O kadar karanlık ki ilk defa siyahtan bu kadar korktum. İlk defa birilerine ihtiyacım olduğunu hissettim. Soğuk, üşüyorum. Omzuma dokunan bir elle birlikte arkama dönüp nefes nefese kalmam bir olmuştu. O kadar soğuktu ki, rüzgar öyle bir çarpıyordu ki bedenime. Bakışları bedenimi deliyor. Hissediyorum, anı anına. Uzun zaman olmuştu görmeyeli. Bana gene ümitsiz vakaymışım gibi bakıyor. Ne zaman bir hata yapsam bana öyle bakardı. Kafamı omzuna bastırınca hıçkırıklarım ağzımdan dökülmeye başlamıştı. Kafamı kaldırıp gözümden akan yaşları baş parmaklarıyla sildiğinde gülümsedi. İçtenliğiyle, eskisi gibi konuşmuyor. Kırgın mı acaba bana ?
-''Kendinde hata aramamalısın.''
-''Ama ben seni yalnız bıraktım.''
-''Sen her zaman benimleydin. Şimdiyse seninle hep olmak için geldim.''
Anlamsızca ona bakarken elini uzatmış bana bakıyordu. Ne yani hikayenin sonu bu kadar mıydı ? Görüp göreceğim. Hepsi bu muydu ? Ama Anıl yanımdaydı. Mutlu olduğum tek kişi yanımdaydı. Ama ya hayatımdakiler. Üzülürler miydi benim için ? Emin olamıyorum hiçbirşeye. Kötü biriyim ben. Sevilmeyen, dışlanan, nefret dolu gözlerle bakılan. Ben istemedim böyle olmayı. Sadece gerçekleri insanların yüzüne vurup, doğruları söyledim. Ama artık bu halimden memnunmuyum ondan bile emin değilim. Kaybetmekten korktuğum kimsem yok hayatımda Hare'den başka.
Hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçtiğinde şaşırmıştım. Hiçbir zaman bu söylenişe inanmamıştım ki ben. Ne yani herşey bitiyor mu ? Ama ben daha çok şey merak ediyorum. Anıl'ı bırakmak istemem ama şimdi olmaz. Ben daha baba sevgisi görmedim. Onunla maça gidemedik daha. Üniversiteyi kazanmam gerek. Kurtulmak için. Tam herşey yeni yeni yoluna girmişken neden şimdi ? Gitmek istemiyorum.
Gözlerimin içine, en derinine doğru ısrarla bakarken kafamı eğip yeri izlemeye başladım. Kafamı yavaşça kaldırıp gözlerinin içine bakarak;
-''Şimdi gelemem olmaz.''
-''Ben hep seni bekledim. Çok yalnızım Ada. Şimdi seni almaya geldim ve sen istemiyor musun ?''
Mahçupca kafamı yere eğip sağa sola salladım. Gidemezdim. Daha karşıma çıkacak yeni aşklar, onca dost, edeceğim tartışmalar. Ben daha ölmeye hazır değildim ki. Daha son kitabımı okumamış, müziğimi dinlememiştim bile.
-''Adaa !''
Hızlıca arkamı döndüğümde yaşamımda ne kadar tanıdığım, kalbimi kıran insan varsa hepsi karşımdaydı. Ailem, Hare, Emre ve daha nicesi. Bana gitme der gibi bakıyorlar. Boşlukta gibiyim. Hissedemiyorum hiçbirşey. Karar veremiyorum iradem durdu sanki. Bir yanım Anıl'la birlikte gitmek isterken diğer yanımsa hikayeyi tamamlamam gerektiğini söylüyor. Ne yapmam gerekli ? En yakın arkadaşımı koca bir karanlıkta soğuk ve tek başına bırakmak mı yoksa beni üzen en küçük hücreme kadar beni paramparça edenlerle devam etmek mi ?
Baba sevgisi, annenin saçını okşamaması, sevdiğin adamı seni bir hiç uğruna bırakması.. Ne kötü olaylar gelmişti başıma. Bora.. En felaketide buydu sanırım. O kadar yalvarmıştım ki ona. Sesimi çıkartmıyım diye bana vurmuştu. Canımı yakmıştı. Utandırmıştı beni herkese karşı. Meriç.. Sevmiştim hemde fazlasıyla. Ama o beni en ihtiyacım olduğu anda gene umarsızca bırakıp gitmişti. Oysa ki en başta ne kadar da iyi anlaşıyorduk biz. Ve Hare.. Başınıza gelebilecek en güzel mucize diyebilirim. İkimizin arasında ki bağ o kadar farklıydı ki. Kız kardeşimdi o benim. Nasıl olurda bırakırdım şimdi onu. Ben gülmeyi onun sayesinde öğrenmiştim.
O kadar çaresizdim ki şu anda. Bir köşeye çekilip, bacaklarımı toplayıp ciğerlerim patlayana kadar ağlamak istiyorum. Olduğum yere çöktüğümde Hare yavaş adımlarla yanıma yaklaşıp dizlerinin üstüne çöktü. Çenemi kavrayıp kafamı kaldırdığında ne yapmam gerektiğini sorar vaziyette bir yüz ifadem olduğuna emindim. Gözlerini kaçırarak;
-''Senin seçimin. Buna ben karışamam ama bil ki sana ihtiyacım var. Hepimizin sana ihtiyacı var Ada. Beni bu halde paramparça halde bırakıp gitmek ister misin ?''
Kafamı iki yana sallayarak kafamı omzuna koyduğumda kafamı kaldırıp daha demin ki yerine geri geçti. Hepsi susuyordu. Susmayın, bana birşeyler söyleyin. Bütün hayatım boyunca sustunuz bugün bari bana neden bunları yaptığınızı açıklayın. Hesap verin bana. Neden bana dışlanmak zorunda kalan kız rolünü verdiniz. Zorla rol yapmamı sağladınız. Küçükken o kadar canım yanardı ki. Kimse beni yanına almak istemezdi. Ben bütün hayatın yükünü neden omuzlarıma almak zorundayım ki ? Ben Hare'yi yalnız bırakamam. Ne olursa olsun. Ne yaşamış olsam olayım. Ben ona ihanet edemem. Onu bana en ihtiyacı olduğu zamanda bırakamam.
İnsan geçmiş vakitte de olsa biriyle bir lokma ekmeği, bir yudum suyu, aynı havayı, aynı kalbi paylaşınca biraz olsun duymalıydı haykırışlarını. Biraz olsun hissetmeliydi sana ihtiyacı olduğunu.
Yavaşça Anıl'ın olduğu tarafa döndüğümde gülümseyerek bana bakıyordu. Neydi şimdi bu ? Ona ihanet ediyormuş gibi hissediyordum ama o bana gülümsüyordu. Kafamı yana eğip;
-''Üzgünüm gelemem. Kimse için bile olmasa Hare'nin bana ihtiyacı var. Onun için kalmalıyım.''
-''Sen her zaman en doğrusunu düşündün iyi kalpli meleğim.''
Aheste aheste yanıma gelip alnıma bir öpücük kondurduktan sonra o boğucu karanlığın içinde kayboldu. O kadar çok ağlamıştım ki. Gözyaşlarımı bile haketmeyen kişilerin yanında..
Susmayı öğrendim, özellikle sevinçliyken söz vermemeyi. Konuşamanın her zaman bazı şeyler için yetmeyeceğini biliyorum. Güvenmeyi sorguladım, çünkü kaybettiğim savaşların galibi her zaman güvendiğim insanlardı. Kaybetmeyi öğrendim, kazanmak için sadece adil olmak yetmiyor. Ve adaleti sorguladım, insanın vicdanı olmazsa adaleti de olmayacağı kanısına vardım. Sessizce ağlamayı biliyordum, göz yaşları zayıflık demekti, özellikle de dost sanıp aslında dost olmayan kişilerin yanında.