1

2K 108 466
                                    

-1993 -

Jules Verne bir keresinde demiş ki...
İki gemiyi açık denize koyun, rüzgar veya dalga olmadan yine de birbirleriyle karşılaşırlar.

Annem ve babam böyle tanışmıştı, kaderlerinde birbirleriyle karşılaşmak olan iki gemi gibi.

bol yağmurlu ve şimşekli geçen bir gecede, işi nedeniyle geldiği fenerin kapısını açmaya çalışıyordu ki kıyıya vuran bedeni görmüştü bekçi.

bir elinde feneri temkinli adımlarla
yerde boylu boyuna uzanan kadın bedeninin yanına doğru adımlarken bir yandan da etrafı kolaçan etmeyi ihmal etmiyordu.

başında dikildiği genç kadının karnından gördüğü kırmızı lekeyle yaralı olduğunu anlamış ve onu kucaklayarak bekçisi olduğu deniz fenerine götürmek için ayaklanmıştı.

geçen iki bilemedin üç dakikanın ardından ise yatağa bıraktığı beden
öksürmeye başlamış içine kaçan suları dışarıya çıkarmıştı.

onun kendine geldiğini fark eden genç adam ise gülümseyerek "geçti artık."  demişti ki kadının gözlerini büyütüp onu boğazından duvaraya yaslaması bir olmuştu.

neye uğradığını şaşıran bekçi ise
" sakin ol, nefes alamıyordun!"  diyerek ona mızrağını çeken kadını sakinleştirmeye çalışıyordu.

ne kadar işe yaradığı tartışılırken, bir anda gelen elektrikler yüzünden dikkatini çalışmaya başlayan televizyona veren genç kadın bekçiyi bir eşya gibi yere bırakarak mızrağını televizyona fırlatmış ve paramparça etmişti.

ardından yarasını tutarak öne doğru eğilmiş ve tam bayılacağı sırada bekçi tarafından tutulmuştu.

farklı dünyaların insanlarıydılar ama hayat da, tıpkı deniz gibi insanları bir araya getiriyor.

---

bekçi, işini bitirdikten sonra küçük lavoboda ellerini yıkamış tekrar içeri geçip yatağın hemen karşısında olan koltuğa oturarak onu incelemeye başlamıştı.

platin sarısı denilebilecek kadar açık olan uzun saçları, bembeyaz teni ve
üstünü saran, dar incecik tulumumsu ?
kıyafetle çok güzel görünüyordu.

garip giyinmişti, elinde mızrağı vardı. onu taşırken de fark etmişti fakat şimdi düşününce bu tuhaf, güzel kadın-

kimdi böyle ?

_

uyanır uyanmaz tekrar nerede olduğunu sorgulayan genç kadın ise kendine geldikten hemen sonra yarasını kontrol etmiş ve güzelce sarıldığını görmüştü.

uzandığı koltuğun hemen yanındaki
tekli koltukta ise bekçinin köpeği duruyordu. uyanmasının üstünden çok zaman geçneyen kadın garipseyen bakışlarla köpeğe bakarken köpekte onu garipsemiş olmalı ki havlamaya başlayınca, küçük ve tuhaf bir an yaşanmıştı fakat genç kadın umursamayarak tekrar önüne döndü.

üstündeki battaniye ve başının altındaki yastığa minnetle bakarken kahvaltılık bir şeyler hazırlamak için odadan çıkan bekçi de yavaşça içeriye doğru adımlıyordu.

genç kadının aklı hala gördüklerindeydi fakat
şimdi bunu düşünmek istemiyordu.

önüne döndüğü sırada kenarda duran küçük akvaryumun içinde gördüğü balıklar ile kendine engel olamadan turuncu süs balığını kaptığı gibi ağzına atmıştı.

10 things i hate about you  •  hyunlix   ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin