promise ¹

488 76 290
                                    

"Hey, o neli?"

"Naneli, denemek ister misin?"

Önce dondurmaya sonda da Kai'a baktı Taehyun. Sonra da eğilip ucundan yaladı. Yüzünü buruşturduğunda Kai gülmeye başlamıştı. Arkadaşının suratı şu an çok komik görünüyordu.

"Tanrım bunu nasıl yiyorsun? Tadı diş macunu gibi!"

Kai omuz silkip az önce Taehyun'un yaladığı yerden bu sefer kendisi yalamıştı. Naneli dondurma ona göre çok güzeldi ama Taehyun pek sevmişe benzemiyordu.

"Sen de benimkinin tadına bakmak ister misin?"

Kai kafasını sallayıp kendisine uzatılan dondurmanın tadına baktı. Taehyun'un dondurması limonluydu ve Kai'ın hoşuna gitmişti. Bir dahakine limonlu alması gerektiğini aklına not etti.

"Nasıl?"

"Biraz ekşi ama çok güzel!"

İki arkadaş dondurmalarını yemeye devam etti. İkisi de henüz 8 yaşındaydı ve neredeyse doğduklarından beri arkadaşlardı. Evleri karşı karşıyaydı, aileleri de kendileri gibi arkadaştı bu yüzden de istedikleri gibi görüşebiliyorlardı. Hatta kendi evleri bile vardı onların, bir ağaç ev.

Her gün oraya çıkar önce biraz oyun oynar sonra bir şeyler atıştırırlardı. Bugünün atıştırmalığı da dondurma olmuştu. Ayaklarını ağaç evlerinin küçük balkonundan aşağı sallandırmış ara ara birbirlerine bakarak gülüyor ve eğleniyorlardı.

Sonunda dondurmalar bittiğinde oyun oynamak için tekrar evin içine girdiler. Kendi evlerindeki bütün oyuncakları resmen buraya taşımışlardı, hepsi karman çormandı ve artık hangisi hangisinin oyuncağı bilmiyorlardı bile. Gerçi onlar için senin benim yoktu. Her şey onlarındı. Her şey ortaktı.

Yavaş yavaş akşam olurken Kai'ın annesi artık eve gelmesi için onu çağırdı. İki çocuk biraz mızmızlansa da eninde sonunda gitmek zorundalardı. Kai tam dışarı çıkmış merdivenlere yönelmişti ki Taehyun onu durdurdu.

"Kai, birşey unuttun."

Kai bir süre düşündükten sonra aklına gelen şeyle tekrar Taehyun'un yanına gitti ve biraz eğilerek yüzünü Taehyun'a yaklaştırdı. Taehyun hızlıca yanağına bir öpücük kondurduktan sonra "Yarın görüşürüz." dedi. Kai da ona el sallayıp evine gitti.

Taehyun'u da annesi çağırdığında Taehyun yüzünde aptal bir gülümseme ile annesinin yanına gitti. Annesi de alışmıştı oğlunun günün sonunda gülerek eve gelmesine. Kai ile olan arkadaşlığından o da memnundu ama bazen endişe ediyordu. İkisinin arkadaşlığı kesinlikle sokakta gördüğü çocuklarınki gibi değildi. Daha farklıydı, daha sevgi doluydu. İlk başlarda Kai ile görüşmesine bile izin vermemeyi düşündü fakat sonra ikisinin sevgisinin fazla saf bir sevgi olduğunu fark edip karışmama kararı aldı. Sonuçta insan kimi seveceğini seçemiyordu değil mi?

Taehyun'un babası da eve geldiğinde hep birlikte sofraya oturdular. Sessizce yemek yerken babasının sahte öksürüğü ile ona döndü Taehyun. Annesi de zamanı geldiğini fark edip oğlunun elini nazikçe tutmuştu.

"Taehyun, sana bir haberimiz var."

Annesine baktı küçük çocuk.

"Nedir?"

Taehyun biraz korkmuştu açıkçası. Kötü bir haber alacağını hissediyordu.

"Babanın tayini çıktı. Taşınıyoruz."

Taehyun bir süre algılamaya çalıştı annesinin dediğini. Sonda gözleri dolmaya başladı. Taşınacak olmaları artık Kai'ı göremeyeceği anlamına geliyordu. Ama Taehyun, Kai olmadan yapamazdı ki.

"Gerçekten mi?"

Annesi kafasını salladığında Taehyun'un gözünden ilk damla çoktan firar etmişti bile. Gerçekten gidiyorlardı. Aniden ayağa kalkıp sinirle bağırmaya başladı.

"İstemiyorum! İstemiyorum işte! Ben Kai'dan ayrılmak istemiyorum."

Bir yandan ağlıyor bir yandan bağırıyordu. Annesi onun böyle tepki vereceğini tahmin etmişti. Ama yapabileceği bir şey yoktu.

"Taehyun üzgünüm ama gi-"

"İstemiyorum!"

Taehyun annesini dinlemeden koşarak evden çıktı. Hemen karşıdaki evin kapısını çaldı. Kai'ın annesi kapıyı açtığında Taehyun "Kai" diyerek ağlamaya devam etti. Sesleri duyup hemen kapıya gelmişti Kai'da.

"K-kai."

Taehyun kollarını karşısındaki kendi gibi minik bedene sardı. Belki de son kez sarılıyordu arkadaşına. Kai, Taehyun'un sırtına hafif hafif vururken "ne oldu?" diye sordu.

"Gidiyormuşuz."

"Ne?"

Kai şaşkınlıkla geri çekildiğinde Taehyun kazağının koluyla gözlerini sildi. Kıpkırmızı olmuştu gözleri.

"Taşınıyormuşuz."

Bu sefer Kai'ın gözleri dolmaya başladı. Bunu görünce Taehyun tekrar ağlamaya başladı. Şimdi ikisi de birbirine sarılıp hıçkırıklarla ağlıyordu.

Taehyun'un annesi arkasından geldiğinde iki çocuğa baktı. Kai'ın annesi ne olduğunu sorduğunda kadın ona durumu açıkladı. Bayan Huening de üzülmüştü bu duruma. Oğlunun Taehyun'u ne kadar çok sevdiğini biliyordu. Ayrıca kendi de arkadaşını kaybedecekti.

"İstersen Taehyun bugün bizde kalsın. Daha iyi olur."

Bayan Kang "Pekala." diyip evine geri döndü. Diğer kadın da çocukları içeri alıp Kai'ın odasına götürdü. İkili hala ağlıyordu ve ellerini sımsıkı birbirine kilitlenmişlerdi. Sanki hiçbir güç ayıramaz gibi.

Bayan Huening ikisini odada yanlız bırakıp salona geçti. Kalan vakitlerini doya doya birlikte geçirmelerini istiyordu.

"Taehyun sen gitmesen olmaz mı? Bizimle kalırsın. Kardeş oluruz."

Taehyun kafasını salladı. Hem ailesinden ayrılmak istemiyordu hem de kardeş olmak istemiyordu. Bu plan fazlasıyla kötüydü.

"Olmaz, annemi ve babamı çok özlerim. Sen bizimle gel ama kardeş olmayalım."

"Ama ben de annemi özlerim."

Bu işin çıkışı yok gibi duruyordu. İki çocuk da maalesef ayrılmak zorundaydı.

"Neden kardeş olmak istemiyorsun?"

Kai'ın sorusuyla Taehyun biraz düşündü. Kai'ı seviyordu ama kardeş olmak da istemezdi.

"Kardeş olursak seninle evlenemeyiz."

Kai'ın yanakları kızarmıştı. Taehyun onunla evlenmek mi istiyordu yani.

"Haklısın." dedi sessizce.

"Yanakların kızardı."

Kai hemen ellerini yanaklarına götürdü. "Komik mi görünüyor?" dedi arkadaşına kızgınlıkla bakarken. Az önce ağlayan çocuk gülüyordu şu an.

"Hayır tatlı görünüyor."

Taehyun, Kai'ın yanağındaki elini indirip hala elini tutarken "Keşke hiç ayrılmasak, hep senin yanında kalabilsem." dedi.

Kai da isterdi bunu ama yapabilecekleri bir şey yoktu. Ailesi gitmeleri gerektiğini söylüyorsa buna engel olamazlardı. Arkadaşının tekrar ağlayacağını düşündüğü için sadece "Birlikte sarılıp uyuyalım mı?" dedi. Taehyun kafasını sallayınca birlikte Kai'ın yatağına uzandılar.

Kai kollarını sımsıkı sardı Taehyun'a. Kim bilir bir daha ne zaman sarılacaktı arkadaşına, ya da birlikte oyun oynayacaklardı en önemlisi de Kai'ı giderken bir daha ne zaman ölecekti yanağından Taehyun? Belki hiçbir zaman tekrar yaşayamayacaklardı bunları. Biraz daha sıktı kollarını Kai. Bırakmak istemiyordu Taehyun'u. Taehyun da ona sarıldı sımsıkı. Bütün gece o şekilde uyudular. Asla ayrılmadılar birbirlerinden.

✓ promise and kiss, tyunningHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin