HİKAYE'YE GİRİŞ

96 3 3
                                    

Binbaşı Frederic Roussel'ın eşi Madam Eugenie, akşam üzerinden beri kayıptı. Onu en son, hizmetçilerden birisi, binbaşının erkek kardeşi Edouard'la birlikte bahçede yürürken görmüştü.

Akşam yemeği vakti çoktan geçmişti ve binbaşı, öfkesi burnunda sürekli viski içiyordu. Madam Eugenie'yi bulmaları için çiftlikteki herkesi dışarıya göndermişti. Blanc de Venue Malikâne'si çok büyük bir arazi üzerine kuruluydu ve yürüyerek bir uçtan bir uca yarım saatte gidiliyordu.

    

     Binbaşı bir elinde bostonu, öbür elinde de kristal kadehe doldurduğu viskisini içerken kabul salonunu arşınıyordu. Gergin olduğunda oturamazdı. Gözleri iki adımda bir duvardaki şarkaçlı saate kayıyordu. Adamlarını aramaya göndermesinin üzerinden kırk beş dakika geçmişti ki içeriye erkek kardeşi Edouard girdi.

    

     Yüzü solgun ve bir parça da kederliydi. Sanki çok sevdiği birini yolcu etmiş gibi gözleri derin ve acı dolu bir karamsarlıkla kaplıydı.

     "Neredeydin?" diye sordu binbaşı. Sesi, kardeşine karşı her zaman olduğu gibi otoriter ve mesafeliydi.

    

     Edouard ağabeyinin karşısında durdu konuşmaya başlamadan önce yutkunup çevresi mor halkalarla kaplanmış gözlerini kırpıştırdı.

    

     "Doğru mu? Madam kayıp mı?"

     Sesi herzamankinden daha netti. Gene alkol almış olmalıydı ve yanakları akşam serinliğinin etkisiyle kıpkırmızıydı. Ama ses tonunda endişe ya da panik havası yoktu.

     Binbaşı dişlerini sıkıp, öfkeli bakışlarla kardeşini tepeden tırnağa süzdü. "Duyduğuma göre onu en son gören kişi senmişsin?"

     "Nasıl?" Kardeşinin sesi çığlık atar gibi çıkmıştı.

     "Birkaç saat önce bahçede küçük bir gezintiye çıkmışsınınız."

     Kardeşi, nar gibi penbeleşen yüzünü aşağıya eğdi. "Evet, doğru. Bir şeyler konuşuyorduk."

     "Ne konuşuyordunuz?"

     "Başkalarının bilmesini gerektirecek kadar elzem bir konu değildi!"

     Binbaşı kavgaya hazırlanıyormuş gibi göğsünü şişirip, kırçıllı kalın kaşlarını çattı. Elindeki bostonunun gümüş pençesini yere vurdu. "Başkaları mı?" Sesi çakan bir şimsek gibi ürkütücüydü.

     Edouard başını kaldırıp, endişeyle salonun kapısına yöneldiler. Holde evin hizmetçileri ve uşakları toplanmıştı. Ortalarında elinde bir yağ lambası tutan, yüzü terden sırılsıklam olmuş, şapkalı bir adam duruyordu. Evin kahyası Gilbert Vidal'di bu.

     "Ne oldu?" diye sordu binbaşı, kalbi göğüs kafesinden firlayacakmış gibi atarak.

     Kahyanın yüzü kireç gibiydi. "Mösyö, eşiniz..." dedi. Sonra devamını getiremeyip, alt dudağını ısırarak başını öne eğdi.

     Frederic öfkeyle bağırdı. "Karım nerede?"

     Kahya dehşet dolu bir ifadeyle yüzünü kaldırdı. "Eşinizi mösyö, eşiniz Vert Rocky uçurumunun dibinde bulduk."

     Hizmetçiler ve uşaklar korku dolu çığlıklar atıp, ellerini ağızlarına götürdüler.

     Binbaşı, önünde bir top mermisi patlamış gibi sarsıldı. Elindeki kristal kadeh yere düşüp parçalara ayrılırken destek almak için elini kapının kulpuna koydu.

    Kahya, çatallı bir sesle ne söylediğini biliyormuş gibi "Kanlar içindeydi efendim," diye inledi. Tüm kemikleri kırılmış. Uçurumdan... Uçuruma düşmüş olmalı!"

     Hizmetçiler ne yapacaklarını şaşırmış bir halde hıçkırmaya ve "Aman Tanrım! Korkunç! Tanrı bizi korusun!" diye çığlıklar atmaya başladılar.

Binbaşı dişlerini sıkarak, omzunun üzerinden başını çevirip kin dolu gözlerle alev alev baktı.

     Erkek kardeşi Edouard ise şaşkınlık dolu bir ifadeyle titreyen dudaklarını aralamış, gözlerini ağabeyinin suçlayıcı bakışlarından kaçırmaya çalışıyordu.

¤ DEVAMI GELECEK TAKIPTE KALIN
¤ YORUM ATMAYI UNUTMAYIN

    

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 26, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SIRLAR UÇURUMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin