"Sen ne yaptın Alev!" Okul yolu boyunca Emre'nin suçlamalarını dinlemiştim. Durup durup aynı şeyleri söylüyordu. Dün geceyi anlatmıştım tabi ki ama anlattığıma bin pişman olmuştum.
"Ya toplantıda senin ismin geçince soğuk soğuk terledim ben ya! Senin için bir planları var. Kim bilir ne zaman öldürecekler." Gözlerimi devirip arkama yaslandım.
"Sen yeni gelenin bölümünü öğrendin mi onu söyle?" Dedim bezgin sesimle. Beni sadece şuan burası ilgilendiriyordu. Hangi bölümde olduğunu çok merak ediyordum.
Gözlerini yoldan çekip saniyelik, bana baktı ardından tekrar yola dönüp " Ya yemin ederim manyaksın ya! Ne önemi var bunun!" Elleriyle söylediklerini desteklercesine sallayıp duruyordu. Nefesimi dışarıya verip. "Emre, artık şunun bölümünü söyler misin?" Dedim ona bakarken. Emre ellerini saçlarından geçirip. "Bilmiyorum Alev bilmiyorum. Ama öğreneceğim. Şimdi, bir plan yapalım." Kaşlarımı çatıp gözlerimi kıstım. " Ne planı?" Dedim merakla.
"Ne planı olacak. Seni öldürmeye geldiklerinde ne yapacağının planı." Tekrar nefesimi verip geriye yaslandım. "Ben bakarım başımın çaresine." Dedim kısık sesimle.
Emre sinirle bana bakıp siyah kaşlarını çattı. Kahverengi gözlerini de kısıp "Nasıl bakacaksın acaba? Karşında eli silahlı adamlar var. Ve sen başımın çaresine bakacağım diyorsun."
"Ama kullanmayı bilmiyorlar." Dedim yine kısık bir sesle. Emre yine bana dönüp "Alev! Saçmalama! Yakın bir mesafede seni vurmaları çok muhtemel. Ve anında yok ederler. Sen daha ne olduğunu anlayamadan öbür dünyayı boylarsın." Kafamı salladım belli belirsiz.
"Sen bana bir bıçak ayarlayabilir misin?" Sorumla birlikte gözlerini belertip bana baktı. "Senin diğerlerine göre daha normal olduğunu düşünürdüm ama yanılmışım. Ne yapacaksın onu?" Gözlerimi devirdim yine. Gerçekten bazen fazla alık oluyordu bu da." Ne yapayım işte tırnaklarımı kesicem." Dedim.
"Ne? Niye? Yani niye bunun için tırnak makası kullanmıyorsun?" İyice kafası gitmişti bu çocuğun. Delilerle kala kala aptal olmuştu çocuk.
"Tamam Emre hiç bir şey istemiyorum senden." Deyip onun tersine doğru döndüm. Okulun kapısına gelince hiç bir şey söylemeden indim.
Okula girmem ile yine bakışlar beni buldu. Ne zaman son vereceklerdi şuna bilmiyorum fakat ben alışmış gibiydim. Okuldan içeriye girip kimseye bakmadan merdivenleri çıkmaya başladım.
Sınıfımın kapısına gelince beklemeden açtım .Koray ve Kordel beni görünce el salladılar hemen. Yanlarına gidip "Günaydın beyler" Deyip Koray'ın yanına oturdum. "Kız Alev, sen bugün çok solgun duruyorsun hayırdır?" Dedi Kordel. Omuzlarımı silkip "Biraz uykusuz ve açım." Dedim bezgin bir sesle.
"Yoksa size orada yemek vermiyorlar mı?" Dedi Koray şaşkınlıkla. "Tam olarak öyle denemese de öyle." Diye saçma bir cümle kurmamla Kordel kafasını sola yatırdı. "Şimdi hem öyle değil hem böyle veya hem böyle değil hem böyle." Onun mırıldanmalarına gülüp "Sonuç olarak yemek yemedim."
"Ben o zaman hemen sana bir şeyler alıp geleyim." Deyip ayaklanan Kordel'in kolunu tuttum. "Dur dur.." Deyip öne doğru eğildim. Benle birlikte eğilen Koray ve Kordel ne diyeceğimi merakla bekliyorlardı.
"Bana bıçak lazım." Dedim kısık bir sesle. İkisinin tepkilerini adım adım izlerken. Gözlerinden geçen korku ifadesiyle dudaklarımı büzdüm. Bir anda söylemeseydim iyiydi tabi.
"Nasıl yani keskin olan mı?" Dedi Kordel.
"Yok yok, körelmiş istiyor o. Demi Alev?"
"Saçmalama Koray. Sanırım meyve bıçağı istiyor. Ahh yavrum size vermiyorlar orada meyve tabi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güherçile
Ficción GeneralGüherçile, anlamı buydu aslında her şeyin, bütün yaşadıklarımın, yaşayacaklarımın ve yaşayamadıklarımın. Barutla yan yana gelen patlayıcı bir madde benim de hayatım. Fakat benim hatam, maddeye barutla değil ateşle karşılık vermekti. Bütün hayatımı b...