Sehun haklıydı. Baekhyun, Hayvai'ye bayılmıştı. Kalabalık şehir hayatından hiçbir zaman pek hoşlanmamıştı ve her zaman doğanın hüküm sürdüğü, medeniyetin az olduğu geniş alanlarda yaşama hayalini kurmuştu. Baekhyun düğün kutlamalarına biraz ara vererek sahilde duruyordu, köpüklü dalgalar çıplak ayaklarına değiyordu. Başını kaldırıp akışkan ufka ışığını yayan dolunaya bakarak yaşamının son birkaç haftada ne kadar hızlı değiştiğini düşündü. Ve de gelecek aylarda ne kadar çok değişeceğini.
Sicoli tutuklandıktan sonra Alabaster'dan ayrılıp Chanyeol'un Boston'daki evine gitmeye karar vermişlerdi. Chanyeol'un annesi ve kız kardeşleriyle vakit geçirme şansı bulmuş, hepsine bayılmıştı; Chanyeol'un söylediğine göre onlar da Baekhyun için aynı şeyleri hissetmişlerdi. Annesi gerçekten de bir ara onu kenara çekip "Oğlunu ölümden döndürdüğü" için kendisine teşekkür etmişti. Baekhyun da buna, "İkimiz de birbirimizi kurtardık," diyerek yanıt vermişti. Yixing ile de fazlasıyla takılmışlardı. Birbirlerine eski anıları hatırlatarak ve Yixing'in Boston Polis Teşkilatı'ndan FBI'ya transferi ya da Chanyeol'un karanlık bir sokaktaki çılgın kediciği kurtarması gibi yeni hikâyelerini paylaşarak yeniden bağlanmalarını izlemek Baekhyun'u gerçekten mutlu etmişti. Sonra da sıra Baekhyun'un aile ilişkilerini düzeltmeye gelmişti.
Chanyeol sonunda onu, abisini aramaya ikna etmişti. Sehun'dan o kadar uzun süre uzak kalmıştı ki onu görmek bir yana, onunla konuşma fikri bile Baekhyun'u çok germişti. Ama Baek numarayı çevirirken Chanyeol kolunu ona dolayarak yanında durmuş, her zamanki gibi tüm gücünü ve desteğini sunmuştu. Şimdiyse Baekhyun yeniden abisi ile bir araya gelirken üç haftadır birlikte bu tropik adada kalıyorlardı. Hiç kesintisiz her günü abisiyle birlikte geçirmişti. Bazı günler düğünün son ayarlamalarını yaparak vakit geçirmişler, bazı günlerdeyse Jongin, başarısız bir biçimde Chanyeol' sörf yapmayı öğretmeye çalışırken plajda uzanmışlardı.
Bazen çocukluklarından ve Sehun evden ayrıldıktan sonra Baekhyun'un nelerle baş ettiğinden bahsetmişlerdi. Bu sohbetler her zaman zorlu olmuştu ama sonunda rahatlatıcı bir yanları da vardı. Son birkaç haftada, bir zamanlar oldukları o korkulu çocuklardan çok farklı adamlar olarak birbirlerini yeniden tanımışlardı. Artık abisini geri kazandığına ve sevdiği adam da yanında olduğuna göre Baekhyun'un hayattan istediği başka hiçbir şey yoktu.
"Selam Baekie Baek, iyi misin?" Baekhyun dönünce, zarif, takımıyla kendisine yaklaşan Sehun'u gördü. Abisi, hatırladığından çok daha çekiciydi. Özgüvenli, zarif ve son derece şıktı. En azından eline bir bira, karşısına da bir dart tahtası verene dek öyleydi. Baekhyun, dördü birlikte barda takıldıklarında Sehun'un çılgın yanını izlemekten çok hoşlanmıştı. Bu çocuk, onlarca tekila yuvarlayıp yine de gözünü kırpmadan hedefi on ikiden vurmayı başarıyordu.
"Evet, iyiyim. Sadece manzaranın tadını çıkarıyorum," dedi Baek. "Bunu özleyeceğim."
"Keşke bu kadar çabuk gitmeseydiniz." Sehun, Baekhyun'un ellerini tuttu. "Boston'a dönmek zorunda mısınız gerçekten?"
"Bunu konuştuk. Jongin ve sen onu benim peşime gönderdiğinizde Chanyeol, zaten hayatından vazgeçmişti. Üstelik onun ailesiyle biraz daha zaman geçirmesini istiyorum. Hem orada evi olduğu için de bu daha mantıklı." Sehun teslim olarak iç geçirdi. "Pekâla, ne zaman istersem ziyaret etmeme izin verdiği sürece sorun yok," dedi göz kırparak. Baek güldü.
"Bunu sağlayacağıma emin olabilirsin."
"Güzel," dedi Baekhyun'un koluna girerek, sonra da okyanusa doğru döndü. Baek hâlâ abisine kavuştuğuna inanamıyordu. Sehun'u korumak için bunca yıl uzağında tuttuktan sonra, beraber geçirdikleri her an, en küçük bir şeyden bile duygulanıyor, bununla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes dövüşü 2 || chanbaek
FanficUyarlamadır. Konu birliği için ilk sezonu okumanız gerekmektedir.