15- DOĞUM GÜNÜ

432 13 5
                                    

Böbrek üstü bezlerinin adrenalin hormonu salgılaması, gözbebeklerinin büyümesi, terlemeye başlamak, halkasındaki deyimi beti benzi atmak... Ayrıca titremek, elinin ayağına dolaşması ve nefes alış verişlerimizin hızlanması. Bunlar korkunca vücudumuzun verdiği tepkilerin bazıları. Bunları istemli olarak saklayabilen insanlar var aramızda; tek sorun şu ki ben, onlardan biri değilim.

Beni kaçırıp bana işkenceler eden ve hayatımın en kötü haftasını geçirmeme neden olan kişinin, asla yapmaz dediğim beş kişi arasında olması kadar büyük bir ironi daha yaşamamıştım. Şimdi kadar...

Karşımda sırıtıp gerçek yüzünü gösteren şeytana aldırmadan korkunun etkilerini, vücudumdan uzaklaştırmaya çalıştım ancak nafileydi. Karşımda bana yaşarken cehennemi, uyanıkken kabusu yaşatan bir canavar vardı. İşin daha korkunç yanı ise benim, canavarın asla canavar olma ihtimalinin sıfır olduğunu düşünmem.

Korkuyla bir adım gerileyip insanların olduğu havuz çevresine açılan kapıyla aramdaki mesafeyi gözlerimle hesabetmeye çalıştım. Geçen bir haftada başıma gelenlerin tekrar olmasına izin veremezdim. Havuz alanına ulaşırsam insanların içinde bana zarar veremezdi. Ancak havuz alanına ulaşabilmek için önce Arda'yı atlatmalıydım. Havuz kapısıyla aramda duran Arda bakışlarımdan ne düşündüğümü anlamış gibi sırıtıp kapının önünü iyice kapattı. Sinirle ve korkuyla tırnaklarımı avcumun içine batırarak ellerimi yumruk haline getirdim. Korkudan dolayı gözyaşlarım gözlerimi doldurmaya çalışıyordu ancak artık onlara izin yoktu. Yeteri kadar gözyaşı dökmüştüm ve artık güçsüz bir bebek gibi davranmayacaktım.

Korkumu zihnimin derinliklerine gömüp harekete geçtim. Bilincim benden habersiz vücudumu hareket ettirirken Arda'nın önüne gidip başımı eğdim. "Ne yapmamı istersiniz efendim?" Efendim kelimesini dişlerimi sıkarak söylemiştim ancak bunu yapmam gerekiyordu. Arda'nın gözlerinden geçen şaşkınlığa bakılırsa benden böyle bir hareket beklemiyordu. Aslında kim olsa beklemezdi. Sonuçta bir saniye önce ondan kaçarken bir saniye sonra önünde sakin ve sadık bir köleye dönmüştüm. "Sizin isteğiniz benim için bir emirdir, efendim."

İyice abartmıştım ancak Arda halinden memnun bir şekilde gülümseyip başımı okşadığında ya şimdi ya asla diye yüzüne yumruk attım. Kafasını sağa döndürüp acıyla inlediğinde hızla Arda'yı itip havuza doğru koşmaya başladım. Bir an önce insanların içine girmem gerekiyordu. Bahçeye çıkarken kapının eşiğine takılan topuklularıma sövdüm. Arkamdan Arda'nın sesini duyuyordum ancak bakma riskine giremiyordum. Hala attığım yumruğun etkisindeymiş gibi geliyordu sesi. Tam kapıdan çıkıp tekrar koşmaya başlayacaktım ki bir çift kol belime dolandı. Kollardan kurtulmak için ne kadar debelenirsem kollar da beni o kadar sıkı tutuyorlardı. "Bunu çok kötü ödeyeceksin prenses."

Al işte! Şimdi de Batu'nun bana taktığı lakabı kul... Bir saniye, o bir ödemeden mi bahsetti? Siktir! Hızla kafamı geri atıp Arda'nın burnuna vurdum. Acıyla inleyip beni saran kollarını geri çektiğinde tekrar koşmaya başladım. Arda'nın toparlanması bu sefer daha kolay olmuştu. Ayağımdaki topuklulardan dolayı ben daha evin arkasına ulaşamadan tekrar yakalamıştı beni. Bu sefer kollarını koltukaltlarımdan geçirip ellerini başının arkasında bağlamış ve kafamı da etkisiz hale getirmişti. "Zincirliyken daha uysaldın Ezgi, özellikle yataktaki gecemizde. Gıkını çıkartmadan ne istersem yapmama izin vermiştin Köpekçik. Uysallaşman için illa kırbaç mı gerekiyor?"

"Orospu çocuğu! Senden nefret ediyorum!" Kollarından kurtulmayan çalışarak debeleniyordum ancak nafileydi. Çok sıkı tutuyordu. Bir anda kafamın üstünde bir ampul yandı ve ben nasıl daha önce düşünemedim sorusunu sormamı sağladı.

Aklıma gelen fikri uygulayarak erkekliğine ayağımı geçirdim. Acıyla iki büklüm olunca beni bırakmak zorunda kalmıştı. Arda yerde kıvranırken karnına bir tekme attım ve kafasına da bulabildiğim en büyük taşı alıp vurdum. Hareket etmeyi kestiğinde önce onu öldürdüğümü düşünüp panik yapsamda nabzını kontrol ettikten sonra ölmediğini farkedip derin bir nefes aldım. 'Bu onu bir süre daha oyalar' diye düşünüp havuzun oraya doğru depar attım.

AlaboraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin