yeni yüzgeçlerinin sağladığı komfora hâlâ tam manasıyla alışabilmiş değildi ama gayet işlevsellerdi.
Atlantis'in Doğusunda kalan değer verdiği herkesin orada geçirdiği 10 deniz dakikası süresince bir kez bile yanına gelmediğini acıyla fark etti, onlar sirenum olmayan Pet'i istiyorlardı. Türünün varlığına hakaret düşürecek birisi olarak davranamazdı. Umuyordu ki oraya gidişi kendisi için çok daha iyi olacak.
Gözünün zorlukla seçtiği bir mesafede bir arbadenin ve renk cümbüşünün varlığının farkına vardı, var gücüyle oraya doğru harekete geçti.
Kapıda kocaman "Sirenum ve Diğerlerinin Diyarına Hoş Geldiniz" yazıyordu, bu kadar kolay mıydı? Batıya doğru birkaç deniz karışı ve oradaydı artık. Sebebini merak ederken orada olduğunu yeni fark ettiği ürkek bir yosunun üzerine balık yumurtalarıyla yapıştırılmış afişin üzerinde varolan bir deniz seçim kampanya afişini fark etti, aynen şöyle yazıyordu "Beni seçin, Doğu'ya Geçin." imlâ hatası olup olmadığına kanaat getirdikten sonra Sirenum ve diğerlerinin demokrat olduklarına yüzgeçlerini kabartarak deniz salislerince şaşırdı. Onlar doğunun neyini istiyorlardı ki? Sahip olmadıkları ne vadedebilirdi Doğu onlara, ne vereceklerdi? Yulaf mı amk? Demokrat ve doğu'ya doğru genişleyen bu mekâna kapısından içeriye doğru yüzdü. Bir anda kendisini kocaman dijital ekranların ve ilk defa gördüğü ilginç deniz aygıtlarının içerisinde buldu. Bu neydi be! Bu ne, isim bile koyamadı.
Şaşkınlığını atıp annesini aramaya koyulmaya gerekiyordu ama bu ne gelişmişlikti, insanlar sokakta baş döndüren içeceklerden bile içebiliyordu. Tüm bu büyüleyici nesnelerin arasında esas amacını hatırlayıp annesini bulmak için yola koyuldu fakat ne bi' resim ne de bi' isim vardı.
İşleri kesat gibi görünen bir deniz seyyarına yaklaşıp "Annem nerede" diye sordu, amacı cevap almak değildi. Zaten bu kadar absürt bir sorunun herhangi bir temele bağlanmadan sorulması oldukça ilginçti ama esas amacı bu çağ atlamış, doğunun sefaletine yaklaşan bu mekâna biraz olsun alışmak adına yapmıştı bunu. Bunları bekleyip belki sıcak bir hava oluşturmak isterken seyyar satıcı sağ yüzgecini kaldırıp işaret ederek "işte orada!" diye bağırdı.
Bunu ciddi anlamda hiç ama hiç beklemiyordu fakat o parlak kıyafetlerin içerisindeki ekosee etekli denizin en güzel sirenumu olduğunu düşündüğü kadına doğru birkaç adım attı... Adını bilmediği ama annesi olmasını canı gönülden istediği kadın kendisine doğru hızla dönerek "Merhaba, beklediğimden daha yavaş geldin. Ben Llia" Pet şüpheli ve şaşkın bir ses tonuyla "Anne..." diyebildi yalnızca, Llia bu anı beklercesine "Efendim" diye uzatarak cevaplayıverdi. İçinde bulunduğu anın ve mekânın tuhaflığını iliklerine kadar hissetti.
Şimdi çok daha motiveydi hayata karşı, en azından bir yerlere ait olabileceğini düşünüyordu hem de annesi bu diyarın yetkili ya da ünlü veya tamamen farklı bir şeyi olabilirdi, geldiği yer ve annesi hakkında öğrenmesi gereken binlerce şey olduğuna emindi.
Annesinin kendisini takip etmesini emredercesine istemesinin ardından daldığı düşüncelerden ve korkudan bir nebze olsun uyanarak kendisine söylenilen şeyi yerine getirmeye başladı.
Annesinin ardından tam da hayalinde olduğu gibi yüzerken, kendisini bekleyen maceraları düşünmeye başladı. Öğrenip yaşamaya, belki sevmeye belki nefret etmeye başlaması için yepyeni bir alan vardı artık. Kendi türünün yoğunlukta olduğu, kabul edildiği ve sevilmeyi umduğu bir yer bulabilmişti artık Pet.
Bunları düşünmeyi bırakıp kendini sadece yüzmeye verdiğinde, denizde yüzen bir tenekenin etrafında dolanan kırmızı fin balıklarının dansını fark etti. Epey mest ediciydi, umuyordu ki gelecek hayatında bu kırmızı fin balıkları kadar mutlu olmayı başarabildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atlantis'in Batısı
Aktuelle LiteraturBaşına gelenlere doymayan, büyünün etrafında değil de kendi içinde olduğunu anlayan Pet'in yeni macera arayışları...