BÖLÜM 46 🖤 AĞLAMA

12.6K 644 124
                                    

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...

Keyifli okumalar dilerim...🖤

&

Sakinlik her zaman iyiydi. Hata yapma ihtimalini en aza indirgiyordu. Bu yüzden bu sefer ben sakin kalmayı seçtim.

Alparslan'ın bizim için aldığı eve gelip onun için yemek hazırlamıştım. En sevdiği yemeklerin yanında en sevdiği tatlıyı da yapmıştım.

Evin etrafında halâ korumalar vardı. Alparslan'a çoktan burada olduğum haberi gitmişti. Bundan emindim, bu yüzden kısa bir süre içerisinde geleceğini umuyordum.

Koyu kırmızı bir elbise giymiş, onun için hazırlanmıştım. Masayı son kez kontrol edip, onu beklemeye başladım. Bu sefer onunla konuşacaktım. Dün öfkeliydi, bu yüzden beni dinlememişti ama bugünden umutluydum.

Heyecanla oturduğum sandalyeden kalkıp aynanın karşısına geçtim ve elbisemi tekrar düzelttim.

O sırada kapı açıldı, Alparslan'ı gördüm. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Topuklularımın üzerinde hızla ona doğru yürüdüm ve kollarımı boynuna doladım.

"Seninle konuşmak istiyorum. Lütfen-"

Kendini geri çekince cümlem yarıda kaldı. Gözleri benden yemek masasına kayınca dişlerini sıktı ve "Bitti Elif. Seninle konuşmak istemiyorum." dedi.

Arkasını dönerek merdivenlerden çıktı ve yatak odasına girdi. Ama benim için bitmemişti.

İnatla bende peşinden gittim ve kapıyı hızla açıp içeri girdim. Arkası bana dönüktü ve kolunda ki saatini çıkarıyordu.

Son kozumu kullanmaya karar verdim. Elimi sırtıma doğru uzatıp elbisemin fermuarını yavaşça indirdim. Alparslan önünü bana döndü. Gözlerinin içine bakarak elbisemin omuzlarımdan kayarak yere düşmesine izin verdim.

Josepf'in benim için aldığı iç çamaşırlarını giymiştim. Vücudum neredeyse çıplaktı. Gözleri vücuduma kaydı. Sertçe yutkundu ve başını hızla iki yana salladı.

Ona doğru bir adım attım. Sonra bir tane daha...

Önünde durduğumda ellerini avuç içime aldım ve gözlerine baktım. Gözleri halâ vücudumdaydı.
"Sevgilim." diye fısıldayınca gözlerime baktı.

Birşeyler söylemek istediyse de bunları geri yuttu ve yanımdan hızla geçerek odadan çıktı. Bir süre sonra dış kapının kapanma sesi ile bulunduğum yere hüzünle çöktüm. Beni dinlemek istemiyordu.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Zaman vermeliydim belki de, kendini toparlamaya ihtiyacı vardı. Bu kadar çok mu kırmıştım onu. Beni dinlemek istemeyecek kadar çok...

Ne kadar süre bulunduğum yerde olduğumu bilmiyorum, akıl edip gözlerimi cama çevirdiğimde
havanın kararmak üzere olduğunu anladım. Halâ odamızda onu bekliyordum.

Derin bir iç çektiğim sırada telefonuma gelen mesaj sesi ile irkilip kendime geldim.

Bıkkınlıkla mesajı açıp okuduğumda şok oldum. Mesaj Melis'tendi ve şu an da Alparslan'ın havaalanında, İstanbul'a geri dönecek olduğundan bahsediyordu.

Yerimden resmen fırladım ve üzerimi giyip kendimi hemen dışarı attım. Bana hiçbirsey şey söylemeden beni nasıl bırakıp giderdi. Bu kadar mıydı bana olan sevgisi...

Arabama binip gaza yüklendim. Korkuyla son sürat gittiğim yolda arabalarla resmen yarış halindeydim.

Bir süre süre sonra havaalanına vardım. İlerde ki kalabalık takım elbiseli adamları görünce hızla oraya doğru sürdüm ve arabayı rastgele park edip, arabadan indim.

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin