"Burası nereye yakın?" Belki bunu sormamam gerekiyordu, neticede beni ilgilendirmezdi. Ama benim hakkımda konuşup, bana iyi şeyler söylerken ona da değinmek istemiştim. Sıra bende olmalı diye düşündüm.Elini masanın üzerine çıkararak parmaklarıyla bir ritim tutturdu. Gözleri elini takip ederken bana cevap vermeyeceğini düşündüm. Belki özel bir meseleydi, sormamam gerekirdi. Gerginlikle spor ayakkabımın içindeki ayak parmaklarımı sertçe büzdüm.
Artık cevap vermeyeceğini düşünürken, "Burası..." dedi kederli bir gülüş dudaklarını tırmalarken. "Hastaneye yakın."
"Geçmiş olsun." dedim yavaşça.
Bakışlarını, sararmış yaprakların hüznü sarmıştı. Dudaklarını yavaşça aralayarak mırıldandı. "Sağ ol."
Omuzlarının düşüşünü izlerken ne yapmam gerektiğini kestiremedim. Konuşmaya devam mı etmeli, yoksa susmalı mıydım?
Belki susmam en doğrusuydu ama anlatmanın, kalpte is tutmuş kötü duyguları sis bulutuna çevirip hafifleteceğini bildiğimden susmadım.
Belki de hayatımda ilk kez bir işe yarar ve merhem olurdum yabancısı olduğum yaralara.
Başımı ona çevirdiğimde kumral saçlarım omuzlarıma döküldü ve o kişinin gözleri bir saniyeliğine usulca saçlarıma dokundu. "Hastanedeki kişi... O, badem gözlü kız mı?" İlk tanıştığımız gün, amfide o kızdan bahsetmişti.
"Gözlerin çok güzel, şekli badem gibi... Gözlerin... O'nun gözlerine çok benziyor."
Benim gözlerim badem şeklinde miydi? Badem göz nasıl olurdu ki...
Kaşları hafifçe çatıldı hatırlamaya çalışır gibi. "Badem gözlü mü?"
Başımı salladım. "Benim gözlerimi... Benzettiğin kız."
Gülümsedi. "Doğru... Sana ondan bahsetmiştim, değil mi?" Bakışları dikkatle gözlerime takıldı. "Gözleriniz benziyor ama... Onun gözleri badem şeklinde değil."
Bakışları uzunca gözlerimde durdu. Normalde korkar ve sakınarak ilk çeken olurdum yabancı gözlerden kendimi. Ama o an bakışlarına sinen kırıklığı gördüm, eski bir vazo kırılmış ve parçaları irislerinin her bir noktasına saçılmıştı.
"O değil," dedi. "Babannem hasta."
Başımı salladım usulca. Babannemi çok küçükken kaybetmiştim ama birlikte geçirdiğimiz anları kesik kesik de olsa hatırlıyordum. Hayatımda büyük bir yeri olmuştu, annemden daha fazla. Bu yüzden ölümü de sarsıcı olmuştu. "Tekrar geçmiş olsun, umarım bir an önce iyileşir."
"İnşallah." Gözleri çoktan odağını başka noktaya çevirmişti. "Hadi," dedi dudaklarını çevreleyen sahte bir gülümsemeyle. "Daha fazla burada kalırsak zatürre olacağız. Sen kütüphaneye geç."
"Sen?" diye sordum istemsizce. "Bu soğuk sınıfta mı kalacaksın?" Kimsenin benim için hasta olmasını istemezdim, daha doğrusu kimsenin beni düşünmesini istemiyordum.
Yerinden kalktı ve omuzları ağrımış olmalı ki kollarını esnetti. "Ben de hastaneye geçeceğim zaten." Bakışları usulca tarafıma çevrildi ve alayvari bir tonlamayla konuştu. "Bu soğukta kalacacak kadar aklımı kaybetmedim."
Gözlerimi kaçırdım.
Üzerime örttüğü ceketimi üstümden aldı ve elime tutuşturdu. Sonra masanın hemen yanına bıraktığım valizimi eline alarak bana döndü. "Nedense seni burada bırakıp gitsem, kütüphaneye dönmeyecekmişsin gibi hissediyorum, hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Önce Kendini Unut
Fiksi Remaja"Neden ağlıyorsun?" diye tekrar sordu. Sesi biraz peltekti ve sarhoş olduğu belliydi. Muhtemelen ben uyuyakaldığım esnada o arka sıralarda sızmıştı. Sarhoş bir erkekle sınıfta mahsur kalmıştım! Harika. Gözlerimi elimin tersiyle silerken, "Ağlamıyoru...